T T/ SEL/ IRAK SELÇUKLULARI

IRAK SELÇUKLULARI

Selçuklu topraklarının batı kısmında kurulan hanedan. Sultan Mehmed Tapar’ın 1118 senesinde vefatıyla meydana gelen iç hadiseler neticesinde, Sencer ile Mahmud arasında 11 Ağustos 1119 tarihinde yapılan Save Savaşından sonra, Büyük Selçuklu Devleti’nin başına Sencer geçti. Sultan Sencer yeğeni Mahmud bin Muhammed’e ise Hemedan, Kirmanşah ve İsfehan dahil olmak üzere Batı İran ile Irak topraklarının idaresini verdi. Böylece Irak Selçukluları Devleti kuruldu.

Sultan Mahmud’un zamanında en tehlikeli bölge, kuzeybatı, yani Erran ve Kafkasya’ydı. Bu bölgede Dördüncü David idaresindeki Gürcüler faaliyet gösteriyorlardı. GürcülerinTiflis’i ele geçirmelerine karşılık Sultan Mahmûd bir sefer düzenledi ise de başarı sağlayamadı. Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’e tabi olarak saltanat süren Mahmûd 1181 senesinde henüz 27 yaşındayken vefat etti.

Sultan Mahmud’un ölümü üzerine, Hemedan’da bulunan genç yaştaki oğlu Davud, Sultan ilan edildi. Davud’un sultanlığı Cibal ve Azerbaycan’da tanınırken, amcası Mesud da Irak’ta hükümdarlığını ilan etti. Bunların arasındaki taht mücadelesinin kızışması üzerine Sultan Sencer, Irak Selçuklu Devleti’ndeki karışıklıklara son vermek için bir sefer düzenledi. Dinever yakınlarında yapılan savaşı Irak Selçukluları kaybetti. Mesud kaçtı. Sencer yeğeni Tuğrul’u Irak Selçuklu tahtına oturttu ve vezirliğe de Ebü’l-Kasım Dergüzini’yi tayin etti.

Sultan Tuğrul tahta geçtikten sonra, Fars Hakimi Emir Mengübars, bir mektup yollayarak ŞehzadeAlparslan’ı yanına göndermesi halinde, itaate hazır olduğunu bildirdi. Sultan, oğlu Alparslan’ı Fars’a yolladı ve Emir Mengübars’a atabeg unvanı verdi. Böylece çıkacak bir karışıklığı önlemiş oldu.

Sultan Tuğrul’un saltanatına ilk itiraz Davud’dan geldi. Sultan Mahmud’un oğlu Davud, topladığı orduyle Tuğrul üzerine yürüdü. Ancak Hemedan önlerinde yapılan savaşı kaybetti. Bağdat’a kaçtı. Bu durumu öğrenen Mesud da Bağdat’a geldi.Mesud, Davud ile Halife, Sultan Tuğrul’a karşı bir ittifak kurdular. Halife, Mesud’u sultan ilan etti. Mesud’un hazırladığı müttefik ordu, 1133 senesi Mayıs ayında Hemedan civarında yapılan muharebede Tuğrul’a karşı bir zafer kazandı. Mağlub olan Sultan, önce Rey’e, oradan da İsfehan’a gitmek mecburiyetinde kaldı.Sultan Mesud’un takibi üzerine Fars eyaletine çekildi. Adamlarının karşı tarafa geçmesi üzerine Sultan Tuğrul, kardeşinin eline esir düşmemek için tekrar Rey şehrine döndü. Bu sırada başarısızlıklarına sebeb olarak gördüğü veziri Ebü’-Kasım Dergüzini’yi öldürttü. Tuğrul, Rey şehri yakınlarında, Mesud ile tekrar harb etti ve yenilerek Taberistan’da hüküm süren Bavendiler’e sığındı. Daha sonra Davud’un Azerbaycan’da, Mesud’a karşı isyan etmesi üzerine Sultan Tuğrul bir ordu toplayarak Mesud’a karşı bir sefer düzenledi. İki ordu Kazvin yakınlarında karşılaştı. Ordusundaki bazı komutanların Tuğrul’un tarafına geçmesi yüzünden Mesud, 1134 yılında yapılan bu muharebeyi kaybetti ve Bağdat’a kaçtı. Bu galibiyet üzerine Sultan Tuğrul, sağlam bir şekilde Hemedan’a, Irak Selçuklu tahtına oturdu. Fakat kısa bir süre sonra 1134 senesi Ekim ayında hastalanarak öldü.

