Ans/B/ BUDİN

BUDİN

Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan’da kurduğu Budin Eyaleti’nin merkezi.

Eski Osmanlı kaynaklarında Budun, Budin şekillerinde de geçer. Budin, Sultan Kanuni Süleyman tarafından Macar Kralı II. Lojos’un Mohaç Meydan Muharebesi’nde yenilmesinden (28 Ağustos 1526) sonra fethedilmiştir.

Budin’de Osmanlı ordusu pek çok ganimet ele geçirmiştir. Bunların arasında Sultan Fatih Mehmed’in 1456’da Belgrad önünden çekilirken bıraktığı iki büyük top ile Macar krallarından Korvin Matyas’ın kitaplığı ve tunçtan yapılmış Diana, Apollon, Herakles heykelleri ve iki büyük tunç şamdan vardı. İstanbul’a getirilen bu heykeller At Meydanı’nda dikilmiş, şamdanlar da Ayasofya mihrabının iki tarafına konulmuştur.

Sultan Kanuni Süleyman Budin ve Peşte’de iki hafta kalmış ve Mohaç Muhaberesi’nde varis bırakmadan ölen II. Lajos’un yerine Erdel asillerinden Ja-nos Szapolyai’yi Macar tahtına geçirdikten sonra İstanbul’a dönmüştür.

Macaristan’a böyle yerli bir prensin kral tayin edilmesi bir kısım halkı memnun etmişse de bir kısım halk, ölen kralın kız kardeşinin zevci ve Habsburg İmparatoru V. Karl’ın kardeşi Ferdinand’ı kral tanımıştır. Arşidük Ferdinand, Kanuni tarafından Macar krallığına geçirilen Szapolyai’ yi krallığı gaspetmiş bir insan olarak göstermiş ve topladığı bir ordu ile Budin’i almıştır (20 Ağustos 1527). Sultan Kanuni Süleyman, Osmanlı ordusunun kuvveti ile alınan Macaristan’ın bu bölgesinin ve Budin’in Habsburglarda kalmasını uygun bulmadığından kuvvetli bir ordu ile İstanbul’dan ayrılmış ve Alman-Macar şövalyeleri tarafından savunulan Budin’i kuşatmıştır. Şehir mukavemet edemeden Osmanlı ordusuna teslim olmuştur (7 Eylül 1529).

Szapolyai yeniden Macar tahtına geçirilmiş ve Osmanlı hazinesine alınmış olan Macar tacı da kralın ricası üzerine Kanuni tarafından kendisine gönderilmiştir. Osmanlı kuvvetlerine karşı bir şey yapamayacağını anlayan Ferdinand, İstanbul’a elçi göndererek Macaristan’ın kendisine verilmesi için birtakım şartlar koşmuş, red cevabı alınca Budin’i kuşatmıştır. Budin’de muhafız olarak bırakılan kuvvetlerle Budin’e yakın olan vilayetlerden gelen yardım kuvvetleri Avusturya ordularını şaşırtmıştır.

Alman seferi sırasında da Sultan Kanuni Süleyman Macaristan’ın bir kısmını daha ele geçirmiştir (1532). Osmanlı orduları bundan sonra 1541’de Budin’in Osmanlı ülkesine kesin olarak katılması ile biten sefere kadar Macaristan’a girmemişlerdir.

Ferdinand, Budin’i Osmanlılardan alamayacağını anlayınca Osmanlılara tabi Macar kralı Szapolyai ile bir anlaşma imzalayarak Macar Krallığı’na ait bazı meseleleri halletmek yoluna gitmiştir (1538). Bu sırada Szapolyai, Lehistan kralının kızı ile evlenmiş ve Janos Sigismond adı verilen çocuğun doğumundan on beş gün sonra da ölmüştür (1540). Bunu fırsat bilen Ferdinand, bir yandan İstanbul’a elçiler göndererek Macaristan’ın kendisine bırakılmasını istemiş, bir yandan da Budin’i kuşatmıştır. Budin muhafızları ve yardıma gönderilen Osmanlı kuvvetleri, padişahın ordusu gelmeden Avusturya ordularını dağıtmışlardır. Sultan Kanuni Süleyman Budin yakınında kurulan otağında kraliçeyi ve Macar asillerini kabul etmiş, Macaristan’ın Osmanlı ülkesine katıldığını ve Janos Sigismond’a Erdel (Transylvania)’in verildiğini bildirmiştir.

