Ans/D/ DARÜSSAADE AĞASI

DARÜSSAADE AĞASI

Osmanlı sarayının en önemli görevlilerinden biri olup "Kızlar Ağası” adı ile de tanınmıştır.

Eski Doğu İmparatorluklarında ve Roma’da olduğu kadar İslam Ortaçağı’nda da geniş ölçüde kullanılan hadım ağalar, Osmanlı sarayında da ayrı bir önem taşımakta idiler. Darüssaade Ağası padişahın Hassü’l-hass denilen özel dairesinin işlerine, burada yaşayan ve çalışan kadınların ya da başka hadım ağalarının yönetimine bakmak gibi padişahların özel hayatlarıyla ilgili bir görevde bulundukları için sadece sarayın değil imparatorluğun da sadrazam ve şeyhülislamdan sonra gelen üçüncü önemli kişisi idi.

İmparatorluğun ilk devirlerinde Ak Hadım Ağaları arasından seçilen bu görevliler, 1582 tarihinde Habeşi Mehmed Ağa’nın bu göreve getirilmesi ile zenci ağaların eline geçmiş, onun ölümünden sonra Kapı Ağası Bosnalı Mehmed Ağa’ya verilerek tekrar ak ağalara çevrilmişse de, 1594’ten başlayarak kesinlikle zenci ağalara bırakılmış ve sonuna kadar böyle devam etmiştir. IV. Mehmed zamanında Sadrazam İbşir Mustafa Paşa zencileri saraydan uzaklaştırmaya çalışmışsa da bir başarı elde edememiş, 1715’te Sadrazam Şehid Ali Paşa Mısır valilerine gönderdiği bir emirde zencilerin hadım edilmemelerini istemişse de onun ölümü ile bu da uygulanmamış ve zencilerin saraydaki rolleri imparatorluk tarihi boyunca devam etmiştir. Bunların Harem-i Hümayun’la olan ilişkisinden ötürü kendilerine Harem ağaları da denilmektedir.

Mısır valileri tarafından saraya gönderilen zenciler, Harem-i Hümayun’da En Aşağı unvanı ile görevlendirilirler, sonra Acemi Ağası, Nöbet Kalfası, Ortanca, Hasırlı rütbelerini alarak yükselirler, 12. Hasırlıdan en eskisi terfi edince Yaylabaşı Oğlanı, sonra da Yeni Saray Başkapı Gulamı olarak burada da birtakım dereceler aldıktan sonra Hazine Kethüdası Oda Lalası, Hazine Vekili, Hazinedar, Eski Saray Ağası ve en sonunda Darüssaade ağalarının Hazinedar Ağa ile eski saray ağaları arasından seçilmeleri gelenek haline getirilmiştir.

Darüssaade Ağaları içinde öldürülenler bulunduğu gibi görevlerinden alınanların durumu ise Cuma günleri padişah namaza ya da gezintiye çıktığı sırada ya da surre alayı çıkarıldığı sırada kendilerine bildirilirdi. Görevlerinden alınanlar İstanbul’da oturtulmaz, Mısır’a ya da Mekke ve Medine’ye gönderilir ve bunların geçimleri "Azatlık" adı altında ayrılan bir maaşla karşılanırdı.