Mesud, Sultan Tuğrul’un ölüm haberini aldığı zaman, derhal Hemedan’a giderek Irak Selçuklu tahtına oturdu. Sultan Mesud’un ilk işi yeğeni Davud’un isyanını önlemek oldu. Bu maksatla kızını Davud ile evlendirdi ve veliaht tayin etti.

Sultan Mesud’un saltanatı isyan eden emirlerle mücadele içerisinde geçti. İmadeddin Zengi, Atabeg Mengübars ve Emir Bozala’nın kuvvetleriyle defalarca yapılan savaşlar Irak Selçuklu Devleti’ni yıprattı. Bu mücadeleler sırasında Veliahd Davud da 1143 senesindeTebriz’de Batınîler tarafından öldürüldü. Uzun süren mücadeleler sonunda iç karışıklıkları tamamen ortadan kaldıran Mesud, çok yaşamadı, hastalanarak 1152 yılında Hemedan’da öldü.

Sultan Mesud’un ölümü üzerine, Melikşah bin Mahmud, Emir Has Beg tarafından sultan ilan edildi. Fakat onun hükümdarlık için yetersiz olduğunu gören Emirler, kardeşi Mehmed’i Huzistan’dan getirterek Irak Selçuklu tahtına oturttular. Sultan Mehmed’in tahta geçtikten sonra ilk işi, tahta geçmesini sağlayan Has Beg’i öldürmek oldu. Daha sonra Selçuklu otoritesini Irak’ta yeniden canlandırmaya çalıştı. Irak’ta bulunan Türk unsurlarına karşı cephe alan Abbasi Halifesi Müktefi ile arası açıldı. Musul Hakimi Mevdud’un yardımıyla Halife’nin ordusunu mağlup etti ve Bağdat’ı kuşattı. Kuşatma uzun sürdü. Bu sırada Halife’nin kışkırtmasıyla Şehzade Melikşah bin Mahmud ve Atabeg İldeniz, 1157 yılında Cibal bölgesinde harekete geçerek Hemedan’ı zabtettiler. Bu durumu öğrenen Sultan Mehmed, kuşatmayı kaldırarak Hemedan üzerine yürüdü. Atabeg İldeniz, Azerbaycan’a geri döndüğü için, askeri kuvvetten mahrum kalan Melikşah da Hemedan’ı terk etti. SultanMehmed, onların taraftarlarını Rey ve İsfehan bölgesinden temizledi. Bir süre sonra hastalandı ve 1159 senesinde Hemedan’da öldü. 

Sultan Mehmed’in ölümünden sonra yerine kimin geçeceği konusunda Selçuklu emirleri tam bir anlaşmazlığa düştüler. Bir süre sonra Musul’da hapiste bulunan Muhammed Tapar’ın oğlu ve Sultan Mehmed’in amcası Süleyman Şah serbest bırakılınca, Hemedan’a gelerek Irak Selçuklu tahtına oturdu. Arslan-Şah’ı kendisine veliaht tayin etti. Süleyman Şah’ın devlet işlerinde yetersiz kalması, emirlerin desteğini kaybetmesine sebeb oldu. Başlarında Gürd-bazu’nun bulunduğu emirler, Arslan-Şah’ı sultan yapmak için İldeniz’i davet ettiler. Gürd-bazu, Süleyman Şah’ı yakalayıp hapsetti ve bir süre sonra da 1161 yılında öldürdü.