Bu tarihten sonra Budin bir Osmanlı eyalet merkezi olmuştur. Sultan Kanuni Süleyman İstanbul’a dönerken şehre bir beylerbeyi ile bir kadı tayin etmiş ve her sınıftan mühim miktarda muhafız askeri bırakmıştır. Osmanlı idaresi kurulduktan sonra Budin’de de, yeni eyaletlerde olduğu gibi reaya haklarına saygı gösterilmiş, mal, can ve ırz emniyeti sağlanmıştır. Osmanlı idaresindeki yerler halkının eşya, mal, ev ve tarla gibi servetlerinin ne şekilde korunacağı yolundaki hukuk kaideleri Budin’de de tatbik edilmiştir.

Budin çağdaş Hıristiyan kavimlerinin nazarında önemli bir yer tutuyordu. Bütün Avrupa kavimleri bu şehrin Osmanlılara karşı bir "Hıristiyanlık kalesi" olduğunu kabul ediyorlardı. Osmanlıların Macaristan’a yerleşmelerine mani olamayan Ferdinand, "Hıristiyan kalesi"nin müdafaası için Avrupa kavimlerinin yardımından istifadeye çalışmıştır. Ferdinand Budin’in önemini takdir eden Papa III. Paulus’un yardımı ile Fransa hariç bütün Avrupa hükümdarlarından yardım sağlamış ve topladığı çok kuvvetli bir ordu ve donanma ile karadan ve Tuna’dan Budin üzerine yürümüştür. Bu yürüyüşü haber alan Osmanlı Devleti o sırada ölen Budin muhafızının yerine Bali Paşa’yı tayin etmiş ve Balkanlar’daki garnizonlarından yardımcı kuvvetler göndermiştir. Budin’deki muhafızlardan on misli kuvvetli olan Avusturya ordusu şehri karadan ve nehirden sarmış ve şiddetli bir top ateşine tutarak surları yıkmaya başlamıştır. Kuşatma başlamadan evvel, Avusturya ordusunu kale önünde karşılayan muhafızlar düşman ordusunun çok kalabalık olduğunu görünce kaleye girmişlerdir. Şiddetli top ateşi altında surlarda açılan gedikleri kapamaya çalışan muhafızlar surların iç tarafına hendekler kazmışlar, metrisler kurmuşlar ve tahkimli bir hat meydana getirmişlerdir. Bunu anlayamayan Avusturya kumandanlarının surlarda açılan gediklerden içeri soktukları askerler imha edilmiş ve Avusturya ordusu da fena halde yıpratılmıştır. Yedi gün süren kuşatmadan bir sonuç alamayan Avusturya ordusu pek çok ganimet bırakmış ve zayiat vermiştir. Bu suretle esas Osmanlı ordusu gelmeden çekilmek zorunda kalan Avusturya ordusu, yollarda kalelerden çıkıp saldıran Osmanlı kuvvetleri tarafından iyice hırpalanmıştır.

1592 yılında başlayıp 1606 Zitvatorok veya Jitva Boğazı Antlaşması ile biten uzun Osmanlı-Avusturya savaşı sırasında Budin birkaç defa Avusturya ordusu tarafından kuşatılmıştır.

Köprülü Fazıl Ahmed Paşa’nın Uyvar seferi ile Budin yeniden savaş alanı olmuştur. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın giriştiği II. Viyana Kuşatması seferinde de Budin ve havalisi esaslı bir savaş bölgesi haline gelmiştir.

Avusturya imparatoru I. Leopold’un Kuzey Macaristan Protestanlarına fena muamele etmesi, imparatora karşı bir ayaklanmaya sebep olmuş ve bu ayaklanmanın başına geçen İmre Thököly Osmanlılar tarafından himaye edilmiştir. Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Thököly’e Fülek Kalesi dolayında taç giydirmiş ve onu Orta Macar Kralı ilan etmiştir. Bu hadise Avusturyalılarla Osmanlı Devleti’nin arasını açmış ve II. Viyana seferinin sebeplerinden biri olmuştur.

