TUĞRUL BEY
Selçuklu Devleti’nin kurucusu Oğuzların Kınık boyundan Selçuk Bey’in torunudur. Babasının adı Mikail’dir. Muhtemelen 993 yılında doğdu. Babası Mikail, gazı akınında şehit düşünce, dedesi Selçuk’un yanında büyüdü. Çocukluğu Cend’de geçti. Büyük bir itina ile yetiştirildi. Ailesinden dini ve milli terbiye alıp, mükemmel silah kullanmasını öğrendi.
Selçuk Bey’in vefatıyla amcası Arslan Yabgu’nun Selçuklu ailesinin reisliğini almasına, kardeşi Çağrı Bey ile itiraz etmedi. Ancak dedelerinin vefatından sonra iki kardeş Cend şehrini terk ederek batıya göç ettiler. Burada Maveraünnehr hükümdarı İlek Nasr’ın kendilerine karşı düşmanca siyaseti üzerine Çağrı Bey ile Karahanlı hükümdarı Buğra Han’ın ülkesine gittiler. Tuğul Bey, Karahanlılar ülkesinde haps edildiyse de, Çağrı Bey, Buğra Han ordusunu yenip pekçok esir aldı. Alınan esirler karşılığı Tuğrul Bey serbest bırakıldı. Tekrar Maveraünnehr’e döndüler. Buhara hakimi Karahanlı Ali Tegin’in aleyhlerine faaliyeti ve yeni durum üzerine Tuğrul Bey çöle çekildi. Çağrı Bey de yeni vatan keşfi için Rum Gazasına çıktı. İki kardeş, Rum Gazasından alınan ganimetlerle çok zenginleştiler.
Arslan Yabgu, 1205’te Gaznelilerce esir alınıp, Hindistan’da haps edilince, iki kardeş ortak iktidar sistemiyle Selçuklu ailesinin lideri oldu. Liderliği Karahanlı Ali Tegin tarafından şüpheyle karşılanınca, ikili liderlik sistemi yerine amcaları Musa’yı Yabgu yapıp, üçlü iktidar sistemine geçtiler. 1034 sonbaharında, Gaznelilerin müttefiki Oğuzlardan Şah Melik, Selçuklulara ani bir baskın yapınca, zayıfladılarsa da, tekrar toplandılar. On bin kişilik kuvvet toplayarak Gaznelilere ait Horasan’a girdiler. Gazneli Mesud’un ordusunu 20 Haziran 1035’te Mesa’da yendiler. Gaznelilerle antlaşma yapıp; Nesa, Ferave ve Dihistan’ı aldılar. Ayrıca Tuğrul Bey’e Gazneli Mesud tarafindan hakimiyet alametlerinden olan hilat, at, mensur ve sancak gönderildi. Tuğrul Bey antlaşmayla Nesa’da Gaznelilere tabi federal bir devlet kurmuş olmasına rağmen, resmi ilanı yoktur.
Tuğrul Bey ve diğer Selçuklu hanedan mensupları toprak sahibi olunca, Oğuz boyları ve kabile reisleri yanlarına akın edip, toplandılar. Tuğrul Bey, çok güçlenip, bölgenin nüfusu artınca; Gazneli Mesud’a önceki üç şehrin dar geldiğini bildirip, 1037’de Merv, Serahs ve Baverd’iyi de istedi. Bu şehirlere karşılık da Gaznelilerin maaşlı askeri olma ve Horasan’daki asayişi temin etme taahhütünde bulundular. Teklifleri oyalamaya alınınca, Tuğrul Bey küçük gruplar halinde akın harekatı yaptırdı. Çağrı Bey’in idare ettiği akınlarda Selçuklular Cüzcan, Talekan ve Faryab’dan Rey’e kadar harekatta bulundular. Selçuklu akınlarını durdurmak için Gazneli Mesud’un gönderdigi ordu Serahs yakınında 1038 Haziranında yenildi. Zafer sonrasında toplanan kurultayda Tuğrul Bey, hükümdar ilan edildi. Bu kurultay kararı ve 1038 tarihi Selçuklu Devleti’nin kuruluşu olarak kabul edilir. Tuğrul Bey Nisapur’da kalıp, Çağrı Bey Merv’de melikler meliki olarak, askerî harekatları idare ederek ordu kumandanlığı yaptı.
Tuğrul Bey’in Nişapur’da istiklalini ilan etmesi, Gazne’de hoş karşılanmadı. Çağrğ Bey, 1039 yılında Gaznelilerle iki kere muharebe yapıp, yenildi. Tuğrul Bey ve diğer Selçuklu hanedanları, Gazneli Mesud’un düzenli ordusuna karşı gerilla harpleri yapıp, onları yıprattılar. Gazneli Mesud, antlaşma istedi. Tuğrul Bey, Gaznelilerin türlü metodlarla Selçukluları Horasan’dan çıkarabileceklerini tahmin ederek, zaman kazanmak ve hazırlıkları tamamlamak için çöle çekildi. Sultan Gazneli Mesud’un 1040 baharındaki Tus ve Serahs istikametindeki harekatı üzerine Selçuklular, Tuğrul Bey’e başvurup, harekete geçmesini istediler. Tuğrul Bey, 1040 Mayısında çölden çıkıp, Serhas’ta Gazneli ordusuyla karşılaştı. Gazneliler ot ve yiyecek sıkıntısı çektiğinden Merv’e hareket edince, Tuğrul Bey’in kumandasındaki Selçuklular, sağdan ve soldan taarruzla Gaznelileri taciz ettiler. Dandanakan Kalesi önünde yapılan asıl muharebede Gazneliler bozuldular. 23 Mayıs 1040 tarihinde kazanılan Dandanakan Zaferiyle, Tuğrul Bey tekrar tahta oturdu. Tuğrul Bey zafer sonrasında ele geçen ganimetle zenginleşip, kumandanlara pekçok ihsanlarda bulundu. Kurultay toplandı. Kurultayda devletin temel stratejisi tespit edilip, planlar yapıldı. Bağdat’taki Abbasî Halifeliğine bağlılık ve hürmet ifade eden mektup gönderildi.
