O T/ PA/ I. SELİM (YAVUZ)

 

I. SELİM (YAVUZ) (1470 – 1520)

Osmanlı Hanedanı’ndan dokuzuncu padişah.

Osmanoğullarının ilk halifesi. Babası II. Bayezid, annesi Dulkadiroğlu Ayşe Hatun’dur. Amasya’da doğdu. Amasya’da tahsil ve terbiye gördü. Daha sonra Trabzon sancakbeyi olmuştur. Buradaki uzun sancakbeyliğinde, İran serhaddi sayılan topraklar üzerinde bir hükümdar gibi saltanat sürmüş; babası II. Bayezid’in tahttan feragati üzerine, iki ağabeyi hayatta bulunmasına rağmen, tahta geçmiştir.

Yavuz Selim tahta çıktığında, kardeşleri yer yer Anadolu’da çeşitli olaylar çıkarıyorlar, iç gaileler bitmek bilmiyordu. Özellikle Trabzon’da iken Safevilerle yıllarca savaşan Yavuz, İran üzerine sefer açarak Safevi meselesine son vermek istiyordu. Yavuz İran savaşına karar vererek Anadolu’ya geçti.

1512-1513 kışında vaziyet o derece büyük bir önem kazanmıştı ki, Yavuz İstanbul’a dönmedi ve kışı Bursa’da geçirdi. Kardeşi Sultan Ahmed, babasının kendisine terk etmek istediği saltanatı ele geçireceğine emindi. Nihayet 24 Nisan 1513’te Bursa Yenişehri’nde iki kardeşin kuvvetleri karşılaştı. Yavuz, ağabeyinin kuvvetlerini rahatça dağıttı. Esir edilen Sultan Ahmed, boğuldu. 47 yaşında idi. Sultan Ahmed’in 6 oğlundan 5’i de boğulmak suretiyle idam edildi. Sultan Ahmed’in oğullarından Şehzade Murad ise kaçtı; 1513’te Tebriz’de Şah İsmail’in kızı ile evlendi. Şah İsmail, Yavuz’u yenince, Anadolu’yu ele geçirecek Rumeli’de ise damadını padişah yapacaktı. Sultan Ahmed’in büyük oğlu olan Şehzade Murad, 1519’da ölmüştür. Sultan Selim bunlardan başka evvelce ölen kardeşlerinin oğulları olan 5 şehzadeyi daha öldürttü. 12 Mart 1513’te ise Sultan Korkut idam edilmiştir.

Yeni bir sefer için ordu 20 Mart 1514’te emir aldı. 23 Nisanda ordu, Üsküdar’dan hareket etti; Temmuzda Erzincan’a ve 5 Ağustosta da Erzurum’a vardı.

22 Ağustosta ordu, Çaldıran sahrasında, Şah İsmail’in muazzam kuvvetleri ile karşı karşıya geldi. 23 Ağustos sabahı Çaldıran Savaşı başladı. Çaldıran Savaşı Osmanlıların galibiyetiyle sonuçlandı. Şah İsmail İran içlerine çekildi.

Yavuz Çaldıran sahrasında 2 gün kaldı. 26 Ağustosta yürüyüşe başladı. 11 gün sonra Osmanlı ordusu, mukavemet görmeksizin Tebriz’e girdi. Burada da ayrıca muazzam bir ganimet ele geçirildi. Yavuz 1.000 kadar Türk-Azeri sanatkar, bilgin ve şairi Tebriz’den İstanbul’a şevketti.

Yavuz Tebriz’den çekildikten ve Azerbaycan, Safeviler tarafından geri alındıktan sonra Şah İsmail, Amasya’ya Osmanlılara elçiler göndermiş, ancak bir anlaşma yapılamamıştır.

Çaldıran yıkımından sonra İran, Doğu Anadolu ve Kuzey Irak’ı savunmamış ve ülkeler, Osmanlılara geçmiştir. Yavuz, 11 Temmuz 1515’te 1. seferinden İstanbul’a döndüğü zaman, Doğu Anadolu fütuhatı devam ediyordu.

19 Mayıs 1515’te Kemah Kalesi fethedilmiştir. 12 Haziranda da Dulkadiroğlu Beyliği, Osmanlı Devleti’ne katılmıştır. Yavuz, ana tarafından mensup olduğu Dulkadiroğullarına büyük makamlar vermiştir.