1683 yılında büyük bir ordu ile Viyana’yı kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa uzun süren bu durumdan sonra Viyana önünde Haçlı müttefik ordularına yenilmiş ve Budin’e çekilmiştir. Müttefik Avrupa ordularına komuta eden Jan Sobieski ile Lorraine’li Karl’a karşı savaşan beylerbeyi Kara Mehmed Paşa da yenilmiş ve Estergon Kalesi Avusturyalıların eline geçmiştir. Belgrad’a çekilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın idamından sonra kumandan olan Tekirdağlı Mustafa Paşa Lorraine’li Karl kumandasındaki ordunun Vişegrad’ı alıp Vaç (Vac) önüne gelmesine mani olamamış ve bu durum Budin’i tehlikeye düşürmüştür. Kara Mehmed Paşa komutasında gönderilen kuvvetler de başarılı olamamış ve Vaç Kalesi Avusturyalıların eline geçmiştir. Avusturya ordusunun Peşte’ye yürümesi üzerine Budin muhafızları, surları harap olan Peşte’yi boşaltmışlar ve Budin ile Peşte arasındaki köprüyü yıkmışlardır. Avusturya ordusu Peşte’yi almışsa da Budin’den açılan top ateşi altında tutunamamış ve Lorraineli Karl şehirde küçük bir kuvvet bırakarak Budin’i daha elverişli gördüğü bir yerden kuşatmak üzere kuzeye, eski Budin dolayına çekilmiştir. Mustafa Paşa Budin’in kuşatılacağını anlamışsa da, buna mani olamamış ve elverişli olmayan arazide giriştiği çatışmalarda, bütün kuvvetlerini kullanamadığından, yenilmiştir. Budin Osmanlılar tarafından esaslı surette tahkim edilmiş ve muhafızlarının sayısı arttırılmıştır.

Bundan sonra sadrazamın maiyetindeki kuvvetlerin Hamza Bey palankasına çekilmesine karar verilmiş ve Budin’e Divrikli Şeytan İbrahim Paşa muhafız tayin edilmiştir. Bundan sonra Budin’i kuşatan Lorraineli Karl surları şiddetli top ateşiyle yıkmaya çalışmış, Budin surları önünde çok kanlı savaşlar olmuştur. Hamza Bey palankasına çekilmiş olan Mustafa Paşa yapılan savaşta Avusturyalılara yenilerek Osek’e çekilmiş, fakat Budin’e çok ehemmiyet veren Osmanlı Devleti derhal yardım gönderdiğinden Mustafa Paşa Osek’ten ayrılarak İstolni Belgrad ile Budin arasında bir yere ulaşmış ve ordugah kurmuştur. Bu sırada Osmanlı kuvvetlerinin bir kısmı Peşte önünde bir Avusturya ordusunu bozmuş ve Budin muhafızları Bavyera elektörünün teslim olma teklifini reddetmişler ve Avusturya işgali altında bulunan varoşa saldırarak Avusturyalıları Budin’in Horoz Kapısı’na kadar kovalamışlardır. Kuşatma altında bulunan Budin’in yardımına koşan Osmanlı orduları daha sonra kuşatma kuvvetlerini ağır yenilgiye uğratmışlar, kaleyi savunan kuvvetler de sekiz defa çıkış yaparak düşman saflarında mühim gedikler açmışlar ve Budin’e erzak ve yardım girmesini sağlamışlardır. Osmanlı ordularının devamlı hücumları ile çok sarsılmış olan Avusturya ordusu kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştır. Avusturya ordusunun Budin önünden çekilip gitmesi Osmanlıları çok sevindirmiş ve bir ferman ile Şeytan İbrahim Paşa’nın lakabı Melek’e çevrilmiş, kendisi Macaristan serdarlı-ğına, Abdi Paşa da Budin beylerbeyliğine tayin edilmiştir (1685).

