Ans/t/ TOPKAPI SARAYI

TOPKAPI SARAYI

Osmanlı padişahlarının Fatih Sultan Mehmed’den Sultan Abdülmecid’e kadar oturdukları ve devlet işlerini yürüttükleri saray.

İstanbul’da eski adı Zeytinlik olan Sarayburnu’nu bütünüyle kaplar. Bir tepenin üzerine kurulan sarayın çeşitli bina ve bahçeleri, Sur-i Sultani adıyla anılan ve 1478’de yapılmış 1400 m.’lik bir surla çevrilmiştir. Surun çeşitli şekillerde 28 kulesi vardır. Ana giriş bugün de eskiden olduğu gibi Ayasofya arkasındaki Bab-ı Hümayun adı verilen kapıdan sağlanır. Bu kapının üzerinde 1866

yılında yanan bir köşk vardı. Surun Marmara’ya bakan Otluk Kapısı ve Haliç tarafındaki Demirkapı adlı büyük kapıları ile aralarında koltuk kapılar vardır. Kıyıda Bizans surları üzerinde saraya sonradan adını veren Topkapı (Toplukapi) ve ayrıca üzerinde yapılmış köşkler bulunmaktaydı. Bu köşklerden Sultan İbrahim zamanında yapılmış olan Sepetçiler Köşkü günümüze kalan tek örnektir. Sur-i Sultani üzerinde bulunan Alay Köşkü, padişahın geçit alaylarını seyretmesi amacıyla II. Mahmud tarafından 1819-1820 yıllarında yaptırılmıştır. Sarayın Sarayburnu’nda ve Marmara tarafında bulunan kıyı yapılarının bir bölümü 1863’teki yangınla diğer bir bölümü de demiryolu yapımı sırasında ortadan kalkmıştır. Bunların arasında Balıkhane Kasrı, İncili Köşk, Bamyacılar Kasrı, Gülhane Kasrı, Hasan Paşa Köşkü, Bostancıbaşı Köşkü, kaptan-ı deryanın sefere giderken padişahla vedalaştığı Yalı Köşkü ile Topkapısı’ndan başlayarak, Sarayburnu’na kadar devam eden bir kıyı şeridi üzerine III. Ahmed tarafından küçük bir daire olarak başlatılan I. Mahmud, III. Osman, I. Abdülhamid, III. Selim zamanlarında ilaveler yapılarak genişletilen Topkapı Sahil Sarayı bulunmaktaydı. Yanan bu sarayın adı sonradan bütün saray için kullanılmıştır.

Saray içindeki en önemli ve en eski köşk Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılan Çinili Köşk (Sırça Saray)’tür.

Topkapı Sarayı yapı ve bahçeleriyle Sur-i Sultani ve Bizans surları (deniz surları) ile çevrili olan yaklaşık 700.000 m2’lik bir alana yayılır. Esas saray kısmı 4 avludan oluşur.

Saray, Dış Saray (Birun), İç Saray (Enderun) ve Harem olmak üzere üç bölümdür.

Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra ilk sarayını Bayezid semtinde şimdiki İstanbul Üniversitesi merkez binasının bulunduğu yere inşa ettirmiştir. Topkapı Sarayı Bayezid’da yapılan saraya göre yeni olduğu için Saray-ı Cedid (Yeni Saray) adı verilmiştir. Bu saraya her padişah tarafından yeniden birçok oda, köşk, hamam, salon ve kütüphaneler eklenmiştir. Bu bakımdan Beyazid’deki eski saray da Saray-ı Atik (Eski Saray) adıyla anılır.

Topkapı Sarayı’nın birinci avlusuna Bab-ı Hümayun’dan girilir. Bu büyük avlunun sağında 1866 yılında yanan Maliye Nezareti ve Enderun Hastanesi bulunmaktaydı. Sağ tarafta ayrıca sarayın ekmek ihtiyacını karşılayan fırınlar vardı.

Avlunun solunda bir Bizans kilisesi olan Aya İrini, yüzyıllarca Cebehane olarak kullanıldı. Onun yanında Darphane yer almaktadır. Aya İrini ile sur arasında Odun Ambarı Ocağı ve Hasırcılar Ocağı vardı.

Babüsselam adı verilen orta kapının her iki yamada birer kule bulunmaktadır. Bunları, Kanuni Sultan Süleyman’ın Avrupa seferinden sonra Avrupa şatolarının kuleleri biçiminde yaptırdığı söylenir. Kapının iç tarafına III. Mustafa devrinde geniş saçaklı bir revak yapılmıştır. Bu noktadan itibaren sarayın ana sınırları da başlamış olur. İkinci avluya Alay Meydanı da denirdi. Yeniçerilere burada ulufe dağıtılırdı.

