TB/ HÜSEYİN BAYKARA

 

HÜSEYİN BAYKARA ( 1438- 1505 )

Kılıcı kaleminden, kalemi kılıcından keskin bir Türk sultanı…

Şair, sanatkâr, fikir adamı…

Şairleri, sanatkârları himaye eden, uygarlığı yüreğinde taşıyan bir hükümdar… Tanrı vergisi güzel konuşan, güzel yazan, güzel kılıç kullanan, güzel bir adam! Hüseyin Baykara’yı tarihçiler böyle anlatıyor…

Hüseyin Baykara, Timur’un, torununun torunudur… Hükümdar soyundan gelir… Annesi Firuze Bibî, Sultan Hüseyin’in, Kutluğ Sultan Begim’den olan kızıdır. Yani Hüseyin Baykara, hem ana tarafından, hem baba tarafından hükümdarlara bağlıdır, iki kat soyludur.

Babası, kendi haline mütevazi yaşayan bir prensti. Amcası Belh hükümdarı idi. Babanın, amcanın, kavgası olmadığı halde, Hüseyin Baykara’nın kavgası vardı. Timur Oğullarının iki imparatorluğundan biri olan, Horasan’ı, Herat padişahlığı ele geçirmeyi tasarlıyordu..

VARNA’DA DÜŞMAN ORDUSUNU YENDİ

Çocukluğu ve gençliği, Büyük Türk Şairi Ali Şir Nevaî ile birlikte geçmiştir. Çok yakın arkadaştılar. Hüseyin Baykara da Ali Şir Nevaî gibi şiirler yazıyordu. Yazdıklarını birbirlerine okuyorlar, tartışıyorlar ve gelecekte yapmayı tasarladıklarını birbirlerine anlatıyorlardı. Divanı vardır.

Ali Şir Nevaî, Hüseyin Baykara’nın cihangirlik hırsını dizginlemeye çalışmıştır. Nevaî, "En büyük sultanlık, söz sultanlığıdır." diyordu. Hüseyin Baykara, 23 yaşında idi… Saraylarda, konaklarda, şehrin bahçelerinde şiirden ve sanattan konuşmak onu doyurmuyordu. Büyük işler yapmak, büyük dedesi Timur gibi, büyük bir cihangirlik kurmak için sabırsızlanıyordu. Gözünü diktiği Herat padişahlığını ele geçirmek için, bu tahtta oturan, Sultan Yadigârı Muhammed Mirza ile çekişmeye başladı.

ORDUSU KÜÇÜK FAKAT DİSİPLİNLİ İDİ…

1461’de Harezm hükümdarı oldu. Herat Hükümdarı Sultan Muhammed Mirza üzerine ordusu ile yürüdü. (1469) Ordusu küçük, fakat disiplinliydi. Adamları Baykara’nın, gözünün içine bakıyorlardı. Savaşı kazandı ve Muhammet Mirza’nın ordusu dağılarak kendisi kaçtı. Böylece, Herat tahtına oturmuştu ama, bu saltanatı uzun sürmedi. Muhammed Mirza, yeniden topladığı bir ordu ile Hüseyin Baykara’nın üstüne yürüdü. Bu sefer talih, Muhammed Mirza’ya gülmüştü. Hüseyin Baykara’nın ordusunu yenilgiye uğratıp tekrar Herat tahtına oturdu.

Gözünü cihangirliğe dikmiş Hüseyin Baykara’yı bu yenilgi yıldırmadı. 8 ay içinde, güçle yapamayacağını hile ile nasıl başaracağını düşündü ve sadece, kendisine bağlı olduğundan kuşkusu olmadığı 800 adamıyla, bu seferHerat şehrine bir baskın yaptı. Herkes uykudaydı. O kadar ki, Sultan Sultan Muhammet Mirza bile yatağında, başına geleceklerden habersiz uyuyordu. Baykara’nın askerleri saraya girdiler ve Muhammed Mirza’yı yatağında bulup onu öldürdüler. Artık Herat sultanlığı, rakipsiz olarak Hüseyin Baykara’nın eline geçmişti.

1469’da, Harezm’i de bir defa daha ele geçirdikten sonra, iki imparatorluğu birleştirerek tek başına hükümran oldu. Fakat kavga yine de bitmemişti. Zaman zaman, Muhammed Mirza taraftarlarıyla cenklere girmiş, dövüştüğü kuvvetleri ezmiş, fakat sürekli bir barışa bir türlü ulaşamamıştı. Oysa Hüseyin Baykara’nın iki ülküsü vardı: Büyük bir imparatorluk kurmak. Sonra bu imparatorluğu sulh ve sükûn içinde yönetirken, yeni bir uygarlığın fışkırması için gereken sanat ve fikir hareketlerini sürekli olarak beslemek!

Ali Şir Nevaî, onun önce çocukluk arkadaşı, sonra, gençlik dostu, daha sonra da akıl hocalığını yapmıştır. Birçok kaynaklar, Ali Şir Nevaî’yi, Hüseyin Baykara’nın Veziri olarak gösterirler. Oysa Nevaî, gururlu bir insandı. Ve o günlerin töresince, vezir de olsa, kendisinden daha itibarlı aşiretlerin gerisinde durması gerektiğinden, buna razı değildi. Bu nedenle başvezirlik teklifini kabul etmedi. Sadece Hüseyin Baykara’nın dostluğunu ve musahipliğini yaptı. Ancak, o kadar yetkili ve sözü geçer bir kimseydi ki, Baykara sefere çıktığı zaman, Herat onun buyruğunda olurdu.

Nitekim, Hüseyin Baykara’nın sefere çıktığı bir sırada Herat’ta, Hoca Nizamüddin Bahtiyar Semanî isyan etti. Şehir, isyancıların eline geçmek üzere idi. Ali Şir Nevaî, hemen işe koyulup isyancıları bastırdı ve şehirde sükûnu kurdu. Hüseyin Baykara isyanı haber almış, fakat bastırıldığını öğrenmemişti. Şehre girmeye tereddüt ediyordu. Bu sırada, Ali Şir Nevaî’nin gönderdiği haberciler, Hüseyin Baykara’ya isyanın Ali Şir Nevaî tarafından bastarıldığını haber verdiler ve Hüseyin Baykara, arkadaşına sevgi ve minnet dolu şehre girdi. Fakat Ali Şir Nevaî hükümdarı karşılamak için yola çıkmaya hazırlanırken, kalp sektesinden ölmüştü.

Bu sevdiği en yakın arkadaşının ölümü, onu çok sarstı. Bizzat Baykara, Nevaî’nin sarayında matem merasimini yönetmiş ve bütün ileri gelenler, bu büyük Türk şairinin ölüm törenlerinde muhabbet hizmeti yapmışlardır.

Hüseyin Baykara, Türk tarihinin en büyük hükümdarlarından biridir. Onun zamanında Herat 2 milyon nüfuslu, dünyanın en büyük şehri idi. Doğu Türk dünyasının en büyük uygarlık dönemi, onun zamanında yaşanmıştır. Ancak 1505’deki ölümü, Tarih felsefecilerinin "Timur Rönesansı" dedikleri uygarlığın sonu olmuştur.