TB/ ŞAH CİHAN

 

ŞAH CİHAN ( 1593-1666 )

Timuroğulları hanedanın Hindistan’daki 5. hükümdarıdır.Babası, Cihangir Selim Şah, dedesi Ekber Şah’tır. Lâhur’da 1593’de doğdu. İyi bir öğrenim gördü. Zamanın en ünlü bilginleri kendisine ders verdiler. İyi ok atar, iyi ata binerdi. İyi bir edebiyat ve musiki bilgisi vardı.

Daha genç denilecek çağlarında Dekkan ve Gucarat’da genel valilik yaptı. Genel valiliği sırasında bu şehirleri imar etti. Kendi zevkiyle yaptırdığı binalar, bugün de Hindistan’da Türk mimarisinin sanat eserleri olarak hayranlıkla seyredilir.

1637’DE TİBET ÜZERİNE BİR SEFER DÜZENLEDİ

Babası Cihangir Selim Şah ölünce, tahta geçti. Devlet işlerindeki büyük tecrübesi ile, kısa bir zamanda halk tarafından çok sevildi. İmparatorluğu güçlendirmek ve son zamanlarda komşu devletlerin başlayan saldırılarını durdurmak için, Özbek Türkleri üzerine bir sefer düzenledi. Özbekleri, Afganistan’dan çıkardıktan sonra, geri döndü ve Güney Hindistan’daki Nizam-Şah Devleti üzerine yürüdü (1631). Şah Cihan’ın üstün güçleri karşısında Nizam-Şah, Timuroğulları’nın egemenliğini tanıdı ve onların hâkimiyetleri altına girdi. 1633’de tamamen imparatorluğa katılmışlar ve Şah Cihan devletinin sınırlarını Güney Hindistan’a kadar genişletmişlerdir.

Güney Hindistan’da Nizam Şah devletinin dışında da Türk şahlıkları ve krallıkları vardı: Kutb-Şah Krallığı ile Adil-Şah İmparatorluğu… Cihan Şah, Nizam Şah’ın topraklarını kendi ülkesine kattıktan sonra Kutb-Şah’a, oradan da Adil-Şah’a sarktı. Her ikisini de yendikten sonra, bu ülkeleri kendi egemenliğine bağladı.

1637’de Tibet üzerine bir sefer düzenledi. Tibet’i ele geçirdi ve imparatorluk sınırlarını böylece doğuya doğru genişletti. Batıda Şah Cihan için, İran gailesi vardı. Türk Safevi İmparatorluğu, Kandehar’a saldırmış ve bu eski şehirlerini geri almıştılar. Bu sefer Şah Cihan, İran üzerine bir sefer düzenledi. Safevi orduların bozup perişan etti,. Kandehar’ı geri aldı. Böylece, batıda bozulmaya yüz tutan devlet prestijini yeniden kurdu ve morali yükseltti (1637}.

1639’da Şah Cihan, Kâbil’e geldi. Ne yapacağı bilinmiyordu. Atalarının ülkesi olan Türkistan üzerine sefer yapabilir ve orada kurulmuş Türk devletlerini ezebilirdi… Nitekim Özbekler, büyük telaşa düştüler, hazırlıklara giriştiler. Fakat Şah Cihan, kendi soyundan sayılan Özbeklerle, arasını bozmak istemedi ve geldiği gibi sessizce Agra’ya döndü.

1647’de Özbekler, Belh’i, bir hücumla geri aldılar. Bunu, Safevilerin Kandehar’a saldırısı izledi. Şah Cihan’ı rahat bırakmıyorlardı, karşılık vermesi gerekliydi. Tekrar Kâbil’e geldi ve 110.000 kişilik bir ordu ile İran üzerine saldırdı. İran ordusu yenilmiş, zaferi Şah Cihan kazanmıştı ama, Kanderhar’ı geri alamadı (1652).

Bu sırada Kutb-Şah Krallığı harekete geçmişti… Savaşlar iki yıl sürdü: (1655-1656) Şah Cihan, Haydarabad’ı tekrar geri aldı. Fakat bu Türk krallığının bağımsızlığına dokunmadı.

OĞLU İLE TUTUŞTUĞU SAVAŞI KAYBETTİ

Şah Cihan artık hem yaşlanmış, hem hastalanmıştı. Savaşlara katılamıyor, ordularının yendiği düşmanlarına bile merhamet edip onları bağışlıyordu. Bu ve benzeri olaylar, hem halk arasında, hem oğulları arasına tartışılmaya başlandı. Ve oğulları, tahtı ele geçirmek için kavgaya tutuştular. Şah Cihan, bu kavgaların önüne geçmek için boşuna yoruldu. Oğlu Evrengzip Alemdar Mirza, kardeşlerini yenmiş, ortadan kaldırmış, babasına dönmüştü. Oğlu ile tutuştuğu savaşı kaybetti ve tahttan indirildi (1658).

Şah Cihan’ın bundan sonraki hayatı acıklıdır. 7.5 yıl, Agra Sarayı’nda gözaltında yaşadı ve öldü. Öldüğü zaman, sevgili eşi Bâdşâh Begim için yaptırdığı şaheser türbeye, "Taç Mahal "e gömüldü (1666).

TAC-MAHAL’IN YAPILMASI İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPTI

Şah Cihan’ın Hindistan imparatorluğu, Batıda kurulmuş Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü zamanlarına rastlar. Nitekim Osmanlı hükümdarları, Hindistan’ı elinde bulunduran bu hükümdar ile yakından ilgilenmişler ve ona destek olmaya çalışmışlardır. Sevgili eşi Bâdşâh-Begim’e yaptırdığı Tac-Mahal’in inşası için, Osmanlı hükümdarları en kıymetli nakkaşlarını, mimarlarını, ustalarını göndermişler ve bu büyük eserin kusursuz ortaya çıkmasını yardımcı olmuşlardır.

Timuroğulları’nın Hindistan hükümdarlığı, Şah Cihan döneminde en yüksek sanat ve bilgi seviyesine ulaşmıştır. Günün her saatinde ayrı bir renge bürünen, dünyanın en büyük eserlerinden biri olan Tac-Mahal’den başka, bir çok cami, medrese, sebil, kervansaray hep Şah Cihan döneminin kıymetli eserlerindendir. Tac-Mahal’in 50 milyon altına çıktığı hesaplanıyor.Şah-Cihan’ın tahtındaki mücevherlerin kıymeti de 50 milyon altın değerinde idi. Şah Cihan’ın Agra Sarayı, şairler, sanatkârlar, bilginlerle dolup taşıyordu. Bu çağ, Çin sınırından Orta Avrupa’ya kadar bütün toprakların Türk imparatorluklarının elinde bulunduğu bahtlı bir dönemdir.