Ans/m/ MUSTAFA I.

MUSTAFA I. (1592-1639)

Osmanlı Hanedanı’ndan on beşinci padişah.

Babası Sultan III. Mehmed’dir. 1617’de tahta çıktı. Sultan I. Mustafa, ağabeyinin saltanatı boyunca her an, cellat tehdidi altında yaşamış, bu sebeple şuuru bozulmuştur. Tedavisi de imkansızdı. Kösem Sultan’ın ocak ağalarını elde etmek için büyük servetler dağıtması, netice vermedi. Kösem Sultan’ın zekası ve sertliğinden çok çekindiği üvey oğlu II. Osman tahta geçirilmek üzere Sultan I. Mustafa, hal’edildi. Sultan I. Mustafa’nın birinci saltanatı 3 ay, 4 gün sürmüştü.

Akli dengesizlikler gösteren hükümdar, şeyhülislam Esad Efendi’nin "Şuuru yerinde olmayanın hilafeti caiz olmayacağına" dair fetvasıyla tahttan indirildi. Sadaret kaymakamı vezir Sofu Mehmed Paşa’nın teşebbüsüyle bu iş hiçbir gürültü olmadan gerçekleştirildi; Sultan I. Mustafa tekrar dairesine döndü.

Ancak Sultan II. Osman’ın katliyle 4 yıl sonra, bu defa Veliahd Şehzade Murad’ın (IV. Murad) hakkı çiğnenerek I. Mustafa tekrar tahta çıkartıldı.

Sultan II. Osman’ın katli, Davud Paşa’yla adamlarının marifetiydi. Davud Paşa sadareti 24 gün muhafaza edebildi. Mere Hüseyin Paşa 13 Haziranda Davud Paşa’nın yerine sadrazam olmuş ve 8 Temmuza kadar ancak 25 gün iktidarda kalabilmiştir.

Sadaret değişikliğinden 8 gün sonra 21 Haziranda geçen bir olay, bütün İstanbul halkını tesiri altında bıraktı ve Sultan II. Osman faciasının sorumlularının mutlaka cezalandırılmaları yoluna gidilmekten başka çare olmadığı anlaşıldı. Sultanahmed Olayı adı verilen bu olayda bir sipahi 80 askeri öldürüp, yaraladıktan sonra ele geçirildi. Sultanahmed Olayı’ndan 3 gün sonra 24 Haziranda Sultan I. Mustafa, eski usul üzerine Cuma selamlığına çıktı. Sultan Osman’ın yaptığı kıyafet inkılabı terkedildi. 30 Haziranda Mere Hüseyin Paşa’nın Sultan II. Osman’ı tutan ilmiye sınıfını cezalandırmak için bazı evkaf gelirlerini Hazine’ye alması imparatorluktaki yüzlerce sosyal hayır eserinin ve abidenin parasız, bakımsız kalmasına ve mahvolmasına sebep oldu.

Mere Hüseyin Paşa, 7 Temmuz gecesi Yeniçeri Ağası Deli Derviş Ağa’yı azledip Mudanya’ya sürdü. Kapıkulu askerinin bir kısmını şu veya bu bahaneyle İstanbul’dan çıkarttığı için aleyhindeki memnuniyetsizlik fazlalaştı. 8 Temmuz sabahı Kapıkulu ocakları, sadrazamın değiştirilmesi için Valide Sultan’a heyet gönderdiler. Valide Sultan, teklifi kabul etti. Heyet ile karşı karşıya konuştu. Bundan sonra Mere Hüseyin Paşa azledildi ve Lefkeli Mustafa Paşa, sadarete getirildi.

Mustafa Paşa’nın sadareti, 2 ay 14 gün sürdü. 21 Eylülde azledildi. Bunun üzerine 2. vezir Gürcü Mehmed Paşa, sadrazam oldu. I. Ahmed devrinde iki defa sadaret kaymakamlığı yapan Mehmed Paşa, tecrübeli bir vezirdi.

Mehmed Paşa 21 Eylülde iktidara geldiği zaman, II. Osman faciası bütün imparatorluğa yayılan bir memnuniyetsizlik doğurmuş bulunuyordu. Anadolu’dan, halkın yeniçerilere karşı çok kötü hareket ettiği haberleri geliyordu. Katillerin cezalandırılmamış olması, halkta aşırı bir teessür ve gazab uyandırmıştı. Bu arada 1 Ekimde vezir Damad Receb Paşa’nın donanmayla Karadeniz’den 500 Kazak esiriyle İstanbul’a gelmesi, halkı bir müddet meşgul etti. Fakat 17 Kasımda Erzurum beylerbeyisi Abaza Mehmed Paşa’nın Sultan II. Osman’ın intikamını almak üzere ayaklandığı haberi bütün İstanbul’a yayıldı. Bu Anadolu’da son haftalar içindeki hareketlerin en önemlisiydi.

