O T/ PA/ I. ABDÜLHAMİD

 

I. ABDÜLHAMİD (1725 – 1789)

Osmanlı hanedanından yirmiyedinci padişahtır.

III. Ahmed’in Şermî Rabia Sultan’dan doğma oğludur. 28 Mart 1725 (5 Recep 1789)’de doğdu.

Şehzade Bayezid’in 1770’te ölümü ile veliaht oldu ve 21 Ocak 1774 (8 Zilkade 1187)’de tahta çıktı. I. Abdülhamid tahta çıktığı zaman devlet buhranlı bir vaziyette idi. Rusya ile yapılmakta olan savaş devam ediyor ve ülkenin bir çok yerinde ayaklanmalar baş göstermiş bulunuyordu. Mali sıkıntı da büyük etkisini sürdürüyordu. Savaşa devam edilmek istenildiyse de Osmanlı ordusunun Kozluca’da mağlup olması ve serdar Muhsinzade Mehmed Paşa’nın karargahı olan Şumnu’da ancak 12.000 kişi ile kalması üzerine Ruslarla barış görüşmelerine girişilerek 21 Temmuz 1774’te Küçük Kaynarca Antlaşması imzalandı. Barıştan sonra Avusturya, Osmanlı Devleti’nin zayıflığından istifade ederek Bukovina’yı işgal etti.

I. Abdülhamid, savaş esnasında memleketin çeşitli yerlerinde çıkan ayaklanmaları bastırmak ve bazı askeri ıslahat yapmak zorunda kalmış, Kaptan-ı derya Cezayirli Hasan Paşa ile Sadrazam Halil Hamid Paşa’nın bu hususlarda değerli hizmetleri görülmüştür. Hasan Paşa, Suriye, Mısır ve Mora’daki karışıklıkları yatıştırdığı gibi Halil Hamid Paşa’nın gayretiyle Rumeli’deki kaleler ve Kafkas sahilleri tahkim olunmuş, sürat topçuları çoğaltılmış, topçu, lağımcı ve humbaracıların ıslahı için Fransa’dan mühendisler getirilmiştir. Mühendishane-i Berri-i Hümayun da açılmıştır.

Bu hükümdar zamanının önemli işlerinden biri de yerli malı kullanılmasının mecburi tutulması ve terkedilmiş bir halde bulunan İbrahim Müteferrika matbaasının ihyasıdır.

Irak’ta kurulmuş olan Kölemen idaresini kaldırmak düşüncesinde olan Osmanlı Hükümeti, İran saldırısı karşısında Irak ahvalini büsbütün karıştırmamak için bu fikrinden vazgeçmiş ve Zend Kerim Han’ın ölümünden sonra yerine geçen Zeki Han zamanında İran gailesi sona erdiğinden Bağdat ve Basra eyaletleri Kölemenlerden Süleyman Ağa’ya vezaretle tevcih edilmiştir. Bu arada bahriye işlerinin bozulması ve levendlerin halka zulüm ile ortalığı kasıp kavurmaya başlamaları sonucu 1776’da Levend Teşkilatı kaldırılmıştır.

Küçük Kaynarca Antlaşması ile istiklali kabul edilen Kırım’da Rusya’nın tahrikiyle karışıklık eksik olmamış ve onun himayesiyle hanlığa Şahin Giray seçilmişti. Bu müdahaleler yüzünden yeni bir Osmanlı-Rus savaşı ihtimalleri başgösterdiği sıralarda Fransa’nm tavsiyesiyle Haliç’te Aynalıkavak kenarında bir anlaşma imzalandı (10 Mart 1779).

I. Abdülhamid’in gittikçe artan Rus tehlikesi karşısında imparatorluk hudutlarını korumak üzere Kafkasya’da bazı tedbirler aldırdığını, Soğucak ve Anapa’yı imardan başka, Çerkez kabilelerini medeniyete sokmak için Soğucak muhafızlığına Ferruh Ali Paşa’yı gönderdiğini ve paşanın bu hususta pek büyük gayretler sarfettiğini söylemek lazımdır. Ruslar, Gürcistan kralını himaye ederlerken, Babıali de buna karşılık olmak üzere Dağıstan’ı kendi tarafına çekmeye uğraşmış, Kafkasya’da bu yüzden çıkan mücadeleler, esasen Şahin Giray meselesinin ihlal ettiği Osmanlı-Rus münasebetlerini bozmuştur.

