TB/ MİTHAT PAŞA

 

MİTHAT PAŞA ( 1822- 1884 )

İstanbul’da doğdu. Babası, Hacı Eşref Efendi’dir. Okuma yazmayı çevresinden öğrendi. Asıl adı Ahmet Şefik’tir. 10 yaşında Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş, dini bilgilerini almıştı. Güzel okunaklı bir yazısı vardı, üstelik hızlı yazmasını beceriyordu. Babıâli Divan Kalemi’ne girdi. Kalemde, Farsça, Arapça bilenler vardı. Onlardan dersler aldı ve dil bilgisini ilerletti. Arkadaşları kendisine Mithat ismini verdiler. Bundan sonra bu isimle tanınmıştır. Bir münasebetle Koca Reşit Paşa’nın huzuruna çıkınca, Paşa’nın dikkatini çekti. Paşa kendisine Arapça ve Farsça’dan başka, Fransızca dersleri de almasını tavsiye etti. Bu sefer Fransızca’ya başladı ve kısa bir zamanda bu dilde bir hayli ilerledi.

MİTHAT PAŞA 39 YAŞINDA «ISLAHHANE» AÇTI

Yirmi yaşından yirmi altı yaşına kadar kâtiplik görevi ile Şam’da, Sayda’da, Konya ve Kastamonu’da bulundu. İstanbul’a dönünce, Reşit, Ali ve Mütercim Rüştü paşaların başkanlıklarında kurulan heyetlerde tutanak kâtipliği yaptı. Zekâsı ve becerikliliği ile bu paşaların dikkatlerini çekti. Kendisini, Fransızca’yı ilerletmek ve Batı memleketlerini yakından tanımasını sağlamak için Avrupa’ya gönderdiler. Londra, Paris, Belçika ve Viyana’yı gördü. Batı toplumlarının örgütlenmesi dikkatini çekmişti. 6 ay süren bu gezisinden sonra İstanbul’a döndüğü zaman, Yusuf Kâmil Paşa’nın başkanlığındaki kabinenin başkâtipliğine getirildi.
1861’de 39 yaşında iken, kendisine vezir rütbesi verildi ve Niş vilayetine vali gönderildi. Avrupa gezisi sırasında gördüklerini uygulayabileceği bir yere gelmişti. Önce, halkı rahatsız eden eşkıyaları kısa bir sürede yok etti. Yollr açtırdı. Sulama kanalları yaptırdı. Kimsesiz çocuklar için "ıslahhane"ler açtı. Bu çalışmaları İstanbul’a yansıyor ve takdir topluyordu. Fuat ve Âli paşalar, ondan daha da yararlanmak için, Silistre, Vidin, Niş vilayetlerini Tuna vilayeti adı altında birleştirerek başına Mithat Paşa’yı getirdiler. Geniş yetkileri vardı. Burada da yollar, sulama kanalları, ıslahhaneler yaptı. Belediye teşkilâtını modernleştirdi ve Ziraat Bankası’nı kurdu.

Buradan, önce İstanbul’da Şûra-yı Devlet Başkanlığı’na, oradan da Bağdat valiliğine atandı( 1869). Tuna vilayetinde yaptığı icraatını orada da tekrarladı. Fakat Sadaret makamına gelen Mahmut Şevket Paşa, icraatı ile sarayda büyük yankılar yapan Mithat Paşa’nın muvaffak olmasını istemiyordu. Çeşitli yollarla valisini iş yapamaz hale getirdi. Bunun üzerine Mithat Paşa, Bağdat Valiliği’nden istifa ederek İstanbul’a döndü.