Arslan Şah, Atabeg İldeniz ile beraber Hemedan’a giderek tahta oturdu. Şemseddin İldeniz, Sultanın atabegi olarak idareyi tamamen ele geçirdi. İldeniz’in devlet işindeki kuvvet ve kudretini çekemeyen bazı emirler, hanedan mensuplarıyla anlaşarak karşı çıktılar. Neticede Arslan Şah’ı (1161-1176) ve onun yerine geçen İkinci Tuğrul (1176-1194) dönemleri saltanat kavgaları ile geçti. Bu şekilde zayıflayan devlet, 1193 senesinde Harzemşahlar tarafından tehdit edilmeye başlandı.

Harezmşah Sultanı Tekiş, Irak’ı ele geçirmek istiyordu. Sultan Tuğrul bu tehlikeyi önlemek için Rey’e gitti. Neticede iki tarafa rasında barış yapıldı. Yapılan antlaşmaya göre, Rey, Sultan Tekiş’e bırakıldı. Bu antlaşmadan bir süre sonra 1193 senesinde doğuya sefer düzenleyen Sultan Tuğrul, Rey şehrini ele geçirdi ve buradaki Harezmlilerin bir kısmını öldürdü. Ertesi sene Kutluğ İnanç, SultanTekiş’ten aldığı yardım ile birlikte Rey üzerine yürüdü. SultanTuğrul, kumandanlarının tavsiyelerine rağmen çekilmeyi kabul etmedi. Barış görüşmeleri neticesiz kaldı. Nihayet Sultan Tuğrul, Rey şehri önünde 1194 yılında yapılan muharebede yenildi ve Kutluğ İnanç tarafından öldürüldü. Onun ölümü ile Irak Selçukluları Devleti tarihe karıştı.

Irak Selçuklularının devlet teşkilatı, mahiyet itibariyle Büyük Selçuklularının bir kopyasıydı. Yalnız devletin başında Sultan-ül-Muazzam lakabı ile bulunan sultan, Büyük Selçuklu Sultanına tabiydi. Bu durum Büyük Selçuklu Devleti’nin 1157 senesinde yıkılışına kadar devam etti. Bu tarihten itibaren Irak Selçuklu sultanları, bağımsız birer sultan haline geldiler.

Irak Selçuklularında, hükümet işleri Büyük Divan tarafından yürütülmekteydi. Bu divana ise, mali işlere bakan Divan-ı İstifa, mali ve idari işlerin kontrolünü yapan Divan-ı İşraf, yazışma işlerini yürüten Divan-ı Arız gibi divanlar bağlıydı. Irak Selçuklu ordusu da, Büyük Selçuklu gibi üç kısımdı. Ordunun esasını sipahiler meydana getirmekteydi. Bunun yanında merkeze bağlı atabeglikler ile eyaletlerde de asker beslenmekteydi.

Devletin hakim olduğu topraklar üzerindeki en önemli yerleşme merkezleri; Hemedan, İsfehan, Musul, Samarra, Erbil ve Haleb gibi şehirlerdi. bu merkezlerin bir kısmı doğrudan doğruya merkeze bağlı, bir kısmı ise, tabi atabeglerin idaresi altında bulunuyordu. Her biri ticaret merkezi olan bu şehirlerde dokumacılık ve el sanatlarının yanısıra ziraat da çok gelişmişti. Kuzey Irak bölgesi coğrafî bakımdan dağlık ve yaylalık bir yapıya sahipti. Bu yüzden bu bölgede hayvancılık ve deri sanayii gelişmişti.

Irak’ta iktisadi hayatın gelişmesi, sosyal hayatın da yükselmesini sağladı. Ahmed bin Münir, El-Kaysarânî, Müslim bin el-Hıdır gibi şâirlerin yanısıra El-Azîmî ve İbn-ül-Esîr gibi tarihçiler de bu devirde yetişmiştir.