İkinci avlunun sağında sırasıyla Dolap Ocağı, Mimar Sinan’ın yaptığı mutfaklar, aşçılar koğuşları, hamamı ve Aşçılar Camii ile Vekilharç Dairesi ve yağhane bulunur.

Avlunun solunda yokuşlu bir yoldan sonra sarayın Raht Hazinesi’ne inilir. Bu çukur alanda ayrıca Beşir Ağa Camii ile Harem’e doğru has ahırlar, Zülüflü Baltacılar koğuşu bulunmaktadır. Avlunun solunda, ortada vezirlerin toplanarak devlete ait bütün önemli kararlan aldıkları Divan-ı Hümayun (Kubbealtı) vardır. Burada padişah arzu ettikçe bir kafes arkasından toplantıları takip ederdi. Kubbealtı, Kanuni döneminde inşa edilmiştir. Bunun arkasında sarayın gözetleme kulesi olarak da kullanılan bir kule vardır. Divan Kulesi adı da verilen bu yapı birçok değişiklikler görmüştür. Kubbealtı’nın yanında halen silah müzesi olarak kullanılan Divan-ı Hümayun Hazinesi yer alır.

Enderun denilen üçüncü avluya geçiş Babüssaade veya Akağalar Kapısı yardımıyla olur. Son şeklini III. Selim zamanında almıştır. Cülus ve bayram tebrikleri merasimi bu kapının önünde yapılırdı. Her iki yanında Akağalara ait koğuşlar yer alır.

Babüssaade’den geçtikten sonra karşıdaki ilk yapı Arz Odası’dır. Böylece üçüncü avluya da girilmiş olur. Fatih devrinde yapılan Arz Odası, etrafı revaklı ve geniş saçaklı bir binadır. Yabancı elçiler ve vezirler burada huzura kabul edilirdi.

Arz Odası’nın arkasında III.Ahmed’in yaptırdığı Enderun Kütüphanesi vardır.

Osmanlı yapı sanatının XVIII. yüzyıla ait güzel örneklerinden biridir. Karşısında ve avlunun sağ tarafında Kiler Koğuşu ve onun yanında da Fatih Köşkü olarak bilinen Enderun Hazinesi yer alır. Seferli Koğuşu’nun sağ tarafında ayrıca Enderun mektebi ve meşkhanesi yer alır.

Avlunun sol tarafında Hırka-i Saadet Dairesi, Kutsal Emanetlerin sergilendiği bir daire olarak olduğu gibi muhafaza edilmektedir. Onun yanında silahtar hazinesi bulunur.

Üçüncü avlunun solunda yer alan Ağalar Camii, sarayın bütün kitaplarının toplandığı bir kütüphane haline getirilmiştir. Bunun yanında padişah yemeğinin hazırlandığı Kuşhane vardır. Harem’in Kuşhane Kapısı da burada bulunur.

Enderun’dan Sarayburnu tarafındaki dördüncü avluya geçilir. Buraya Baş Lala Kulesi’nden dolayı Lala Bahçesi denmekteydi. Sarayburnu tarafında yer alan bu küçük yapı, hekimbaşının çalıştığı ve saray eczanesinin bulunduğu bir yerdir.

Bahçenin solunda merdivenlerle çıkılan büyük havuzlu teras, İstanbul’un en güzel manzaralarının görüleceği bir noktadır. Haliç tarafındaki köşesinde yer alan Bağdat Köşkü her yönüyle Osmanlı mimarisinin şaheserleri arasında yer alır. IV. Murad tarafından Bağdat seferinden sonra yaptırılmıştır. Önünde Haliç’e doğru balkon biçiminde dört zarif sütunlu ve altın yaldızlı kubbesiyle Sultan İbrahim’in yaptırdığı İftariye Kameriyesi vardır. Padişahların iftar yaptıkları bu kameriyenin önünde eskiden İncirlik denilen saray bahçesi bulunurdu.

Hırka-i Saadet Dairesi’nin arkasında yer alan Sünnet Odası’nda şehzadelerin sünnet edildikleri veya padişahların sünnet namazlarını kıldıkları sanılıyor.

Fıskiyeli havuzun hemen yanında Marmara’ya doğru gene IV. Murad tarafından yaptırılan Revan Köşkü yer alır. Revan seferi hatırasına yaptırılan bu köşkün birde küçük kütüphanesi vardı. Köşk, Bağdat Köşkü’ne benzer.

Abdülmecid tarafından yaptırılan Fransız ampir üslubundaki Mecidiye Kasrı, Topkapı Sarayı’nın son yapısıdır. XIX. yüzyılın ortasında yapılmıştır. Bu tarihten sonra padişahlar Dolmabahçe Sarayı’nda oturmuşlardır.

Atatürk’ün isteği ve Bakanlar Kurulu kararıyla müze haline getirilen saray, 3 Nisan 1924’te halkın ziyaretine açılmıştır.