Ans/h/ HAS ODA

HAS ODA

Saray’da bu ad ile meydana getirilen yere ve ona mensup kuruluşa verilen addır.

"Hane-i has" olarak da kayıtlarda geçmektedir. Sultan Fatih Mehmed tarafından yaptırılmış ve hizmetine, otuz iki iç oğlanı konmuştur.

Aynı yerdeki Hırka-i Şerif Dairesi ise, sonradan Sultan Yavuz Selim tarafından yaptırılmıştır. Yavuz, Hırka-i Saadet Dairesi’ni Has Oda’nın üstüne bina ettirmiştir. IV. Murad da Hırka-i Saadet’in karşısına yeni bir Has Oda yaptırmış, bu suretle eski yer terkedilmiştir. Yavuz, binadaki tadilatı yaptırdığı sırada buraya hazine, kiler ve emektar çuhadarları da naklettirmiş ve bunların mevcudunu arttırarak sayılarını kırka çıkarmıştır.

Has Oda’nın XVI. yüzyıldan XVII. yüzyıl sonlarına kadar, derece itibariyle en büyükleri Has Oda Başı, Silahtar, Çuhadar, Rikabdar, Tülbent Gulamı ve Miftah Gulamı idi. Bunlar da dahil olduğu halde Has Oda mevcudu kırk kişiden oluşurdu. İlk dört ağaya arz ağaları adı verilirdi. Fatih’in Kanunnamesi’nde, Has Oda’dan sadece Has Oda Başı, sahib-i arz olup Silahtar, Çuhadar, Rikapdar’ın böyle bir durumu yoktu. Bu üçünün arz ağalıkları daha sonradır. Has Oda Başı XVIII. yüzyıl sonlarına kadar Silahdar, Çuhadar, Rikapdar, Tülbent Gulamı, Miftah Gulamı’nın dışında Has Oda’nın fertlerini cezalandırır, gerekirse padişaha arzeder, fakat sayılan beş ağa hakkında böyle bir muamele yapamazdı.

Has Oda teşkilatı, sonuna kadar önemini kurumuştu. Önceleri en büyük ağa, Has Oda Başı olduğu halde sonradan, XVIII. yüzyıl başlarında ve Çorlulu Ali Paşa’nın silahdarlığı esnasında, sırasını korumakla beraber nüfuzunu kaybetmiş ve Tülbent Ağası, Has Oda’nın düzenine memur olduğu gibi Silahdar Ağa da Enderun’un nezaretini üzerine almıştır.

XVII. yüzyılda Has Oda’da bir eksiklik olunca Kapı Ağası’nın arzıyla Hazine Odası’ndan Güğümbaşı yükseltilerek buraya naklolunurdu. Eksik iki olursa Kiler Odası’ndan Peşkir Ağası, Has Oda’ya alınırdı. Sonraki üçüncü bir eksikte ise Seferli’den çamaşırcı veya hamamcı başılarından biri naklolurdu. Dört eksik birden ortaya çıkarsa Güğümbaşı, Peşkirbaşı, Çamaşırcıbaşı ve Hamamcıbaşı hep birden Has Oda’ya geçerlerdi. Bunların içinden Güğümbaşı, kıdem itibarıyla diğer üçünden eski sayılırdı. Bütün bu nakillerin hepsi XVII. yüzyılda Kapı Ağası veya Has Oda Başı tarafından padişaha arzolunup onun müsaadesiyle yapılırdı. Hazine, Kiler, Seferli koğuşlarından Has Oda’ya geçirilecek ağaların nakilleri, koğuş kethüdaları vasıtasıyla, akşam namazından sonra ve merasimle yapılırdı. Yeni Has odalıların nakillerinden sonra padişah, Hırka-i Şerif Dairesi’ne çıkmayınca bunlar serbestçe ortada görünmezlerdi. Padişah oraya gelince yeni naklolunan Has odalılar hükümdara takdim edilir ve ancak bundan sonra serbest olurlardı.

Has Oda’ya Hazine Odası’ndan baş ve ikinci yazıcılarla, başkullukçu, çantacı ve kiler koğuşlarından şerbetçi ve başkullukçu ve seferli koğuşundan da sadece başkullukçu ve ikinci çuhadar, başçavuş, baş çakırsalan ve Silahdar Ağa kaftancısı ve sır katibi yamağı da alınabilirlerdi.