Yavuz’un ana tarafından büyükbabası olan Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey, istiklalini silahla savunmuş, fakat Maraş’ın kuzeybatısında Göksün yakınlarından geçen Turnadağı Meydan Savaşı’nda Osmanlı kuvvetlerine yenilmiş, şehit düşmüştür. Yavuz, merkezi Maraş olmak üzere Dulkadir Beyliği’ni kurmuş ve bunun başına "Paşa" unvanı ile Dulkadiroğlu Ali Bey’i geçirmiştir.

Güneydoğu Anadolu’nun merkezi, Diyarbakır (Amid) şehri idi. Amid, Çaldıran’dan önce Osmanlılara itaat etmişti. Ancak Şah İsmail, Amid’in kaybının, Güneydoğu Anadolu’dan ebediyen vazgeçmek demek olduğunu biliyordu. Tebriz’e döndükten sonra, Ustaclıoğlu Kara Han’ı gönderip şehri kuşattı. Çaldıran darbesinden sonra Safevilerin askeri güçle Amid’i muhafaza etmelerine imkan yoktu. Bunu bilen Safeviler, yerli Kürt beylerini elde etmeye çalıştılarsa da başaramadılar. Bunun üzerine Yavuz, Erzincan beylerbeyisi Bıyıklı Mehmed Paşa ile Amasya beylerbeyisi Şadi Paşa’yı Amid üzerine gönderdi. Vaziyeti gören Kara Han, vuruşmayı kabul etmedi. Amid’i bırakıp güneydoğuya, Mardin’e çekildi.

Güneydoğu Anadolu’da son Safevi mukavemeti Diyar-ı Bekr beylerbeyisi Bıyıklı Mehmed Paşa’nın 4 Mayıs 1516’daki zaferi ile kırıldı.

Koçhisar’da Mehmed Paşa, Safevileri tamamen imha etmiştir. Kara Han, Osmanlı tüfek ateşiyle vurulup ölmüştür. Kara Han’ın kardeşi Süleyman Han, Mardin Kalesi’nde 7 Nisan 1517’ye kadar mukavemet etmekle beraber, Mardin şehri, Osmanlılarda kalmıştır, Mardin Kalesi’nin de bir yıl kadar sonra düşmesi ile, Safeviler, Güneydoğu Anadolu’dan atılmışlardır. Koçhisar zaferi üzerine bu çevredeki bütün Safevi kaleleri teslim alınmıştır. Urfa ve Siirt de Osmanlılara geçmiştir. Bu arada Mardin ile Siirt arasındaki Hısn-ı Keyfa, Eyyubi Melikliği de, Osmanlı toprağı olmuştur.

Sultan Yavuz Selim, 5 Haziran 1516’da 2. seferine çıkmak üzere, Topkapı Sarayı’ndan Üsküdar’daki ordugaha geçti. Sefer, Mısır-Suriye, Memluk İmparatorluğu’na karşı idi. Bu, bir Osmanlı hükümdarının Mısır-Suriye’ye karşı çıktığı ilk ve son seferidir. Veziriazam, Sinan Paşa, Yavuz’dan 38 gün önce İstanbul’dan hareket etmiş, Kayseri’ye gitmiş, buradaki 40.000 kişilik ordunun başına geçmiştir. Yavuz, Memluklere elçiler göndererek, seferin Safeviler üzerine ve İran’ı fethetmek maksadıyla olduğunu bildirmiştir. Sultan Kansu, daha 18 Mayısta Kahire’den hareket ederek Suriye’ye gelmişti. Memlukler, Osmanlılarla savaş çıkarmamaya azami gayret göstermekle beraber, imparatorluklarını şiddetle savunmaya kararlı idiler. Bu sıralarda Memluk Sultanlığı, Osmanlı Devleti ve İran’dan sonra dünyanın en büyük ve güçlü devleti vaziyetinde idi. Tebriz’de de panik başlamıştı. 27 Temmuzda Yavuz, Osmanlı-Memluk sınırını geçmiş, 28 Temmuzda Malatya yakınlarına gelmiştir. Artık seferin Memlukler üzerine olduğu belli olmuştur. 18 Ağustosta Osmanlılar, Besni yakınlarına gelmiştir. Besni Yavuz’a teslim olmuştur.