Şahin Giray’in şuursuz Rus taraftarlığı, Kırım’da ayaklanma çıkması ile sonuçlanmış ve Rusya’nın müdahalesiyle Kırım ilhak edilmişti (1784). I. Abdülhamid bu olaydan çok etkilenmesine rağmen Osmanlı ordusunun kafi derecede hazırlıklı olmadığını bildiğinden harbe girmek istemedi. Fakat sadarete geçen Koca Yusuf Paşa, Rusya ile savaşı elzem görüyordu. Öte taraftan, Avusturya ile müttefik bulunan Rusya, Osmanlı Devleti’ni yıkmak üzere açıktan açığa hazırlık yapıyordu ve Rusya İmparatoriçesi II. Katerina Avusturya İmparatoru II. Josef ile "Rum projesi" adını verdikleri bir proje hazırlamışlardı. İki hükümdarın olaylı bir şekilde Kırım’da buluşmaları üzerine Babıali daha fazla dayanamadı, Rusya’ya savaş ilan etti (1778).

I. Abdülhamid sulh taraftarlığına rağmen olup biteni kabul etmek zorunda kalmıştı. Bu 1778-1792 savaşının başında, Rus ordusu, Özi muhafızının Kılburun’a saldırısını durdurdu ve sonra da bu kaleyi kuşattı. Ruslarla müttefik olarak harbe giren Avusturya ise, Belgrad ve Sırbistan üzerine kalkıştığı hareketlerde başarı kazanamadı. İsveç’in, Osmanlı Devleti’yle birlikte Rusya’ya sefer açmasından ise önemli bir sonuç çıkmadı. Sadrazam Koca Yusuf Paşa, evvela Avusturya üzerine yürüyerek düşman topraklarına girmiş, Banat bölgesini vurmuş, II. Josef güçlükle Viyana’ya dönebilmişti. Buna karşı savaş, Rus cephesinde iyi gitmiyordu, Özi kalesini kuşatmadan kurtarmak için harcanan emekler boşa çıkmış, gönderilen donanma kaleye gerekli yardımı yapamamıştı.

İşte bu sırada, yaşı ilerlemiş ve geçirdiği saltanat devrinin felaketleriyle sıhhati bozulmuş olan I. Abdülhamid, savaşların kötüye gitmesinden büsbütün bitkin bir hale geldi. Nihayet, Özi’nin düşman eline geçtiğini bildiren sadrazam kaimesini okurken, aşırı üzüntüye kapılarak şiddetli bir felç geçirdi ve ertesi sabaha karşı öldü (28 Mart 1789).

I. Abdülhamid devrinde, göze çarpan başarısızlıklara rağmen, iyi niyet sahibi, gayretli ve dindar bir padişah olarak tanınmıştır. Şehzadeliğinde hayatı sarayda kapalı geçtiğinden tahta, yaşlı ve tecrübesiz olarak çıkmıştı. Bununla beraber, devlet işlerine yakından ilgi gösterir, her meseleyle uğraşarak fikrini vezirlerine bildirirdi. Değerli sadrazam seçmeye ve onlara selahiyet vermek suretiyle icabeden ıslahatın yapılmasına uğraşırdı. Devrinin en mühim sadrazamı Halil Hamid Paşa olduğu gibi, üzerinde en fazla nüfuz sahibi olanlar da Kara Vezir Mehmed Paşa ve şehzadeliğinde dünyaya gelen Dürrü Şehvar Hanım’ın kocası Nazif Efendi’dir.

I.Abdülhamid, saf kalpli bir kişi olduğu için şunun bunun sözlerine kapılmaktan kurtulamamış, kendisini tahttan indirmek teşebbüsünde bulunduğu hakkındaki rivayetlere inanarak Halil Hamid Paşa’yı öldürtmüştür. Kendisinin bir çok çocuğu dünyaya gelmişse de içlerinde uzun yaşayanlar azdır. Bunlar arasında tahta çıkanlar IV. Mustafa ile II. Mahmud’dur.

I.Abdülhamid hayır işlerine de önem vermiştir. Beylerbeyi’nde annesi adına bir cami, mektep vb.,kadınlarından Hümaşah’la oğlu Mehmed için de bir cami ile çeşme, Bahçekapısı’nda imaret, medrese, sebil, kütüphane ve türbe, Medine’de bir medrese yaptırmıştır. I. Abdülhamid şimdi yerinde Dördüncü Vakıf Hanı bulunan imaretinin karşısındaki türbede gömülüdür.