Ans/k/ KULELİ OLAYI

KULELİ OLAYI (1859)

Sultan Abdülmecid’i tahttan indirmeye yönelik, başarısız ayaklanma ve suikast teşebbüsü.

Tertipçiler gizli bir dernek kurarak padişaha karşı suikast düzenlediler. Teşebbüsleri önceden haber alındığından, hareket başlamadan bastırılmış ve elebaşılar tutuklanarak Kuleli Kışlası’na konulmuştur (13 Eylül 1859). Yargılama ve soruşturma burada yapıldığından olay Kuleli Olayı adıyla tarihe geçmiştir.

Başbakanlık Arşivi’nde bulunan belgelere göre, olay şöyle gelişmiştir: Derneğin başkanı, Süleymaniyeli Şeyh Ahmed’dir. Diğer üyeler Ferik Hüseyin Daim Paşa, Arnavut Caferdem Paşa, Tophane katiplerinden Arif Bey, binbaşı Rasim, Hezargratlı Şeyh Feyzullah, Kütahyalı Şeyh İsmail’dir.

Derneğe üye kabul edilenler, Arapça olarak yazılmış "Süleymaniyeli Şeyh Ahmed ile aramızdaki sözleşmeyi kabul ettim. Ben söz vermiş bir fedaiyim" cümlesi yazılı taahhütnameyi imzalamışlardır,

Tophane’deki Kılıç Ali Paşa Camii’nde toplanan dernek üyeleri, mirliva Hasan Paşa’nın hükumete haber vermesiyle yakalanmışlar. Buradan Kuleli Kışlası’na götürülen tutuklulardan Caferdem Paşa kendisini denize atmış ve boğulmuştur. Mahkeme katipliğini Midhat Paşa’nın yaptığı yargılamada kırk beş elli kişiden oluşan diğer dernek üyeleri arasında bazı şeyh, hoca, medrese öğrencileri ve halktan kişilerin olduğu anlaşılmıştır. Eyleme geçildiğinde, Şeyh İsmail’in altı bin kişilik müridiyle Şeyh Ahmed’e yardım sağlayacağını vaat ettiği ortaya çıkartılmıştır. Yargılama sonunda sanıklardan beşi birinci dereceden suçlu görülerek idama mahkum edilmiş, ancak Sultan Abdülmecid, bunlardan Arif Bey’le binbaşı Rasim Bey’in cezalarını müebbet küreğe çevirmiştir. Bu sırada sadarete getirilen Kıbrıslı Mehmed Paşa, Şeyh Ahmed ile Hüseyin Daim Paşa’nın cezalarının indirilmesini padişaha arz etmiş, bu istek kabul edilerek cezaları kalebentliğe çevrilmiştir. Şeyh Ahmed ile Arif Bey Magosa’da, Hüseyin Daim Paşa ile Rasim Bey Akka’da kalabent edilmiş, diğer suçlular çeşitli adalara ve bazıları da memleketlerine sürülmüşlerdir.

Olayın amacı Tanzimat ve Islahat fermanlarındaki Hıristiyanlarla Müslümanların eşit olmasını belirten hükümlerin şeriata aykırı olduğunu ve şeriat hükümlerinin yeniden yürürlüğe konması için harekete geçildiği yolundadır.