Bu sırada Anadolu’da yalnız valiler değil, halk da Sultan II. Osman’ın intikamının alınmasını istemekte ve Sultan I. Mustafa’nın saltanatının gayr-ı meşru olduğunu iddia etmekte idiler.

Kapıkulu sipahileri, 31 Aralık 1622’de Sultan II. Osman’ın kan davası için tekrar ayaklandılar.

Sultan I. Mustafa, iyice şuurunu kaybetmiş; saray dairelerinin kapılarını vuruyor, Sultan Osman’ı arıyordu. Bayram tebrikinde padişahın yalnız ilmiye sınıfına ayağa kalkıp diğer sınıfların tebrikini tahtında oturduğu halde kabul etmesi kanun ve gelenekti. Sultan I. Mustafa’nın bütün gelenleri ayakta karşılaması ve oturmayı reddetmesi de deliliğini göstermektedir.

1622 yılının son günleri yaklaşırken Abaza ihtilali de Anadolu’da gerçek bir yaygınlık kazanmıştı. Divan, Paşa’yı Sivas’a tayin ettiğini, derhal Erzurum’u bırakıp Sivas’a gitmesini bildirmiş, Erzurum’a eski Diyarbakır beylerbeyisi Mustafa Paşa’yı yollamak istemişti. Fakat Abaza Paşa 17 Kasımda Erzurum’dan çıkmak niyetinde olmadığını ve Mustafa Paşa’yı şehre kabul etmeyeceğini bildirdi. 23 Aralıkta yeniçeriler, tehlikenin nereden geldiğini anlayıp toplu halde Divan’a gittiler ve Abaza işinin halledilmesini istediler.

Bunun üzerine Valide Sultan, Abaza’nın Erzurum’dan azledildiğini bildirdi. Bu kararın uygulanması, yani Abaza’nın Erzurum’dan atılması gerekiyordu. 2 Ocak 1623’de Sipahiler topluca Divan-ı Hümayun önüne geldiler. Bu sırada I. Mustafa’dan bir hatt-ı hümayun geldi. Asilere okunan bu hatt-ı hümayunda "Sultan Osman’ı ben katl olsun demedim. Davud Paşa öldürdü, katilleri kim ise haklarından gelinip katlolunsun." deniliyordu. Hattın ayaklanmadan korkan Valide Sultan tarafından yazdırıldığı veya bazı saray mensupları tarafından yazdırtıldığı ve Sultan I. Mustafa’nın haberi bile olmadığı kesindir. Hattın okunması üzerine sipahiler, katilleri aramaya başladılar. Akşama doğru, Sultan Osman’ın katillerinden Cebecibaşı Kara Mezak Çavuş ele geçirildi ve öldürüldü.

7 Ocakta toplanan Divan-ı Hümayun Davud Paşa’nın idamı için karar verdi.

Halk, padişah katili diye andığı Davud Paşa’nın Yedikule yolundaki çeşmede idamını istiyordu. Yedikule’ye giderken Sultan Osman’ın susayıp bu çeşmeden bir tas su içmesi, halk üzerinde unutulmaz bir intiba bırakmıştı. Çeşme başına getirilen padişah katili ise ceplerinden Sultan I. Mustafa’nın hatt-ı hümayunu, Rumeli ve Anadolu kazaskerinin fetvalarını çıkarıp, bunların hükmünü icra etmekten başka bir suç işlemediğini söylüyordu. Çeşme önünde büyük bir kavga başladı ve Davud Paşa ata bindirilip Orta Camii ‘ne götürüldü. 8 Ocak günü Davud Paşa boğduruldu. Böylece padişahın hattı ve Divan’ın emri icra edilmedi.

Gürcü Mehmed Paşa’nın sadareti, 5 Şubat 1623’e kadar sürdü. Mehmed Paşa’yı düşürmek için yalnız Valide Sultan değil eski sadrazam Mere Hüseyin Paşa da çalışıyordu. İkisi de yeniçeri ve sipahilere büyük rüşvetler dağıttılar. 5 Şubat günü Divan toplantısından çıkan Mehmed Paşa, Kapıkulu zorbalarının aleyhte toplanmaları ve tahrik edici sözleri üzerine, sarayına gitmekten vazgeçti. Derhal Saraya gidip mühr-i hümayunu Valide Sultan’a vererek istifa etti. Bunun üzerine zorbalar şefleri Mere Hüseyin Paşa’yı seçtiler.

