Ans/m/ MİDHAT PAŞA

MİDHAT PAŞA (1822-1884)

Osmanlı sadrazamı.

Hafız Mehmed Eşref Efendi’nin oğludur. Küçük yaşta, Kur’an’ı ezberlediği için Hafız mahlasını aldı. Reisülküttab Akif Paşa’nın aracılığıyla Divan-ı Hümayun kaleminde işe başladı. Burada da Midhat mahlasını aldı. İstanbul’da cami derslerine devam ederek, Toyranlı Mehmed Efendi, Zağralı Şerif Efendi ve Şeyh Mehmed Efendi gibi hocalardan nahiv, mantık, meani, fıkıh ve hikmet dersleri aldı. Biraz Arapça ile Farsça öğrendi. 1840’da Sadaret mektubi kalemine naklolundu. 1842’de Şam tahrirat katipliği göreviyle Suriye’ye gitti. 1846’da Konya Valisi Sami Bekir Paşa’nın divan katibi olarak Konya’da, sonra da Kastamonu’da bulundu. 1848’de İstanbul’a dönerek, Meclis-i Vala mazbata odasına girdi (1849). Kısa zamanda yükselerek 1850’de aynı kaleme başhalife oldu. Arabistan Ordusu müşiri Kıbrıslı Mehmed Paşa’nın durumunu teftişle görevlendirildi Mültezim Cezayirlioğlu Mığırdiç ile sarraf Misak arasındaki anlaşmazlığı hazine lehine çözdüğü için, sadrazam Reşid Paşa’mn itimadını kazandı. Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye’nin yazı işleri Anadolu ve Rumeli olarak ikiye ayrılınca; Midhat Paşa, Anadolu ikinci katibi tayin edildi. Kıbrıslı Mehmed Paşa sadrazam olunca, Balkanlar’daki başıbozuk askerlerin, küçük memurların durumunu denetlemekle görevlendirildi (1855). Sonra da Silistre valisi Mirza Said Paşa’yla, Vidin valisi Muammer Paşa hakkında soruşturma yapmakla görevlendirildi. 1858 yılında aldığı altı aylık iznini Londra, Paris, Viyana ve Brüksel’de geçirdi.

1859’da Kuleli Olayı’nın soruşturulmasında, serasker Rıza Paşa’nın yanında görevlendirildi. İsmini bu görevle duyurmaya başlayan Midhat Paşa, 1864’de Silistre, Vidin ve Niş vilayetlerinin birleştirilmesiyle kurulan Tuna vilayetine vali oldu. 1868 yılında Şura-yı Devlet reisliğine getirilen Midhat Paşa, sadrazam Ali Paşa ile arasındaki anlaşmazlıklar üzerine 1869’da Bağdad valiliğine tayin edilerek, İstanbul’dan uzaklaştırıldı.

1872’de sadrazam Mahmud Nedim Paşa’nm görevinden azledilmesi üzerine, Sultan Abdülaziz tarafından sadrazamlığa getirildi. İki buçuk ay sonra görevinden ayrılarak, meşrutiyet idaresinin kurulması için çalışmaya başladı. İstanbul’da medrese öğrencilerinin gösterisi üzerine Midhat Paşa Adliye nazırlığına getirildi. Hüseyin Avni Paşa serasker, Hayrullah Efendi de şeyhülislam oldu. Midhat Paşa ve arkadaşlarından meydana gelen bir heyet, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesine karar verdi. 29 Mayıs 1876’da Sultan Abdülaziz tahttan indirilerek, V. Murad tahta geçirildi. Ancak V. Murad’ın kısa süre sonra akıl hastalığına müptela olduğu olduğu anlaşılınca, veliaht Abdülhamid Efendi ile görüşen Midhat Paşa, ondan aldığı Meşrutiyet’i ilan sözü üzerine, II. Abdülhamid tahta çıkarıldı (31 Ağustos 1876). Yeni padişah, Midhat Paşa’yı sedarete getirdi. Padişah verdiği sözü tutarak Midhat Paşa’mn hazırladığı Kanun-ı Esasi’yi törenle ilan etti (23 Aralık 1876). Midhat Paşa’nın, Namık Kemal, Ziya Paşa gibi hürriyet yanlısı işileri himaye etmesi; ayrıca padişahın istemeyerek ilan ettiği Kanun-ı Esasi’nin sağladığı hakları geri almak için fırsat kollaması sonunda, Galip Paşa’nın kendisine danışılmadan göreve getirilmesine karşı çıkan Midhat Paşa’yı, sadaretten azletti. Kanun-ı Esasi’nin kendisine tanıdığı hakla Avrupa’ya sürgüne gönderdi (5 Şubat 1877). Midhat Paşa Brindizi’ye, oradan da Napoli, İspanya ve Paris yoluyle Londra’ya gitti. Saraydan aff dilemesi üzerine, Eylül 1878 de Girid’de oturmasına izin verildi. Bir süre sonra da Saffet Paşa’nın tavsiyesiyle Suriye valiliğine getirildi.

1880 yılında Aydın valiliğine tayin olunan Midhat Paşa, Sultan Abdülaziz’in öldürülmesiyle ilgili olarak düzenlenen Yıldız Mahkemesi’nde yargılandı ve idama mahkum edildi. Padişahın müebbet hapse çevirdiği cezasını çekmek için Taif’e sürüldü (28 Temmuz 1891). Burada öldürüldü.