Ramazanoğlu Mahmud Bey, 1514 sonunda Osmanlılara itaat etmiş ve Osmanlı hizmetine girdiğini, Yavuz’a bildirmiştir. Yavuz, Çukurova’da Adana merkez olmak üzere, Ramazanoğullarını sancak beyliği ile bırakmıştır. Ramazanoğlu Mahmud Bey, Yavuz, Mısır seferine çıkarken, Osmanlı ordusunda idi. 27 Temmuzda Anadolu’dan gelen Ramazanoğlu birlikleri, Osmanlılara katılmışlardır.

Yavuz, ikinci büyük meydan savaşını kazanmıştır (24 Ağustos 1516). Sultan Kansu, Osmanlı kuvvetlerini Halep şehrine pek yakın Dabık Ovası’nda karşılamıştır.

Osmanlıların bu zaferinden sonra Yavuz, Halep’e girdi. Halep, Kuzey Suriye beylerbeyliğinin merkezi yapıldı ve Karaca Paşa, ilk Halep beylerbeyisi oldu.

Memlukler, Halife’yi ve Mukaddes Şehirler’i (Mekke, Medine ve Kudüs) ellerinde tutmakla, İslam dünyasına karşı üstünlük iddia ede gelmişlerdi. Kudüs, aynı zamanda Hıristiyan dinin de mukaddes şehri olduğundan, Memlukler, Hıristiyan hacılarından da faydalanıyorlardı. Bu savaşla bütün bu manevi üstünlükler, Osmanoğullarına geçmiştir.

Sultan Yavuz Selim Halep’teki ilk Cuma namazında (29 Ağustos 1516) halife ilan edilmiştir. Halifelik böylece Osmanoğullarına geçmiştir.

Daha sonra Kahire’de ve Mekke’de bulunan Emanatı Mukaddese’nin de İstanbul Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Şerif Dairesi’ne nakli ve Kudüs, Mekke ve Medine şehirlerinin Osmanlılara geçmesi ile, Yavuz’un halifelik sıfatı tamamlanmıştır.

Yavuz, Halep’ten hızla güneye indi. 19 Eylülde de Hama, 21 Eylülde Humus alındı. Buralarda hiçbir Memluk mukavemeti olmadı.

Sultan Yavuz Selim, 27 Eylülde Şam’a geldi. Emevilerin bu tarihi başkentinde 15 Aralığa kadar kaldı. Yavuz, Şam’da iken Osmanlı ordusu Filistin’i fethetti. Lübnan kendiliğinden teslim oldu. Fethedilen topraklarda 2 eyalet kuruldu. Halep ve Şam, merkez oldu. Bu suretle Kudüs sancağı, Orta Filistin’i, Gazze sancağı Güney Filistin’i içine alıyordu. 15 Aralıkta Yavuz, Şam’dan ayrıldı. Canberdi Gazali’nin kumandasındaki 10.000 kişilik bir Memluk kuvveti Filistin ile Sina arasında dolaşıyordu. Vazifesi, Osmanlıların çölü geçmesine engel olmaktı. Bu kuvveti yok etmek ve yolu açmak için Yavuz, 1 Aralıkta veziriazam Sinan Paşa’yı Şam’dan Gazze’ye göndermişti. Han-Yunus kasabası civarında Osmanlılar ile Memlukler karşılaştılar. Sinan Paşa 9.000 Memluk’ü öldürmek veya esir etmek suretiyle büyük bir meydan savaşını kazandı. Lübnan umumi valisi olan Canberdi Gazali 1000 atlısı ile perişan bir halde Mısır’a kaçtı.

30 Aralıkta, Yavuz Kudüs’e geldi. Yavuz 13 gün içinde Sina Çölü’nü geçmiştir. 11 Ocakta el-Ariş köyüne varılmıştır. Sinan Paşa, 6.000 atlı ile önden gidiyordu. Nihayet Süveyş Berzahı geçildi ve Mısır’a gelindi. Ordu Kahire’ye yaklaştı.

