TH/Osman Gazi’nin Rüyasının Yorumu

 

Osman Gazi’nin Rüyasının Yorumu

Osmanlıların kuruluş yıllarındaki manevi erlerden biri de Ebdal Kumral’dır.
Manevi ikramlarla donatılmış bir hal ehlidir. Bir gün Ermeni derbenti denen mevkide Hızır Aleyhisselam’la karşılaşır. Hızır Aleyhisselam Osman Gazi’yi kastederek:
-O yiğidin istikbali çok parlak, der,
-Var bul onu ve müjdeyi ver!
-Nasıl bir müjde?
-Yakında rüyasını görür.
-Sırrı bileydik, tabirini yapardık.
-Tabir Şeyh Edebali’ye yakışır.
Ebdal Kumral, dergaha koşar. Vardığında sohbet başlamıştır. Bir köşeye sokulur, diz çöker. Bakın şu işe ki Osman Gazi de oradadır. Genç mücahid kelimesini kaçırmadan şeyhini dinler.
Edebali Hazretleri:
-Toprağa bağlanın! der,
-Su kullanın, ağaç dikin, bahçelerinizi elden geçirin.
-Fukaraya sahip çıkın, alimlere hürmet edin.
Ve bir sır fısıldar:
-Heybetli görünmek isteyen, Kuran okusun!
Gecenin ilerleyen saatlerinde Osman Gazi el öper, müsaade ister. Edebali Hazretleri gözlerini kısar, geceyi dinler. Sonra nedendir bilinmez:
-Sabah ola hayr ola, der,
-Gelin kalın burada!
Bu diyarda ona itiraz ne mümkündür. “Başüstüne” der, baş eğerler.
Derhal döşekler serilir, kandiller çekilir. Avludaki takunya tıkırtıları azala azala kaybolur. Ocaktaki meşe kütüğü çatırtıyla yanar, duvarda kızıl lekeler dolaşır. Dolunay ak gölgelerle ilişir ılık zemine. Uzaktan uzağa ulumalar duyulur ve ıslık dilli bir rüzgar…
Osman Gazi ayağını uzatıp yatamaz. Zira odada Mushaf-ı Şerif vardır. Bir köşeye bağdaş kurar, tesbihi ile baş başa kalır. Ama bir ara içi geçer, Edebali Hazretleri’nin göğsünden çıkan bir nurun kendini kuşattığını görür. Sonra vücudu çınara döner. Dallanıp budaklanır ve çok büyür. Yaprakları bulutlara varır, kökleri kıtaları tutar. Dağlar ovalar, nehirler, şehirler… İnsanlar fevç fevç gelir gölgesine girerler. Huzurlu ve neşelidirler.
Osman Gazi rüyanın heyecanıyla gelir kendine. Avluda tıkırtılı takunyalar, su sesi ve şıngırtılı ibrikler. Derken müezzinin yanık sesi odayı doldurur. Mescide geçerler. Osman Gazi rüyanın tesirindedir hala. Ebdal Kumral sorar:
-Ne oldu sana?
-Bir rüya gördüm hocam. Garip bir rüya!
-İyi ya, işte fırsat. Şeyhimize arzeyle.
-Hata etmeyiz değil mi?
-Söylediğin şeye bak.
Osman Gazi, hani o meydanlara sığmayan yiğit Edebali Hazretleri’nin yanında sesini çıkaramaz. Bırakın konuşmayı, nefes almaktan çekinir. Ama bu kez derdini söylese gerektir. Mahçup mahçup rüyasını anlatır. Edebali Hazretleri kısa bir tefekkürün ardından:
-Ey oğul. Sana müjdeler olsun! der,
-Göğsümden çıkan nur kızımdır (Bala Hatun). Seni kuşatması evleneceğinize işarettir. Ağaca gelince: Sen büyük bir devlet kuracaksın. Evlatların adaletle hükmedecekler. Allah-ü Teala seni ve neslini insanların İslam’la şereflenmesine vesile edecek.
Ebdal Kumral heyecanlıdır:
-Vallahi doğru söylüyorsun! der,
-Hızır Aleyhisselam’ın bildirdiği müjde bu olmalı!