Osmanlı-Avusturya savaşı devam edip giderken Uyvar, Solnok, Osek kaleleri Avusturyalılar tarafından alınmış ve Budin yeniden kuşatılmıştır (1686). Bu sefer Budin’i kuşatan Haçlı kuvvetleri arasında başta Avusturya olmak üzere bütün Avrupa devletlerinin kuvvetlerinin yanında Papa tarafından gönderilen Marco d’Aviano adında bir papaz da bulunuyordu. Kuşatma ordusu Budin muhafızlarının 5-6 katı olup Lorraineli Karl ve Bavyera seçmen prensi (elektörü) Max Emmanuel kumandasında iki koldan ilerleyerek kara ve nehir tarafından Budin’i sarmıştır. Bu sırada Budin muhafızı Abdi Paşa tarafından Tuna yoluyla Belgrad’a gönderilmek üzere yola çıkarılan kadın ve çocuklar Avusturya ordusunun eline esir düşmüş ve kadınların gençleri ordugahta müzayede ile satılmıştır. Kuşatma sırasında çok çetin ve kanlı savaşlar olmuş, sonunda Avusturya ordusu Budin’in varoşlarından birini almıştır. Savaş sırasında bir top mermisinin cephaneliğe düşerek şiddetli infilakı, surun büyük bir kısmının yıkılmasına sebep olmuştur. Bunun üzerine Avusturyalılar Abdi Paşa’ya teslim olmasını teklif etmişler ve aldıkları red cevabı üzerine hücuma kalkmışlarsa da ağır surette yenilmişler ve geri çekilmişlerdir. Bu sırada Sadrazam Süleyman Paşa komutasında gelen yardım kuvveti ile Budin’e 500 kişilik bir birliğin kaleye sokulması başarılmıştır. Bir harabe haline gelen Budin’de pek az kalan Osmanlı kuvvetleri büyük bir cesaretle çarpışmaya devam etmişlerdir. Sonunda Avusturyalılar 2 Eylül 1686 tarihinde yaptıkları umumi saldırı ile Budin’e girmişlerdir. Kanlı sokak çarpışmalarından sonra Osmanlı askerleri iç kaleye çekilip savaşa devam etmek istemişlerse de, Abdi Paşa’nın şehit olması üzerine savaşa son vermişlerdir. Avusturyalılar esir aldıkları Osmanlı askerlerini öldürmüşler, sivil halkı da kılıçtan geçirmişlerdir. Budin’den kaçıp canlarını kurtaranlar da yollarda çapulcular tarafından soyulmuş, açlıktan ve soğuktan ölmüşlerdir. Bütün Budin halkından ancak Tuna yolu ile kaçan pek az insan kurtulabilmiştir.

1699’da imzalanan Karlofça Antlaşması ile Budin Macaristan’a bırakılmıştır.

Şehrin Topografyası:

Budin, Osmanlıların elinde bulunduğu sırada Tuna’ya bakan tepelerde bir kale ile nehir kıyısında surla çevrilmiş ve yukarıdaki kaleye bağlı bir aşağı şehirden ve güney tarafında bulunan bir varoştan meydana geliyordu. Şehrin güneyinden batısına, Ova Kapısı’na doğru uzanan surları çift, ondan sonraki kısmın surları tekti. Bu surlar kayalık bir yamaç üzerinde bir çok kuleler ve tabyalarla tahkim edilmiş olup önünde hendek yoktu. Bu kulelerin içleri asker, silah ve cephane ile dolu bulundurulurdu. Kalenin biri kuzeyde Beç Kapısı, biri Kasım Paşa

Kulesi dolayında Ova Kapısı, biri de Firengi Kule Kapısı olmak üzere dışarı açılan ve kaleyi aşağı şehre bağlayan dört kapısı vardı. Kalede binden fazla ev ile kışlalar ve sur üzerinde bir Paşa Sarayı bulunuyordu. Bu saray Kara Murad Paşa’nın beylerbeyliği zamanında genişletilmiştir. Bu sarayın güneyindeki alanda kumbarahane, dökümhane ve cephanelik bulunuyordu. Tophane Meydanı denilen bir alandan iç kaledeki Bali Paşa meydanına gidilirdi. Bu meydanın güneyindeki kapıdan da başka bir meydana çıkılır ve Kral Sarayı’nın önüne gelinirdi. Budin’i gezen Osmanlı ve ecnebi seyyahlar, kubbelerinde birer altın top asılı olan bu saraydan bahsetmişler ve adına Kızıl Elma Sarayı denildiğini bildirmişlerdir. Evliya Çelebi bu sarayda dizdar ile muhafızlardan başka kimsenin oturmadığını ve sarayın mahzenlerinin silah ve cephane ile dolu bulunduğunu ve her gece saray bahçesinde dokuz defa mehter çalındığını bildirmektedir. Sultan Kanuni Süleyman Budin’e ilk geldiği zaman bu sarayda oturmuştur.