MİTHAT PAŞA’NIN İLK SADRAZAMLIĞI 3.5 AY SÜRDÜ

Ancak, Sadrazam Mahmut Nedim Paşa, Mithat Paşa’nın İstanbul’da bulunmasını, mevkii açısından tehlikeli gördü ve kendisini Edirne valiliğine tayin etti. Mithat Paşa, vilayetine hareket etmeden, usul gereği, sarayda Padişah Abdülaziz’e bir veda ziyareti yaptı. Abdülaziz, bu gittiği vilayeti mamureye çeviren Paşa’yı beğendi. Hele Mahmut Nedim Paşa hakkındaki düşüncelerini korkusuz, pervasız söylemesi, büsbütün hoşuna gitti. Ertesi günü, Mahmut Nedim Paşa’dan mührünü aldırdı ve Mithat Paşa’yı sadrazam yaptı.

Mithat Paşa’nın sadrazamlığı uzun sürmedi. Mahmut Nedim Paşa’nın, gözboyamak için şişirdiği bütçeyi gerçek rakamlarıyla padişaha sununca, devlet giderlerinin gelirlerinden çok olduğu ortaya çıktı. Saray tahsisatlarının kısılması gerekiyordu. Ayrıca Mithat Paşa, kendi düşüncesine uygun bir dış politika izlemekte idi. 31 temmuz 1872’de oturduğu sadrazam koltuğundan, 18 ekim 1872’de indirildi. Devletin başında, sadece üç aya yakın bir zaman kalabilmişti.

Ahkâm-ı Adliye Meclisi Reisliği, Selanik valiliğinde bulunduktan sonra, Mütercim Rüştü Paşa kabinesine, bir çeşit devlet bakanı demek olan "Sandalyasız Nazır" olarak getirildi. Osmanlı ülkesi, özellikle İstanbul kaynıyordu, imparatorluk ıslahat hareketlerine muhtaçtı. Bürokrasinin bir kanadı meşrutiyetin kurtarıcı olacağına inanmıştı. Bunların içinde Mithat Paşa da vardı. Nitekim, Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa ile, Serasker Hüseyin Avni Paşa ve Harbiye Komutanı Süleyman paşalar da tıpkı Mithat Paşa gibi düşünüyorlardı. Mithat Paşa, Hüseyin Avni Paşa, Mütercim Rüştü Paşa, Şeyhülislâm Hayrullah Efendi ile anlaştılar ve Âbdülaziz’i tahttan indirdiler. Yerine V.Murad geldi (30 mayıs 1875).

Fakat V. Murad bir ruh hastası idi. Kısa bir sürede bu padişahla iş görmenin mümkün olamayacağı ortaya çıktı. Bu sefer Mithat ve Rüştü paşalar, Şehzade II. Abdülhamit’le görüştüler ve kendisinden meşrutiyeti ilân edeceği vaadini aldıktan sonra, V. Murad hal’ edildi ve yerine II.Abdülhamit geldi (1876).

MİTHAT PAŞA ABDÜLHAMİT ÎLE İHTİLAFA DÜŞTÜ

Mithat Paşa, ikinci defa sadrazam oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk Kanun-ı Esasi’si hazırlandı ve ilân edildi. Meclis toplandı. Kısa bir sürede Abdülhamit’le Mithat Paşa ihtilafa düştüler. Abdülhamit, "Kanun-ı Esasi"nin kendisine verdiği "sürgün" hakkını kullanarak Mithat Paşa’yı memleket dışına çıkardı. Mithat Paşa, bir süre Avrupa’da kaldı. Tekrar memlekete çağrıldı, önce Suriye Valiliğine, sonra da İzmir Valiliğine getirildi, İzmir Valisi iken, tutuklanacağını haber aldığı için, Fransız Konsoloshanesine iltica etti. Fakat Padişah’ın ısrarı üzerine İstanbul’a getirildi. Padişah Abdülaziz’in katli ile suçlanıyordu.

Yıldız’da kurulan bir mahkemede idama mahkûm edildi. Padişah bu mahkûmiyeti ömürboyu hapse çevirdi ve Taife sürgün etti. 7 mayıs 1884’te boğularak öldürülmüştür.