Yavuz ve Zembilli
Heybetiyle cihan Padişahlarını ürküten, dünyayı iki hükümdara dar bulan, fermanlarıyla yürekleri titreten Yavuz Sultan Selim, bir İslam alimi önünde boyun bükmüş, Allah huzurunda hesap verememe endişesiyle kendi fermanını yırtmış ve bu olayın ders olması için dilden dile aktarılmıştır…
Bu ibret alınacak hadisenin içeriği şöyle hikayeleştirilir…
Yavuz Sultan Selim Edirne’ye gidiyordu.
Belli bir yere kadar padişahı yolcu ettikten sonra geri dönerken, devrin müftüsü Zembilli Ali Efendi, elleri arkasına bağlanmış 400 kişiye rastladı.
Bunlar padişahın ipek ticaretini yasaklamasına rağmen ferman dinlemeyen tüccarlar olup, hepsi de idama mahkum edilmişti. Bunu duyan müftü efendi atını geri çevirip sürdü.
Padişahın arkasından yetişti, her ikisi de at üzerindeydi.
Zembilli söze başlayıp dedi ki:
-Padişahım! Gördüm ki bazı adamlar bağlamışlar… Eğer muradınız katl ise indallah helal değildir.
Yavuz Selim Han işine müdahale edilmesine çok sinirlendi, beti – benzi attı.
-Mevlana! Nizam-ı Alem için insanların üçte birini katletmek helal değil midir? diye sordu.
Müftü efendi:
-Helaldir amma, cihanın işleri bozulup, fitneler çıktığı zaman helaldir. diye karşılık verdi.
Yavuz daha çok öfkelenerek, kendi emrine muhalefet etmenin en büyük fitne olduğunu söylediyse de şeyhülislam, meselenin hiç de öyle olmadığını izaha çalıştı.
Bu ısrar Yavuz’u sakinleştireceği yerde büsbütün celallendirdi ve:
-Ben sana dedim ya, saltanat işlerine karışmak senin vazifen değildir! diye çıkıştı.
Zembilli Ali efendi de asabileşmişti:
-Sultanım, bu ahiret işidir. Buna karışmak benim vazifemdir. Eğer affederseniz, kurtulursunuz. Aksi halde büyük bir ilahi cezaya müstahak olursunuz, diyerek selam bile vermeden padişahın huzurundan ayrıldı.
Sultan Selim bir müddet olduğu yerde kalıp, düşünceye daldı.
Devlet erkanı, atlarının üstünde hayret ve dehşet içinde bekleşiyordu.
Yavuz Sultan, suçluların hepsini bağışladı.
Sonrada şeyhülislam Zembilli’ye bir mektup göndererek:
-Anadolu ve Rumeli kazaskerliğini birleştirip, sana verdim. Bildim ki cümle sözünde hak üzeresin, dedi.
(Osmanlı Asırları-S.Ayverdi.)