13 Martta Erzurum’dan gelen bir haberci ihtilalin kuvvetlendiğini Divan önünde anlattı. Abaza Mehmed Paşa vergileri kendi hesabına topluyordu. 15.000 kişilik bir ordusu vardı. Maraş beylerbeyisi Yusuf Paşa ile Sivas beylerbeyisi müstakbel sadrazam Tayyar Mehmed Paşa ve daha birçok beylerbeyi ve sancak beyi İstanbul’dan değil, Erzurum’dan emir alıyorlardı. Abaza Paşa, Erzurum’dan Ankara’ya gelmiş, katılan beylerbeyilerle beraber kuvveti 40.000 kişiyi bulmuştu. Ankara Kalesi Abaza’ya mukavemet etmiş, bunun üzerine Abaza, Bursa’ya ve oradan baharı beklemek üzere Niğde’ye çekilmişti.

30 Ağustos 1623’te Mere Hüseyin Paşa iktidardan düştü. Paşa, herkesin nefretini kazanmıştı. Fatih Camii’nde şeyhülislam Yahya Efendi’nin de katılmasıyla toplanan ulema şimdiye kadar bir kadıya dayak atılmasının görülüp işitilmemiş bir şey olduğunda birleşti ve Mere’nin katli vacib olduğuna dair fetva imzaladı. Mere’den rüşvet alan yeniçeriler, Fatih Camii’ne geldiler. Ulema’ya dağılmalarını ihtar ettiler. Ulema bu ihtara kulak asmadı. Bunun üzerine yeniçeriler ulemayı zorla camiden çıkardılar. Olay sırasında ilmiyeden birkaç kişi yaralandı ve öldü. Zorla camiden çıkartmak hadisesi de şimdiye kadar Osmanlı tarihinde görülmemişti. Bunun üzerine Abaza Mehmed Paşa’yı desteklemeye karar veren ulema Mere’ye ve yeniçerilere karşı şiddetli bir muhalefete girişti. Fatih Camii olayından çok müteessir olan halk, ilmiye sınıfını tutuyordu. Mere, muhaliflerini sokakta öldürtüp denize attırmak gibi hareketlerle muhalefeti korkutacağını sanıyordu. Ulemanın ileri gelenlerinden birkaç kişiyi de sürmüştü. Sipahiler de muhalifler arasındaydı ve soygun furyasında yeniçerilerden daha az pay almış olmaktan dolayı müteessirdiler.

Mere, yeniçerilere sipahileri kanlı bir şekilde sindirmek için yeniden mansıblar, rüşvetler dağıttı. Ancak sadrazamın niyetini öğrenen sipahiler, ayaklandılar. Yeniçeri kethüdası Ladikli Bayram Ağa yeniçeri subaylarını topladı. Sipahilerle kanlı bir olay çıkardıkları takdirde bütün kuvvetlerin yeniçerilere karşı vaziyet alacağını söyledi. Bunun üzerine yeniçeriler sipalilerle kavgadan vazgeçerek sadrazamın değiştirilmesi için onlar, ulema ve bütün halkla işbirliği yapmaya karar verdiler. Mere’nin dağıttığı rüşvetler boşa gitti. Bundan sonra Mere Hüseyin Paşa, mühr-i hümayunu Valide Sultan’a göndererek istifa etti.

Ispartalı Kemankeş Kara Ali Paşa sadrazam oldu. Ali Paşa, Sultan I. Mustafa’yı tahttan indirmenin zamanı geldiği hususunda ulema ve halkla aynı fikirdeydi. Eski sadrazamlardan Damad Halil ve Gürcü Mehmed paşalar bu iş için Ali Paşa’yı teşvik ediyorlar, tahta çıkacak olan Veliahd Murad’ın annesi Kösem Mahpeyker Haseki de el altından büyük faaliyet gösteriyordu. Yeni sadrazam Ali Paşa, 11 günlük bir müzakere ve çalışmadan sonra, Sultan I. Mustafa’nın tahttan indirilmesi için herkesle mutabık kaldı. Bu suretle I. Mustafa’nın 2. saltanatı da sona erdi. IV. Murad’ın saltanatının sonunda doğru eceliyle ölüp Ayasofya avlusuna gömüldü.