Ans/A/ AKKOYUNLULAR

AKKOYUNLULAR

Doğu Anadolu’da bir Türk oymağı ve bu oymaktan kurulan bir devlet.

Akkoyunlu oymağının Anadolu’ya hangi tarihte ve hangi yol ile geldiği bilinmemektedir. Bir kısım tarihçilere göre Karakoyunlular ile birlikte XIII. yüzyılın sonlarında, Argun Han zamanında Maveraünnehir’den Azerbaycan ve Doğu Anadolu’ya göç etmişlerdir.

XIV. yüzyılda bu oymak, güneyde Urfa, Mardin, kuzeyde Bayburt olmak üzere Dicle ve Fırat nehirleri kollarının çevrelerinde kışlak ve yaylak yaparak yaşamışlardır.

Akkoyunluların soyu Oğuz Han’a kadar çıkarılmakta ve bunun torunlarından biri olan Bayındır’a nisbetle kurdukları devlete Bayındıriyye adı da verilmektedir. Akkoyunluların, Ortaçağ’da Kon (Hon=Koyun) Türk ilinden geriye kalmış bir topluluk halinde Anadolu’ya geldikleri ve Oğuz ilinden Bayındır ulusuna katılarak Türkmen topluluğuna girdikleri söylenmektedir.

Akkoyunlular ile Karakoyunlular, Musul ve Diyarbakır dolaylarında hüküm süren Sotayoğulları ailesinin hizmetinde bulunan Akkoyunlular, bunların yenilmeleri üzerine Mardin’de hüküm süren Artukoğulları ile işbirliği yaparak, Diyarbakır bölgesinde bazı şehir ve kaleleri elde etmişlerdir. Bundan sonra Akkoyunlular gittikçe kuvvetlenmiş, birçok Türkmen boy ve oymaklarını da içine alarak büyük bir ulus hailine gelmişlerdir. Hudutları, Horasan, Fırat ve Kafkas dağlarından Umman Denizi’ne kadar uzanmıştır. Diyarbakır dolaylarını anayurt yapan Akkoyunlular, devletin kurucusu sayılan Karayülük Osman Bey’in büyük babası Tur Ali Bey zamanında birçok defalar müttefik oldukları bazı beylerle birlikte Trabzon’a akınlar yapmışlardır. Bu akın tehlikelerine karşı Trabzon hükümdarı III. Alexios, Ali Bey’i elde etmek için kızı Maria Despina’yı Ali Bey’in oğlu Kutluğ Bey’e vermiştir. Maria Despina, Karayülük Osman Bey’in annesidir. Tur Ali Bey Gazan Han’a hizmette bulunmuş ve başarılarından dolayı emirlik (emaret) payesini almıştır.

Tur Ali Bey’in ölümünden sonra yerine oğlu Fahrettin Kutluğ Bey geçmiştir. Anadolu’da birçok savaşlara katılan Kutluğ Bey, Erzincan emiri Mutahharten’e Ertenoğullarının saldırısında yardımcı olmuştur. Kutluğ Bey’in ölümünden sonra Mutahharten ile Akkoyunluların arası bozulmuş, Akkoyunlular, kendilerine karşı birleşen Erzincan-Karakoyunlu kuvvetlerine yenilerek Kadı Burhanettin’e sığınmak zorunda kalmışlardır.

Kutluğ Bey’in ölümünden sonra oğullarından Ahmed Bey hakimiyetini eline almıştır. Küçük kardeşi Osman Bey, Kadı Burhaneddin’in hizmetine girmiştir. Fakat sonraları bu ikisinin araları açılmış, Karayülük bir savaşta Burhaneddin’i tutsak ederek öldürmüştür. Osman Bey, savaşa devam ederek Sivas’ı kuşatmışsa da Osmanlıların, Yıldınm’ın oğlu Süleyman Çelebi komutasında gönderdikleri yardımcı kuvvetlere dayanamayarak Mutahharten’in yanından çekilmek zorunda kalmışlardır.

Osman Bey bundan sonra Mısır Sultanı Berkuk’la anlaşarak Mısır hizmetine girmişse de, bunun ölümü üzerine Mısırlıların Suriye’deki egemenliği sarsıldığından, Timur’un hizmetine geçmiş, diğer Akkoyunlularla birlikte Timur’un Anadolu’ya yaptığı seferlere katılmıştır. Timur Anadolu’dan çekilirken Osman Bey’e Diyarbakır bölgesini vererek ülkesine dönmesine izin vermiştir.

Osman Bey bundan sonra, bütün diğer Akkoyunlu oymaklarını etrafına toplayarak Akkoyunlu Devleti’ni kurmuş, Timur’u tanımakta devam etmiş, Osmanlılarla iyi geçinerek bunlardan, ülkelerine akın yapmaması karşılığı olarak para ve armağan almıştır. Fakat bu devirde Akkoyunluların, Karakoyunlularla yaptıkları savaşlar çok çetin olmuş, Osman Bey bunlarla yaptığı bir savaşta, oğullarından ikisi ve bazı torunları ile birlikte ölmüştür (1435).

