TB/ GENÇ OSMAN

 

GENÇ OSMAN ( 1603- 1622 )

Osmanlı Devleti’ne yeni bir düzen vermek isterken, başını veren Osmanlı Sultanı…

Harem düzenine karşı çıkarak hocasının kızı ile evlendiği için sarayda bile yadırganmayı göze alan hükümdar… Yedikule zindanlarında boğularak öldürülen bir Osmanlı padişahı…

On altıncı Osmanlı padişahı olarak tahta geçen II. Osman 3 Kasım 1603’de İstanbul’da dünyaya geldi. Mustafa’nın yerine padişah olduğu 1618’de henüz 15 yaşında idi. Tarihimizde "Genç" diye anılan Sultan Osman, çok iyi terbiye edilmiş, zamanın değerli hocaları tarafından yetiştirilmiştir. Zeki ve enerjik bir yaradılışı olan Sultan Osman, yaşının üzerinde anlayış ve dirayete sahip, Oğuz neslinin bütün güzelliğini simasında ve vücut yapısında taşıyan bir adamdı. Annesi Mahfiruz Sultan da bir Türk kadını olduğundan, oğlunu iyi bir terbiye ile yetiştirmiştir.

Genç Osman, imparatorluğun bazı sıkıntılara düştüğü yıllarda tahta çıkmıştı. Birçok konuları yeniden ele almak, velhasıl Osmanlı İmparatorluğu’na yepyeni bir düzen kurmak gerekiyordu. Çağının Batı devletlerini incelemiş, toplum yapısını çağın gereklerine uydurmak hevesine kapılmıştı. İşe haremden başladı… Ve hocası Esat Efendi’nin kızı Akile ile evlenerek, cariyeden sultan çıkarmak geleneğini yıkmış oldu. Nitekim daha sonra Pertev Paşa’nın kızı ile evlenmiştir.

İRAN’A YENİ BİR SEFER DÜZENLENİ

İmparatorluk, doğuda ve batıda ayrı ayrı gaileler içine düşmüştü. İran üzerine yapılan sefer, başarısızlıkla sona erdi.

Lehistan savaşları ile ilgili olarak hazırlanan büyük bir ordu, savaş yapmadan Lehistan ile anlaşmayı sağladı (26 Eylül 1619). İran’a yeni bir sefer düzenlendi, başarı ile sonuçlanan bu seferin sonunda İran, her yıl 2 yüz yük ipek, yüz yük kıymetli eşya göndermeyi kabul etti.

Boğdan Voyvodalığı’nı elde eden Gaspar Gratyani’nin, izlediği iki yüzlü politika yüzünden görevinden alınması ve Gratyani’nin Lehliler’e sığınması üzerine, Genç Osman Özi Beylerbeyi İskender Paşa’yı Kırım kuvvetleriyle de takviye ederek, Gaspar’ın üzerine gönderdi. Fakat bu talihsiz savaş da yenilgi ile sona erdi (20 Eylül 1620). Fakat Leh ordusu da savaşı sürdürecek durumda değildi. Karşılıklı barış imzaladılar. Leh-Osmanlı savaşları birçok defalar, bazen zafer, bazen yenilgiyle bağlanarak sürüp gitti…

YENİÇERİLERİ ORTADAN KALDIRMAYA KARAR VERDİ

Genç padişah, ordunun bozulmuş olduğunun farkında idi, asker kazanılmış zaferi yağma yüzünden kaybediyordu. Otorite işlemiyordu. Yeni bir ordu yaratmaktan başka çare kalmamıştı. Hotin Kalesi’nde elde edilen zaferden sonra İstanbul’a dönen ordu, büyük alayla karşılandı, şenlikler yapıldı ama ne asker, ne de padişah memnundu. Yeniçeriler, sefer güzeştesini az buluyorlar, padişah kazanılan zaferi yetersiz görüyordu.