Çağrı Bey’in 1060’ta vefatına kadar ortak iktidar sistemine göre hareket edilmesine rağmen, devleti temsil yetkisi Tuğrul Bey’e aitti. Tuğrul Bey hükümdarlığını ve Selçukluları maddî güçlerle kuvvetlendirdiği gibi manevî olarak da Halife, alim ve tasavvuf ehlinden destek alıyordu. Tebaasının refah seviyesini yükseltip, orduyu askerî sisteme göre teşkilatlandırıyordu. 1040 Dandanakan Zaferi ve 1043’te devlet merkezini Rey’e taşıması sebebiyle Bağdat’taki Abbasi Halifesi El-Kaim’e tekrar bağlılığını arz etti. Tuğrul Bey’in Abbasî Halifesiyle münasebeti Sünnî İslam dünyasında büyük itibar kazanmasına sebep oldu. Halife El-Kaim, Tuğrul Bey’in yanına; büyük İslam âlimlerinden olup, sosyal ve devlet idaresi hakkında Ahkâm-üs-Sultâniye isimli eserin sahibi olan Maverdî’yi gönderdi. Tuğrul Bey, ülkesinde hutbeyi Abbasî Halifesi adına okuttu; halifenin zalim Büveyhîler ve asilere karşı yardım talebini kabul etti. Halifeye bildirdiği arz; samimiyetinin ve temiz itikadının ifadesi olup, şunları ihtiva ediyordu: Halifeye hizmet etmek şerefine kavuşmak, Mekke’de Hac yapmak ve Hac yollarını Bedevîlerin taarruzundan korumak, Suriye ve Mısır’da Fatimîlerle harp etmektir. 1055’te Bağdat’a gelip, hutbede adı okundu. Selçuklu Hanedanı ile Abbasîler arasında evlenmeler münasebetiyle akrabalık kuruldu. Halife, Çağrı Bey’in kızı Hatice Arslan Hatun ile 1056’da evlendi. Tuğrul Bey de Halife’nin kızı ile 1062’de muhteşem bir düğün merasimiyle evlendi. Bağdat’tayken zalim Büveyhîler ve sapık Fatimîlere karşı mücadele edip, Musul ve bölgede Selçuklu hakimiyetini tesis etti. Büveyhi hükümdarını öldürerek, Bağdat ve Sünnî alemini katliam ve tahripten korudu. Selçukluların batısındaki Bizans ülkelerine fetih harekatı ve akınlarında bulundu. Erzurum Hasankale’ye gelip, Malazgirt’i fethetmek istediyse de kışın yaklaşması üzerine, baharda gelmek üzere kuşatmayı kaldırdı. Tuğrul Bey, hakimiyet ve tahrik sebebiyle kendine asi olan üvey kardesi İbrahim Yinal’ın isyaânını 1058’de bastırıp, onu cezalandırdı.
Tuğrul Bey, devamlı mücadeleyle geçen uzun yıllar sonunda çok büyük işler başardı. Dünyanın en büyük devletlerınden birini kurup, Türk İslam alemine çok hizmeti geçti. Maveraünnehr’den Anadolu’ya, Irak’tan Azerbaycan ve Kafkasya’ya kadar olan ülkede huzur ve emniyet tesis etti. Yirmi sekiz ülkeye kendi hakimiyetini kabul ettirdi. Ziraî, ticarî faaliyet neticesinde iktisadî hayat gelişip, refah seviyesi yükseltildi. Bizans akınlarında çok ganimet alınıp, büyük gelir elde edildi. Devlet teşkilatı muazzam şekilde tesis edilip, kuvvetli temeller üzerine oturtuldu. Selçuklu Devlet teşkilatı, devrinde ve sonra kurulan Türk ve İslam devletlerine örnek oldu. Tuğrul Bey, yirmi beş yıl adalet, ihsan ve gazalarla geçen hükümdarlıktan sonra, hastalandı. Yetmiş yaşlarında Rey yakınlarındaki yazlığında 5 Eylül 1063 tarihinde vefat etti. Tuğrul Bey’den sonra Selçuklu tahtına yeğeni Alparslan geçti. Tuğrul Bey adil, vakur, cömert, samimi, iyi ve yumusak huylu bir şahsiyetti. Halkı tarafından sevilen bir hükümdar ve ordusunca tam bağlanılan kuvvetli bir kumandandı. “Kendime bir saray yapıp da yanında bir cami inşa etmezsem, Allahü Teala’dan utanırım.” sözü Tuğrul Bey’in dinî duygularını çok güzel ifıde etmektedir.