Ans/ı-i/ İSMAİL SAFEVİ (ŞAH İSMAİL)

İSMAİL SAFEVİ (ŞAH İSMAİL) (1487-1524)

Safevi Devleti’nin kurucusu ve hükümdarı.

Babası Şeyh Haydar, annesi Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı Halime Begüm’dür. Babasının Şirvan Şah Ferruh Yesar ile yaptığı mücadelede öldürülmesinden (1488) sonra Şah İsmail, kardeşleri ve annesi ile birlikte Akkoyunlu Yakup Bey tarafından Fars’daki İstahr Kalesi’nde beş yıl hapsedildiler. Yakup Bey’in ölümü ile Akkoyunlu hanedanı arasında devletin yıkılmasına sebep olan ayaklanmalar başlamıştı. 1492 yılında tahta geçen Uzun Hasan Bey’in torunlarından Rüstem Bey, Yakup Bey’in oğlu Baysungur’a karşı müridlerinden yararlanmak maksadıyla İstahr Kalesi’nde bulunan Haydar’ın çocuklarını hapisten çıkardı. Bir süre sonra Baysungur’un ölümü üzerine (1493) yerini daha büyük bir tehlike olan Sultan Ali aldı. Fakat Rüstem onu da ortadan kaldırmayı başararak Erdebil’e kaçmak isteyen Sultan Ali’yi yolda yakalayarak öldürttü. Sultan Ali öldürülmeden önce iki kardeşini müridlerine emanet ederek, Erdebil’e göndermiş bulunuyordu. Kardeşleri İsmail ve İbrahim, bir süre burada saklandıktan sonra Geylan’a geçtiler. Şah İsmail altı yılı geçen bir süre Lahican şehrinde kaldı. Fakat Anadolu da müridleri tarafından hiç unutulmadı. Bu arada geçen zaman onun lehine oldu. Akkoyunlular arasında kanlı saltanat kavgaları devam ediyordu. 1497’de Rüstem Bey’in Göde Ahmed Bey tarafından öldürülmesi ve Elvend Bey ile Sultan Murad’ın anlaşmazlıkları Şah İsmail’e beklediği fırsatı verdi. Önce Erdebil’e daha sonra Erzincan yakınlarına gelen Şah İsmail, çeşitli Türkmen oymaklarından olan Şumlu, Rumlu, Ustacalı, Tekeli, Dulkadirli, Avşar ve Kaçarlardan bir çok müridi çevresinde topladı. Bu sırada Osmanlı padişahı II. Bayezid’in Modon ve Koron’un fethiyle meşgul oluşu, Osmanlı topraklarında yaşayan binlerce kişinin hiçbir güçlükle karşılaşmadan hududa çok yakın olan Erzincan’daki mürşidlerinin, Şah İsmail’in yanına gitmelerini kolaylaştırdı.

Şah İsmail, 1501’de 7000 kişilik ordusuyla Erzincan’dan Şirvan’a hareket etti. Burada yapılan savaşta Şirvan Şah Ferruh Yesar, güçlü ordusuna rağmen yenilerek öldürüldü. Daha sonra 1502’de Akkoyunlu Elvend Bey Şurür’da yenildi; bu savaş Şah İsmail’e Azerbeycan’ı kazandırdı ve Tebriz’de Safevi Devleti’ni resmen kurarak şahlık tahtına oturdu.

Şah İsmail’in İran’da hakimiyetini sağlam temellere oturtabilmesi için Acem ve Arap Irak ile Akkoyunlular ve Sultan Murad ile savaşması gerekiyordu; 1503 yılında Hemedan yakınlarındaki karşılaşmalarında Sultan Murad’a karşı büyük bir zafer kazandı. Şah İsmail zaferden zafere koşarak hiçbir engel tanımıyordu. Bu dönemde İran halkının çoğu Sünni olup, bunlardan ve ileri gelenlerden karşı koyanlar oldu ise de hepsi öldürüldü ve Şah İsmail mezhebini yerli halka zorla kabul ettirdi.

1507’de Şah İsmail Dulkadiroğlu Alaüddevle Bey’i yenip Elbistan’ı, Diyarbekir ve yöresi hükümdarı Emir Bey’i yenerek bu bölgeleri de ele geçirdi. Bunu 1509’da Bağdat’ın fethi izledi. 1510’da Özbek Şeybani Han’ın Şah İsmail tarafından öldürülmesiyle Horasan da Safevilere katıldı.

1512’de Osmanlı tahtına I. Selim’in geçtiğini öğrenen Şah İsmail, Anadolu’da bulunan Sofuları toplamak üzere Rumlu Nur Ali Halife’yi görevlendirdi. Bu sırada Konya’da bulunan Şehzade Ahmed, kardeşi Selim’in hükümdarlığını kabul etmeyerek, onunla mücadeleye girişti. Bu durum Nur Ali Halife’nin işini kolaylaştırdı ve Sivas, Tokat, Amasya ve Çorum halkının bir kısmını ayaklandırdığı gibi Tokat’ta Şah İsmail adına hutbe okuttu. Çok geçmeden şehzade Ahmed ve oğulları yok edilerek Selim Osmanlı ülkesinin tek hakimi oldu.

Bu gün İran’da bulunan Hoy şehrinin yakınlarında Çaldıran’da karşılaşan Şah İsmail ile Sultan Selim’in ordusunun yaptığı savaş, Şah İsmail’in ağır yenilgisi ile sonuçlandı (23 Ağustos 1514). Bu savaşta Şah İsmail’in değerli beylerinden bir çoğu öldü; Şah İsmail ise kaçtı.

Bundan sonra yirmi yıl Osmanlı-Safevi ilişkileri son derece sakin geçti.

Şah İsmail, 1520’de Selim’in ölümünden sonra rahatladı ve 1523’te Osmanlılara karşı Avrupalıları kışkırtmak istediyse de bir sonuç alamadı. Azerbaycan’ın Serap şehrinde öldü; cenazesi Erdebil’e getirilerek, ceddi Şeyh Safi’nin yanına gömüldü.

Şah İsmail, çok cesur ve prensip sahibi olduğu gibi ayrıca teşkilatçı ve kültürlü bir hükümdardı.

Hatayi mahlası ile Farsça şiirlerinden başka, Türkçe gazel, mesnevi ve rubailerden oluşan bir Divan’ı vardır.