Padişah, Suriye’de bir ordu toplamaya ve bu ordu ile İstanbul’a gelip yeniçerileri ortadan kaldırmaya karar vermişti. Fakat, bu düşüncesi, saraya ve saray dışına yayılmış, yeniçeriler tedirgin olmuşlardı. Ayrıca padişah geceleri tebdil geziyor, meyhanelerde yakaladığı yeniçerileri gözünü kırpmadan astırıyordu. Sonunda 18 Mayıs 1622 günü yeniçeriler, yanlarına sipahi yoldaşlarını da alarak ayaklandılar.

Genç Osman, ayaklanmayı bastırmak için, Sadrazam Çavuşbaşı Halıcızade’yi askeri yatıştırmakla görevlendirdi. Fakat ayaklanmaya ulemada katılmış, hak desteğinde isyancıları ayrıca güçlendirmişti. Donanma da isyancılara katılınca, durum büsbütün karıştı.

Genç Osman, âsilere, hacdan vazgeçtiğini bildirdi, fakat ayaklanan yeniçeri, yalnız padişahın hacdan vazgeçmesini istemiyor, hükümdarın akıl hocası saydıkları Kızlarağası ile hocası Ömer Efendi’nin sürgüne gönderilmesinde direniyorlardı. Padişah ilk ağızda ikinci isteklerini kabul etmedi. Ertesi gün, Atmeydanı’nda yeniden toplanan âsiler bu sefer, Ömer Efendi’nin idamını istediler. Padişah, bu isteği de reddetti. Ama sarayda icap eden savunma tedbirleri alınmamış, saray muhafızları takviye görmemişti. Ayrıca sarayda l. Mustafa’nın annesi Handan Sultan ile, Mahpeyker Sultan da boş durmuyorlar çevirdikleri entrikalarla isyancıları destekliyorlardı.

İsyancılar, Ayasofya minaresine bir gözcü çıkararak sarayda gerekli savunma tedbirlerinin alınmamış olduğunu tesbit ettiler. Hemen bir saldırı düzenlendi. Pek bir mukavemet görmeden saraya giren yeniçeriler, l. Mustafa’yı kapalı bulunduğu hücresinden çıkardılar. Genç Osman için yapılacak bir şey kalmamıştı. Dilâver Paşa ve Süleyman Ağa’yı âsilere teslim etti. Ancak âsiler, l. Mustafa’yı padişah yapmayı akıllarına koymuşlardı. Onu önce Eskisaray’a sonra da Orta Camii’pe getirdiler ve biat ettiler. Yeni cülusun havadisi şehirde çarçabuk yayılmıştı.

Ancak Sultan Osman, bu durumu kabul etmek istemiyordu. Hüseyin Paşa’yı sadrazam, Kapıcıbaşı Kara Ali’yi de Yeniçeri ocağına tayin ederek duruma hakim olmak istedi. İsyancılar Kara Ali’nin evini yağmaladılar, Sultan Osman’ın yanında bulunan vezirler, birer birer çekilip isyancılara katılıyordu. Sonunda padişah yatsı namazından sonra Ağa Kapısı’na sığınmaktan başka bir çare bulamadı.

Asiler Genç Osman’ı Orta Cami’ye getirdiler. Hüseyin Paşa, Davut Paşa öldürülmüş, sıra Genç Osman’a gelmişti. Ancak Mehmet Ağa, Yeniçeri Kethüdası Ali Ağa ve Başçavuş Ahmet Ağa yetişip engel oldular. Başkaldıran asker halife ve padişah olarak Genç Osman’ı istemiyordu. l. Mustafa’nın cülus merasimi yapılmış, hutbesi okunmuştu. Sadrazam ve Valide Sultan, Genç Osman’ın vücudunun ortadan kalkmasını istiyorlardı. Padişahın iradesi de bu yolda olunca yeniçeri ağası Derviş ve öteki ileri gelenler Genç Osman’ı alıp Yedikule zindanlarına götürdüler ve orada boğularak öldürüldü.

Böylece Osmanlı İmparatorluğu bir çağdaşlaşım fırsatı daha kaçırmış oluyordu.