Ans/D/ DERVİŞLİK

DERVİŞLİK

Derviş olma, bir tarikata bağlı bulunma; Yunus Emre’nin şu beyitte anlattığı gibi:

Dervişlik baştadır taçta değildir,

Kızdırmak oddadır saçta değildir.

Derviş terim olarak bir mürşidin ya da şeyhin manevi eğitiminden, bağlı bulunduğu tarikatın usulüne uygun olarak faydalanan kişidir.

Hz. Peygamber’in hayatında "Ashab-ı Suffe" denilen bir cemaat vardı. Bunların Medine’de yeri, yurdu, işi ve gücü olmadığından Mescid-i Nebevi’nin yanıbaşındaki bir sundurmanın altında barınırlardı. Bir kısmını bizzat Hz.Muhammed, diğerlerini sahabeden kimseler doyururlardı. Bunların suffesi yani altında barındıkları sundurma, ilk zaviye kabul edilir. Kendileri de ilk zaviyenişin, yani dervişler sayılırlar.

Tarikatlar, Müslümanlığa sonradan girmiştir. Bununla birlikte Dervişler, birçok tarikat uluları aracılığıyla zincirleme olarak kendilerini Hz. Muhammed’e bağlarlar. Böylece, tarikata bağlılığın din yolu ve Allah yolu olduğuna içten inanırlar. Bağlı bulundukları tarikatın adap ve erkanını yerine getirmeyi dini ödevlerinden sayarlar.

Derviş, kendisini Hz. Peygamber’e dolayısıyla Allah’a kadar ileten ulular zincirine bağlılığı şeyh, mürşid, pir aracılığı ve rehberliğiyle sağlar. Dervişliğin genel özelliği ve bilgisinin metodu öğrenim değildir. Olgun birisinin, bir mürşidin yoluna aynen uymaktır.

Dervişlik ibadet esasları bakımından, Musevi dinindeki abitliğe ve Hıristiyanlıktaki tarik-i dünyalığa benzer.

Selçuklular ve Osmanlılarda dervişlik, Anadolu’da bir din kurumu haline geldi. Bursa’nın alınmasından sonra Uludağ etekleri zaviyeler ve tekkelerle doldu. İstanbul’da da kimi kiliseler cami haline sokulurken kimileri de tekke haline getirildi.

Tarikat ayinlerine birçok İslam ülkelerinde yasaklar kondu. Mısır’da dervişlerin camilerde dümbelek, tef çalmaları bidat sayılarak yasaklandı.

Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra 2 Eylül 1925’te çıkarılan bir kararnameyle tekke ve zaviyeler kapatıldı. Bu kararnamede "Türkiye Cumhuriyeti içerisinde hiçbir tarikat, bunlara mensup hiçbir şeyh ve derviş ve mürid olamayacağı, bu sıfatlara ait hususi kisvelerin ve unvanların türbe ve türbedarlıkların ilga edildiği" belirtildi.