Osman Bey’den sonra Akkoyunluların başına, bir aralık Osmanlı hükümdarı II. Murad’a sığınan Ali Bey geçmişse de, sonunda saltanatı kardeşi, Hamza’ya bırakmak zorunda kalmıştır. 1444’de Hamza Bey’in ölümü üzerine tehlikeli bir saltanat kavgası başlamış, sonunda egemenlik Akkoyunlu Devleti’nin en büyük hükümdarı olan Uzun Hasan’m eline geçmiştir.

Uzun Hasan devleti büyük bir imparatorluk haline getirmiş, kuvvetli bir devlet düzeni kurmuş, ordusunu kuvvetlendirmiştir.

Uzun Hasan 1472’de Osmanlılara karşı yaptığı ilk seferde önce başarılı olmuşsa da sonradan çekilmek zorunda kalmıştır. 1473’de Anadolu’ya yaptığı ikinci seferinde, Otlukbeli’nde Sultan Fatih Mehmed tarafından kesin bir yenilgiye uğratılmıştır.

Uzun Hasan’dan sonra oğlu Sultan Halil, saltanata geçmiş, bir yıl sonra kardeşi Yakup tarafından öldürülmüştür. Yakup Bey diğer prenslerin ayaklanmalarını bastırmayı, bozulan güveni sağlamayı, ülke için bir tehlike olan Erdebil şeyhi Haydar Safevi’yi ortadan kaldırmayı başarmıştır. Gürcistan’a ve Mısırlılara karşı (1480) başarılı seferlerde bulunmuş, düzen ve güvenliği yeniden kurmuştur.

Yakup’tan sonra Bay-Sungur, sonra Uzun Hasan’m torunu ve Maksut’un oğlu Rüstem, saltanata geçmişlerdir. Rüstem, iç ayaklanmaları bastırmıştır; ancak II. Bayezid’in damadı Göde Mehmed komutasındaki Osmanlılara yenilmiş ve öldürülmüştür (1496).

Göde Mehmed, egemenliği sağlamak için, Akkoyunlu beylerini ortadan kaldırmaya başladığından, kısa bir zaman sonra büyük bir ayaklanma ile karşılaşmış ve öldürülmüştür. Bundan sonra Akkoyunlu Devleti iç kargaşalar ile üçe bölünmüştür. Bunun üzerine tehlikeli bir iç savaş başgöstermiş, Akkoyunlu ülkesi baştan başa yıkılmış, ileri gelen beylerin birçoğu ölmüştür. Bu suretle 1501’de ülke, Irak, Fars ve Kirman bölgeleri Murad’a, Azerbaycan, Erran ve Diyarbakır dolaylarında Elvend’e verilmek üzere paylaşılmıştır.

Şah İsmail Safevi, Akkoyunlulara karşı kesin bir savaş açarak, Elvend’i Diyarbakır’a, Murad’ı Bağdat’a kaçmak zorunda bırakmıştır (1502-1503). Murad Bağdat’ta bir süre kaldıktan sonra İsmail’in 1508’de yeniden hücumu üzerine, burasını da bırakmış, bu suretle Akkoyunlu Devleti yıkılmıştır.

Akkoyunlularda, yönetimleri altında bulunan bütün ülke, hanedanın ortak malı sayılıyordu. Hanedana giren prenslerden biri diğerlerine başkan olmakta, Uluğbey veya Han unvanını almakta, Melik veya Sultan denilmekteydi.

Akkoyunluların devlet teşkilatı Uzun Hasan’la başlamıştır. Bunda, Selçuklular ve İlhanlıların örnek tutulduğu görülmektedir. Yönetim merkezini "Büyük Divan" teşkil ediyordu. Divana, divan beyi veya "sahib-i divan" başkanlık ederdi. Bunun yanında sahip adını taşıyan vezirler ve her biri bir bakanlığa karşılık olan ve Büyük Divan’a bağlı bulunan eşraf divanları sonra cezai ve askeri işlere bakan adil ve arz divanları bakanları, kazasker ve pervaneci bulunurdu. Büyük beylerin her biri bir şehzadenin atabeyliğini yapardı. Hangi şehzade hükümdar olursa onun atabeyi de emir-i azam olur ve eğer hükümdar çocuk veya zayıf iradeli ise, devletin bütün nüfus ve otoritesi bunun elinde bulunurdu. Emirler tarafından yönetilen eyaletlerde de bu divanın bir küçüğü bu işleri görmekte idi.

Bu devirde Osmanlı saray örgütlerine karşılık bir saray örgütü kurulduğu gibi, sipahi örgütü de, Osmanlılarınkine göre düzenlenmiş, orduya da büyük bir önem verilerek, "hassa nökerleri" denilen 30.000 kişilik (kısmen piyade) bir hassa ordusu meydana getirilmiştir. Orduda bunlardan başka köylü ve şehirlilerden alınan azaplar, dirlik sipahileri, çerik denilen Türkmen kuvvetleri ve deveci, yanıcı, ra’dendaz gibi çeşitli görevler almış küçük birlikler de vardı. Hassa askerleri Osmanlılarda olduğu gibi daimi ve aylıklı idiler. Diğerleri yalnız harp zamanında aylık alırlardı.

Akkoyunlular beyaz renk ve beyaz bayrak kullanmışlardır.