Ans/J / JÖN TÜRKLER

JÖN TÜRKLER

Osmanlı İmparatorluğu’nda XIX. yüzyılın ikinci yarısında meşruti bir hukuk düzeni kurmak, Kanun-ı Esasi ilanıyla serbest seçimlere gitmek ve böylece kurulacak meclise, millet ve memleketin geleceğini teslim etmek fikrini savunan imparatorluğun kurtuluşunun da ancak bu şekilde olabileceğine inanan kişilere verilen ad.

Jön Türk (Fr. Jennes Turcı) adı, ilk defa Mustafa Fazıl Paşa’nın yayınladığı bir mektupta kullanıldı. Daha sonra Namık Kemal ve Ali Suavi tarafından da benimsenerek Yeni Osmanlılar karşılığı olarak kullanıldı. Birinci ve İkinci Meşrutiyet’i hazırlayan ve Osmanlı İmparatorluğu’nda değişiklikler yapılmasını isteyen, bütün ihtilalciler için kullanılmıştır.

1865’te İstanbul’da kurulan, Yeni Osmanlılar Cemiyeti, Jön Türk hareketinin öncüsü sayılır. Cemiyetin kurucuları: Sağır Ahmed Bey’in oğlu Mehmed Bey, Komiser Nuri, Kayazade Reşad, Suphi Paşazade Ayetullah ve Namık Kemal’dir. Kısa zamanda Şinasi, Ziya Paşa, Ali Suavi, Ebüzziya Tevfik, Mir’at Mecmuası sahibi Refik ve Agah efendilerin katılmasıyla gelişti.

Cemiyetin faaliyete geçmesi, Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın, Paris’ten Sultan Abdülaziz’e gönderdiği Fransızca ariza ile başladı. Bu arizada Meşrutiyet’in ilanı Sultan Abdülaziz’den rica ediliyordu. Ariza, Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik ve Sadullah beyler tarafından Osmanlıca’ya çevrilerek Tasvir-i Efkar Gazetesi mensupları tarafından halka dağıtıldı. Bunun üzerine sadrazam Ali Paşa, Ziya Bey’i Kıbrıs mutasarrıflığına, Namık Kemal’i de Erzurum vali muavinliğine tayin etti. Ziya Paşa ve Namık Kemal, kısa bir süre sonra, Prens Mustafa Fazıl Paşa’nın davetine uyarak, Fransız bandıralı bir vapurla Paris’e gittiler (17 Mayıs 1867).

Cemiyet üyelerinden Kayazade Reşad, Menapirzade Nuri, Çapanoğullarından Agah, Sağır Ahmed Beyzade Mehmed Bey ve daha önce Kastamonu’ya sürgün edilen Ali Suavi Efendi de aynı tarihte Paris’e hareket ettiler. Mısır Hıdivliği yüzünden İstanbul’a karşı kindar olan Prens Mustafa Fazıl Paşa, Paris’e gelen bu ihtilalcilerin koruyuculuğunu üstlendi.

Ali Suavi Bey "Muhbir", Namık Kemal ile Ziya Paşa "Hürriyet" gazetelerini yayımlamaya başladılar.

Bu yayın organlarında savunulan başlıca düşünceler şunlardır:

1-Osmanlı Devleti’nde meşruti idareyi kurmak;

2-0smanlı Devleti idaresinde bulunan bütün fertlerin hak, hürriyet ve eşitliklerini kanunların teminatı altına almak.

Sultan Abdülaziz’in Fransa seyahatinde Marsilya’da Sultan’dan af dileyen Prens Mustafa Fazıl Paşa, Ali ve Fuad paşalarla barışarak İstanbul’a döndü. Adliye ve Maliye nazırlıklarına getirilen Mustafa Fazıl Paşa, yurtdışındaki Jön Türklerden desteğini çekti. Bunun üzerine Jön Türkler, aralarındaki görüş ayrılıklarının da etkisiyle dağılmak zorunda kaldılar.

Ali Paşa’nın sadareti zamanında, altı ay kadar Viyana’da kalan Namık Kemal, Zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’dan aldığı izinle 1871’de İstanbul’a döndü. Agah Efendi’nin dönüşü de bu tarihtedir. Reşad ve Nuri beyler 1872’de, Sağır Ahmed Beyzade Mehmed Bey 1874’te, Ali Suavi ise 1876’da İstanbul’a geldiler.

Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin fiilen dağılmasından sonra, Jön Türklerden bazıları yeniden devlette görev aldılar. Namık Kemal arkadaşlarıyla birlikte "İbret" Gazetesi’ni çıkardı (14 Haziran 1872). 1872 yılının Ağustos ayında sadarete getirilen Midhat Paşa, iki buçuk aylık iktidarı sırasında Jön Türkleri etrafına topladı. Midhat Paşa azledildikten 4 yıl sonra (1876) Fatih, Bayezid ve Süleymaniye medreseleri öğrencileri, Midhat Paşa’yı tekrar sadrazam yapmak için ayaklandılar, ancak başarılı olamadılar. Midhat Paşa, Meclis-i Vükela’ya getirildi. Sonra da Şura-yı Devlet reisi oldu.

Bu arada Serasker Hüseyin Avni Paşa, Mütercim Rüştü Paşa, Midhat Paşa ile birlikte Harbiye Mektebi nazırı Süleyman Paşa’nın hazırladığı askeri kuvvetlerle, Şeyhülislam Hasan Hayri Efendi’nin verdiği fetvaya istinaden Saray kuşatılarak, Sultan Abdülaziz hal ‘edildi (10 Haziran 1876); 5 gün sonra da ölümü vuku buldu. Harbiye nezareti binasında Sultan Murad’a biat edildi. Ancak Murad’ın akıl hastalığı ortaya çıkınca Midhat Paşa’nın Meşrutiyet’in ilanı için vaad aldığı Veliaht Abdülhamid Efendi tahta çıkarıldı. Üç ay sonra sadarete getirilen Midhat Paşa, Ziya Paşa ve Kemal beylerle birlikte hazırladıkları Kanun-ı Esasi ilan edildi (23 Aralık 1876).

Meclis-i Mebusan açılışından kısa bir süre sonra II. Abdülhamid tarafından kapatıldı. Bu gelişme, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin de sonu oldu.

Sultan Abdülaziz devrinde mutlakiyet idaresine karşı verilen mücadele, yurt içi ve yurt dışındaki ilk Jön Türk hareketini teşkil eder. 1878 yılından, İkinci Meşrutiyet’in ilanı olan 23 Temmuz 1908 tarihine kadar yurt içi ve yurt dışındaki mücadeleler de İkinci Jön Türk hareketi adını alır.

4 Şubat 1902’de Paris’te toplanan Birinci Jön Türk Kongresi, Fransız senatörü La Feuvre Contalis’in evinde çalıştı. Mısır, Kıbrıs ve Bulgaristan’dan gelen değişik milliyetler ve dinlerden delegeler, aralarındaki görüş ayrılıklarını tekrarlayarak dağıldılar. Bu kongreden beklenilen sonuç elde edilemedi.

İkinci Jön Türk Kongresi, 27- 28- 29 Aralık 1907 günlerinde Paris’te toplandı. Bu kongreye İttihad ve Terakki Cemiyeti ile Prens Sabahattin Bey’in, Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti ve Ermeni Taşnaksutyan Komitesi katıldılar. Toplantı sonunda yayınlanan beyannamede en çok Müslümanların, Abdülhamid rejiminden zarar gördüğü, kötü yönetimin sorumluluğunun Müslümanlar üzerine atılmaması gerektiği belirtilmiştir.

İhtilalci bir ortam içerisinde yapılan kongre şu kararları almıştır:

1-İran Mebusan Meclisi’ne bir dostluk telgrafı çekilmesi;

2-0smanlı ülkesi içerisinde teşkilatı olan cemiyetlerin gizli ve devamlı bir müşterek icra komitesi kurmaları;

3-Makedonya’daki çetelerin halka dokunmadan yalnız hükumete karşı mücadeleye çağırılmaları;

5-Davaya ihanet edenlerin ikinci maddede anılan komitece cezalandırılması;

6-İhtilalci yayınlar yapılarak bunların her seviyedeki kişilere

ulaştırılması;

7-Gelecek kongrenin 1908 yılında toplanması.

Jön Türklerin bundan sonraki faaliyetleri içerisinde Ahmed Rıza Bey’in de bulunduğu İttihad ve Terakki Cemiyeti bünyesinde devam etmiştir.