TB/ HEZARFEN AHMET ÇELEBİ

 

HEZARFEN AHMET ÇELEBİ ( 17.yy)

İnsanoğlu, yüzmeyi öğrenip yarı balık olmayı ele geçirdikten sonra, gözünü gökyüzüne dikti. Acaba, kuşların rahatça yaptığı şeyi, insanlar da yapabilirler mi? Kuşlar, bu işi ne ile yapıyor?.. Kanatları ile… Peki insan, kanat taksa niçin uçmasın?..

Bu sebeple havacılık tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Çin’de 2 bin yıl önce uçma denemeleri yapıldığını ve bu yolda birçok kişinin hayatını kaybettiğini açıklayan belgeler bulunmuştur. II. yüzyıl Türk tarihi, Nişapur’da bir Türk bilginin uçma denemelerinden sözedilir. Cevheri adlı bu Türk bilgini, İslâm dünyasının II. yüzyılda yetiştirdiği en büyük bilginlerden biridir.

BÜYÜK ARAP LÜGATİ OLARAK BİLİNEN ESERİ YAZDI

Arap dilinin lügatini hazırlayan bu Türk, bu büyük eseri ortaya koyabilmek için, ömrünün yarısını Arap bedevileri arasında geçirmiş, kelimeleri toplamış, sonra da Nişapur’a gelerek bunlardan, günümüzün büyük Arap Lügati olarak bilinen eserini yazmıştır.

Cevheri, bu ilk tutkusunu böylece tamamladıktan sonra, Nişapur’da, birdenbire kendisini bilime vermiş ve pozitif ilimler üzerinde çalışmaya başlamıştı. Yoğunluk yasaları üzerinde durmuş, birçok fizik denemeler yaptıktan sonra, insanın uçabileceğine inanmıştır. Bugün paraşüt dediğimiz biçimde bazı havayı tutan âletler yapmış ve bunlarla cansız cisimleri boşluğa bıraktıktan sonra, nasıl düştüklerini gözlemiştir.

1010 yılında Cevheri, kendi açısından denemelerini tamamlamıştı. Uçma hazırlıklarına başladı. Nişapur’da eski camiin minaresinden kendisini kanatları ile boşluğa bırakacak, sonra kanatlarını kullanarak gidebildiği kadar gidecekti.

GALATA KULESİ’NDEN BOĞAZI UÇARAK GEÇMEYE KARAR VERDİ

Böyle büyük bir bilginin uçma denemesi yapacağı haberi, halkı olduğu kadar, saray çevresini de meraka saldı. Başta hükümdar ve vezirleri olduğu halde, şehrin ve ülkenin en ileri gelenleri bir cuma namazından sonra eski camiin geniş avlusuna toplandılar ve uçuşu seyretmeye hazırlandılar.

Bu sırada Cevheri de, büyük bir dikkatle hazırladığı kanatlarını ve bu kanatları kollarına bağlayacak olan malzemeyi yanına alarak minareye çıktı. Kanatları kollarına taktı ve şerefeden "Ya Allah" diyerek kendisini bırakıverdi. Cevheri kanatların havayı yelpazeleyerek yoğunlaştıracağını hesaplamıştı ama, kollarının bu kanatları harekete getirecek kadar güçlü olup olmadığını düşünmemişti. Nitekim, kollarını çırpmak için yaptığı ilk hareket boşa gitti ve tarihin bu ünlü bilim adamı, daha çok eser verecek bir yaşta, kendi denemesinin kurbanı olarak, kubbenin kurşunları üzerine düşerek öldü. (1010)

Hezarfen Ahmet Çelebi, Cevheri’den tam 526 yıl sonra, aynı denemeyi yapmaya karar verdi. Bu işe aklı erenler, daha önce yapılan denemeleri ve başarısızlıkları kendisine uzun uzun anlattılar ama, fikrinden caydıramadılar. Ahmet Çelebi Galata Kulesi’nden kendisini bırakacak ve hesabına göre, kanatlarını çırpa çırpa Boğaz’ı geçecekti.

Haber, bütün İstanbullularla birlikte sarayı da meraka düşürmüştü. Lodosun kuvvetle estiği bir gün Galata Kulesi’nden kendisini kaldırıp atmış ve herkesin gözü önünde uçmaya başlamıştır. Bu denemenin tek kaynağı olan Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde bu olayı şöyle anlatıyor:

"İptida, Okmeydan’ın minberi üzere, rüzgâr şiddetinden kartal kanatları ile sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Badehu Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nden temaşa ederken, Galata Kulesi’nin taa zirve-i belâsından lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar’da Doğancılar meydanına inmiştir. Sonra Murad Han, kendisine bir kese altın ihsan ederek: "Bu adam pek havf edilecek (korkulacak) bir ademdir. Her ne murad ederse, elinden geliyor. Böyle kimselerin bakası caiz değil," diye Gâzir’e nefyeylemiştir. Orada merhum oldu. (Evliya Çelebi Seyahatnamesi. C. 1, S. 670)

AHMET ÇELEBİ, CEZAYİR’E SÜRGÜN EDİLDİ

Hazarfen Ahmet Çelebi’nin bu denemeleri yaptığı 17’nci yüzyıl başlarında Avrupa, doğayı yenmek için çeşitli deneyler yapıyordu. Ahmet Çelebi, hem de başarı ile sonuçlanan bir deneyden sonra, bir kese altınla Cezayir’e sürgün edilmesi, yalnız kendisi için acı bir sonuç değil, Türk dünyası için de acı bir olaydır. Dünyada en büyük zafer, insanın doğaya karşı kazandığı zaferdir.

Hezarfen Ahmet Çelebi’den tam 154 yıl sonra Polonyalı bir esirin, kendi yaptığı balonu ile havalanıp İstanbul’dan kaçtığını görenler, veya bu kaçış hikâyesini mahalle kahvelerinde hayranlıkla birbirlerine anlatanlar "Gavur işi" diye başını sallarken, acaba kendilerinden birinin 154 yıl önce İstanbul’un üstünde uçtuğunu hatırladılar mı?.. Kimbilir!..