Has Oda görevlileri Hırka-i Şerif Dairesi’nin süpürülmesi, oradaki Mushafların ve kitapların tozlarının alınması, muayyen ve mübarek gecelerde ödağacı yakmak, gülsuyu serpmek, parmaklık, şamdan ve diğer eşyayı parlatmak ve temizlemek gibi hizmetleri nöbetle yaparlardı.

Has Oda, üç-dört odalı olup biri kubbeli ve ocaklı idi. Taht-ı Hümayun ve Hırka-i Şerif, Dendan-ı Şerif ve diğer bazı eşya-yı mübareke burada bulunurdu. Diğer odaların otuz penceresi vardı. Her bir pencerede Has odalıların birisi yatardı.

Has Oda, emanat-ı mukaddesenin saklandığı odanın korunması, birinci koğuş ağalarına aitti ve bunlar, yirmi dört saatte bir nöbete girerlerdi.

Has Oda ağaları, hünkar müezzini, sır katibi olan padişahın özel yazıcısı, baş çuhadar, sarıkçıbaşı, kahvecibaşı, tüfekçibaşı, berberbaşı gibi görevleri de vardı.

Müezzin saray mescidinin büyük müezzini olup Cuma günleri padişahın gittiği camide müezzinlik ederdi. Sır katibi yazı kâğıdı ve kendisine lazım olan sair şeyleri boynunda asılı sırma işlemeli bir büyük kesede ve altın dividi de belindeki kuşağında taşırdı. Padişah camiye giderken yolda kendisine takdim edilen dilekçeleri sır katibi alır ve saraya dönüşünde kendisine okurdu; sır katibinin görevleri arasında kütüphanenin muhafazası ile kapıkulu, süvarileri, müteferrika ve çavuşların ana defterleri, haraç, cizye, avarız, mukataa defterleri ve sair defterlerin muhafazası da vardı. Sır katipliğinin bazen hazine kethüdalığı ile de birleştirildiği görülüyor.

Sarıkçıbaşı, padişahın sarıklarını hazırlamakla görevliydi. Beyaz tülbentten olan bu sarıklar, sarık odası denilen bir odada gümüş ve altın kaplamalı şimşirden sarıklıklar üzerinde dururdu. Baş çuhadar ile maiyyeti olan ikinci çuhadar ise arz ağalarındandı.

Has odalılardan kahvecibaşı, padişahın içeceği kahveyi hazırlamakla görevli olup, tüfekçi başı da nişan atışlarında ve avda bulunurken padişaha tüfek verir, berberbaşı ise padişahın başını traş ederdi. Has Odalılardan baş çavuş, padişahın Cuma namazına çıkışlarından yarım saat evvel maiyetinde bir kısım Has odalı olduğu halde, atlı ve resmi elbise ile alayla, camiye giderdi. Yolda giderken maiyyetinde biri sorguçlu, diğeri sorguçsuz iki Has odalı destar-ı hümayunu sıra ile taşırlar ve bu destan iki tarafa hafifçe eğerek alayı seyreden halka selam verirlerdi. Has odalılardan tırnakçı denilen görevli Perşembe’den Perşembeye padişahın tırnaklarını keserdi.

Has odalılara biri mevlut ayında, diğeri bayramda olmak üzere iki defa bahşiş verilirdi. Has Oda Başı’nın bahşişi XVII. yüzyıl ortalarında dört yüz, silah-darın yüz yetmiş, çuhadarın yüz yetmiş, rikapdarın yüz elli, doğancı başının yüz yirmi, tülbent gulamının yüz yirmi, miftah gulamının yüz on, peşkir gulamı, ibrik gulamı, mastçı (yoğurtçu) ve mastçı şakirdinin yüzer altındı. Bunlardan aşağı olan has odalılara seksen altın verilirdi.

Has odalılar eski ve acemiliklerine göre dışarı hizmetlerine çıkarılırlardı. Has odalı eskilerden anahtar gulamından aşağı eskiler müteferrika, acemiler ise çaşnigir olurdu. Ayrıca Has odalıların sancak beyliği ile çıkanları da olmuştur.