Tumanbay, Kahire’yi fevkalade tahkim etmiş ve ordusunu pek güzel hazırlamıştı. 24 Ocakta Osmanlılar, Kahire’ye girdi. 28 Ocakta II. Tumanbay, Kahire’ye girdi. Osmanlı ordusu ve Yavuz, Kahire dışında idiler. Şehirde küçük bir Osmanlı birliği vardı. Sultan Tumanbay, bu birliği kılıçtan geçirdi. Veziriazam Yunus Paşa Kahire’ye girdi. Sultan Tumanbay’ın ancak 10.000 askeri vardı. Mısırlılar, şehri şiddetle savundular. Çok kanlı sokak vuruşmaları oldu. 30 Ocakta II. Tumanbay Kahire’yi bırakmaya mecbur oldu. Şehir tekrar Osmanlıların eline geçti ve kuvvetli birliklerle korundu.

Mekke Şerifi, oğlunu Kahire’ye gönderdi. Mukaddes Makamlar’ın anahtarları, Mekke ile Medine’deki Emanat-ı Mukaddese, Yavuz’a sunuldu. Bu suretle 6 Temmuz 1517’de Hicaz da, Osmanlılara dahil oldu.

Gene 1517’de Kahire’ye gelen Yemen elçileri, Memluklerin yerine Yavuz Sultan Selim’in yüksek hakimiyetini tanıdıklarını bildirmişlerdir. Yavuz Sultan Selim, muzaffer Ordu-yı Hümayun ile 10 Eylül 1517’de Kahire’den çıktı.

19 Mayısta veziriazam Piri Mehmed Paşa, kuvvetli bir ordu ile Ayntab’ta Yavuz’dan ayrılmıştır. Hedef, başta Musul olmak üzere Kuzey Irak’ın fethidir. Yavuz, bu suretle İran’a karşı ikinci seferine başlangıç yapmış oluyordu.

Yavuz, büyük bir ihtişamla, büyük bir muvaffakiyetle İstanbul’a dönüyordu. İslam dininin başkanlığı demek olan halifelik, 767 yılından beri bu sıfatı haiz olan Abbasilerden Osmanoğulları’na, yani ilk defa olarak bir Türk hanedanına geçmiştir. Mukaddes Emanetler, Osmanlı Türklerinin elindedir. Mukaddes Şehirler (Mekke, Medine, Kudüs)’de Osmanlıların idaresindedir. İstanbul’da Büyük Cihangir’i karşılamak için en büyük merasimler hazırlanmıştır. Yavuz’un bütün gösterişi, devlet işlerindedir. Hususi hayatında mahcup, mütevazı ve sakin bir adamdır. Geceleri odasında gözlük takıp kitap okuduğu anlarda, alelade bir Türk bilgininden hiçbir farkı yoktur. Son derece sade giyinmektedir. İstanbul’da halkın hissiyatını ve yapılacak merasimleri öğrenince son derece sıkılmıştır. Şahsına gösterilecek olan bu derece alayişten utandığı için, bir gün sonra merasimle şehre girmesi lazımken, birkaç saat önce, gece vakti, yanında birkaç kişi ile kayığa binmiş, gizlice Topkapı Sarayı’na çıkmıştır. Ertesi gün halk ve devlet adamları, Padişah’ın Saray’da olduğunu öğrenmişler ve hiçbir merasim yapılamamıştır.

Yavuz 25 Temmuz 1518’de İstanbul’a gelmiş ve 4 Ağustosta da Edirne’ye hareket etmiştir. Yavuz, Edirne’de, Avrupa’nın en kudretli deniz ve kara devletleri olan Venedik ve Macaristan ile sulhu yenilemiştir.

20 Aralık 1518’de veziriazam Piri Mehmed Paşa, Kuzey Irak’ı fethetmiş olarak Edirne’ye döndü. Bu suretle İran imparatorluğunun en kıymetli parçalarından olan Musul eyaleti Osmanlı topraklarına katıldı.

Yavuz, 22 Eylül 1520’de vefat etmiştir. Ölüm sebebi, sırtında çıkan ve "şirpence: Aslan pençesi" denen bir çıbandır. Ölümü, Veliaht Süleyman, Manisa’dan İstanbul’a gelinceye kadar 8 gün saklanmıştır.