Osmanlılar Budin şehrine milli damgalarını ve medeniyetlerinin izlerini kuvvetli bir biçimde vurmuşlardır. Yukarı Budin’de kiliseden çevrilmiş üç cami ile sonradan Osmanlılar tarafından yapılmış 18 camiden başka 7 medrese, sebiller, sarnıçlar, kuleler, hanlar, hamamlar, kuyular, çeşmeler, bedestenler ve mükemmel çarşılar yer almakta idi. Sokakları kaldırımla örtülü olup dükkanları ve çarşısı gelişmişti.

Budin’in ikinci kısmı olan aşağı şehir de tek katlı bir surla çevrilmiş ve birbirinden ayrı, dört kısma bölünmüştü . Burada tabyalar çok önemli bir yer tutmakta olup sur dışında köprü başında bulunan Ali Paşa Kulesi en önemlisiydi. Bu kısımda 24 cami, sıbyan mektepleri ve 2500 ev bulunmakta idi.

Şehrin üçüncü kısmı Debaghane varoşu olup kale ile Gürz İlyas Tepesi arasında kurulmuştur. Bu kısmın da 9 mahallesi, 11 camisi, sıbyan mektepleri ve debaghaneleri bulunmakta idi. Debaghane mahallesinin adı zamanımıza kadar muhafaza edilmiştir (Taban).

Budin’in karşısında ve Tuna’nın sol tarafında bir düzlükte kurulmuş olan Peşte şehri, Tuna tarafı hariç olmak üzere surlar ve geniş hendeklerle çevrilmişti. Peşte’de 5 cami, 6 mescit, 2 tekke, birçok sıbyan okulu vardı. Peşte tombazlar üzerine kurulan ve zincirlerle birbirine bağlanmış, baharda kurulup kışın kaldırılan bir köprü ile Budin’e bağlanmıştı.

Budin’de Osmanlılar zamanında meydana getirilen çeşitli büyük yapı ve anıtlar arasında şunlar anılmaya değerdir: Gülbaba Türbe ve Tekkesi, Ulama Paşa Kulesi, Ova Kapısı, Toprak Tabya, Kasım Paşa Tabyası, Karakaş Mehmed Paşa Tabyası, Kasım Paşa Kulesi, Kafesli Kapı, Tophane Kapısı, Saray Kapısı, Hisar Kapısı, Paşa Sarayı, Bali Paşa Medresesi, Saray Meydanı, Soluk Kapısı, Fethiye Camii, Sultan Süleyman Camii, Orta Camii, Sokullu Mustafa Paşa Camii ve Medresesi, Ali Paşa Kulesi, Horoz Kapısı, Yenikapı, Minare Kapısı, Osman Bey Camii, Toygun Paşa Camii, Hindibaba Tekkesi, Arslan Paşa Baruthanesi, Miftah Baba Tekkesi, Gürz İlyas Gazi Tekkesi, Paşa Camii, Muhtar Baba Türbesi ve Tekkesi.

Bunlardan başka Osmanlılar Budin’in kaplıcalarını da onarmışlardır. Yazılı kaynaklara göre, bu devirde Budin’da sekiz kaplıca vardı. Sokullu Mustafa Paşa tarafından yaptırılan Yeşildirekli Ilıca, Açık Ilıca, Veli Bey ILcası, Küçük Ilıca veya Debaghane Ilıcası, Baruthane Ilıcası çok rağbet görüyordu. Bu kaplıcalardan bir kısmı zamanımıza kadar muhafaza edilmiştir.

Budin Eyaleti:

Macaristan’ın Osmanlı hakimiyeti altına giren kısmında kurulmuş olan mülki idare birliklerinden biri. Merkezi Budin şehri olmak üzere Ağustos 1541 sonlarında kurulmuş olan bu eyalet, Macaristan Osmanlı idaresinden çıkıncaya kadar çeşitli değişikliklere uğramış ve bir kısım arazisi sonraları kurulan başka eyaletlere (Temeşvar 1552, Eğri 1596, Uyvar 1663, Kanije 1600, Varad 1661) bağlanmakla beraber daima önemini ve üstünlüğünü ve imtiyazlarını korumuştur. Başlangıçta (1545 tarihli bir ahkam defterine göre) Budin Eyaleti Paşa sancağından başka Macaristan’a ait bulunmayan bazı yerlerle birlikte:

1-Semendire, 2-Alacahisar, 3-Osek, 4-Mohaç, 5-Eğri, 6-İzvornik,

7-Vulçetrin, 8-Segedin, 9-İstolni Belgrad sancaklarına ayrılmış bulunuyordu. Bu teşkilat zamanla değişmiş ve İzvornik, Bosna Eyaleti’ne Alacahisar (önce Temeşvar’a) ve Vulçetrin sancakları tekrar Rumeli Eyaleti’ne bağlanarak, yeni fetihlerle sınırları genişleyen bu eyalet toprakları üzerinde daha:

10-Peçuy, 11-Estergon, 12-Sirem, 13-Simontornya, 14-Soksar,

15-Temeşvar, 16-Kanije, 17-Solnok, 18-Hatvan, 19-Filek, 20-Seçen,

21-Pojega, 22-Sigetvar, 23-Kopan, 24-Nograd, 25-Sekçay, 26-Görözsgal, 27-Sikloş, 28-Pespirim, 29-Ciğerdelen, 30-Çanad, 31-Beçkerek, 32-Lipova

sancakları kurulmuş ve hatta bir ara Vidin sancağı bile Budin Eyaleti’ne bağlanmıştır. Ancak bu sancaklardan bir kısmının kısa bir müddet sonra kaldırıldıkları, başka sancağa veya eyaletlere bağlandıkları ve eyaletin uzunca bir müddet 18-25 sancağı bulunduğu bilinmektedir.

I.Ahmed zamanında eyaletin sancakları Paşa sancağı ile birlikte on bire inmiş (1610) ve diğer sancaklar da Temeşvar (6 sancak), Kanije (4 sancak) ve Eğri (4 sancak) eyaletlerine bağlanmış bulunuyordu. Budin Eyaleti sancakbeyleri Budin Paşası’na bağlı olmakla beraber devlet merkezi ile de doğrudan doğruya haberleşebilirlerdi.

Sultan Kanuni Süleyman Macaristan’ı bir eyalet olarak memleketine katmaya karar verince Budin’e vezir Süleyman Paşa’yı ilk beylerbeyi olarak tayin etmiş ve kadılık vazifesini de Hayreddin Çelebi’ye vermiştir. Budin kadısı bu bölgenin başhakimi vaziyetinde bulunuyor ve diğer Macar şehir ve kasabalarının adalet işlerini, tayin ettiği "naip"ler vasıtasıyla yürütüyordu. Bu naipler de Macarca öğrenerek yerli halkla doğrudan doğruya teması sağlarlardı. Ayrıca Hıristiyanlar için de başka bir başhakimlik kurulmuş bu göreve de 500 akçe ödenekle evvelce İstanbul’a kraliçe İzabella’nın elçisi olarak gelmiş bulunan İstvan Verboczy getirilmiştir.

Beylerbeyinin maiyetinde bir hazine defterdarı ve kethüdası ile tımar defterdarı ve muhtelif maliye memurları vardı. İstanbul’da Budin Eyaleti için dördüncü defterdarlık (Şıkk-ı Salis) kurulmuştu. Budin’de bunlardan başka defter emini ile kethüdası, mahlul katibi, mukataacı, çavuşlar emini, ruznameci, kıla tezkerecisi, şehir ve gümrük eminleri gibi muhtelif büyük memurlar da vardı. Büyük zabitler arasında da yeniçeri ağası, dizdar, sipah kethüdası, turnacı başı, cebeciler ağası, topçu, kumbaracı ve barutçu basılar bulunuyordu.

Beylerbeyi 176 cebelü ve 4000 asker beslemekle görevli idi. 2-3 bin yeniçeri ve 1000 sipahi, 1000 martoloz, 500 solaktan mürekkep 5-6 bin kişilik bir muhafaza kuvveti Budin’de oturuyordu. Vidin’den yukarıki kısımda bulunan Tuna’daki gemilerin "Budin Kaptanı" adı verilen komodoru beylerbeyinin maiyeti arasında idi. Tuna’da ve Tuna’ya dökülen nehirlerde işleyen gemi ve kayıklarla bunların kaptanları bu komodorun emri ve nezareti altında bulunurdu. Bu komodor, 10 firkate ile bin kadar bahriye azabından müteşekkil hafif bir filo ile nehirde güvenliği sağlamakla, Tuna köprülerini kurmak ve korumakla görevliydi.