Ans/A/AŞIKPAŞAZADE

AŞIKPAŞAZADE (DERVİŞ AHMED AŞIKİ) (1393?-1481?)

Osmanlı tarihçisi.

Garib-name sahibi, ünlü mutasavvıf Aşık Paşa’nın üçüncü göbekten torunudur. Hal tercümeleri, hakkında fazla bir şey yazmaz. Hayatı hakkındaki bilgiler ancak Tarih’inden çıkartabilmektedir. Doğum tarihi kesin belli değildir. Fuad Köprülü ve Franz Babinger 1400 yılını, Raif Yelkenci ve Nihal Atsız ise 1393 yılını doğum tarihi olarak kabul etmektedirler.

Atası Aşık Paşa’ya nisbetle "Âşıkî" mahlasıyla anılır. Çorum’un Mecitözü kazasının yakınlarındaki Elvan Çelebi’ye temlik edildiği için Elvan Çelebi (Eski adı Tanun) adını alan köyde doğduğu tahmin edilmektedir. Henüz 13 yaşında iken Çelebi Mehmed’in, kardeşi Musa Çelebi’ye karşı Rumeli’ye düzenlediği sefere katılan Aşıkpaşazade Geyve’ye gelindiği sırada hastalanarak Orhan Gazi’nin imamı İlyas Fakih’in oğlu Yahşi Fakih’in -En eski Osmanlı Tarihi ‘nin yazarı- evinde kaldı. Sefere kiminle ve ne sebeple katıldığı bilinmemektedir.

Aşıkpaşazade’yi 1422’de Elvan Çelebi köyünde görüyoruz. Çelebi Mehmed’in Tokat’da Bedevi Çardağı’nda hapsettiği Köse Mihaloğlu Mehmed Bey, II. Murad tarafından serbest bırakılmıştı. Bursa yakınlarındaki Ulubat’ta orduya katılmak üzere yola çıkan Mihaloğlu, Elvan Çelebi köyünden geçerken Aşıkpaşazade’yi de yanına aldı.

1422’den 1436’ya kadar hakkında fazla bilgi yoktur. 1436’da hacca gitti. Bu münasebetle veya başka bir sebeple Konya’ya uğradı. Sadreddin Konevi zaviyesinde kaldığı şurada Zeynüddin Hafi’nin halifelerinden Abdüllatif Mukaddesi’den el aldı. Mısır’da ve Mekke’de bazı sofilerle görüştü. Hacdan döndükten sonra Rumeli beylerinden Paşa Yiğitoğlu İshak Paşa’nın himayesine girerek Üsküp’e geldi. İshak Bey’in oğulları Paşa Bey ve Kılıç Doğan ile birlikte akınlara gitti.

1438’de II. Murad’m ordusunda Macaristan seferinde bulundu. 1457’de Edirne’de Şehzade Mustafa’nın ve Bayezid’in sünnet düğününe katıldı. Padişahtan birçok ihsanlar aldı. Aşıkpaşazade’nin tekrar Üsküp’e geldiğinden, sonra İstanbul’a dönerek Haydar mahallesi civarında atası Aşık Paşa adına küçük bir mescit yaptırdığından, 1469’da kızı Rabia Hatun’ı müridi Seyyid Vilayet’e verdiğinden başka bilgimiz yoktur.

Aşıkpaşa’nın ölüm yılı hakkında kaynaklarda verilen tarihler de çelişkilidir. Tarih’inin nüshalarından bazıları 1502’ye kadar gelen olayları anlatması, ölümünün de bu yıldan sonra olabileceğini düşündürmüştür.

Aşıkpaşaoğlu Tarihi: Devrinde pek bilinmeyen ve kimi kaynaklarda Aşık Paşa’ya isnat edilen, kimi kaynaklarda da Yahşi Fakih’in kitabından alınma olduğu söylenen Aşıkpaşazade’nin tarihinde olaylar Osmanlıların ilk devirlerinden başlar, II. Bayezid zamanına kadar gelir. Dervişlik töresiyle yetişen Aşıkpaşazade’nin çok gezdiği ve devrinin mühim simalarının tanıdığı anlaşılmaktadır. Kendi ifadesine göre Tarih’ini 86 yaşında iken 1476 yılından sonra yazmaya başlamıştır. Önceleri de birtakım notlar aldığı tahmin edilebilir. I. Bayezid’in zamanına kadar gelen olayları Yahşi Fakih’ten, Demirtaş Paşazade Umur Bey’den Ankara Savaşı ve sonraki olayları Amasya dizdarı ve II. Murad zamanında Bursa naibi olan birinden nakletmekte, II. Murad devrinin bütün olaylarım ise kendi gözlemlerine dayandırmaktadır.

Aşıkpaşazade, Tarih’inde Osmanlı hükümdarlarının hepsini derviş-gazi tipinde çizer. OsmanlıDevleti’nin kuruluşunda gazi, ahi, derviş ve bacıların rollerini önemle belirtir. Bu sebeple Aşıkpaşazade Tarihi hem bir kronik, hem de derviş gazilerin görüşlerini yansıtan bir belgedir.

Aşıkpaşazade’nin Tarih’i kendinden önce yazılan "Tevarih-i Al-i Osman’lardan düzenleme ve üslup bakımından pek farklı değildir. Konuşma diline çok yakın sade bir nesirle yazılmıştır. Cümleler kısa, tabirler eski ve canlıdır. Fakat sayfa aralarına serpiştirilen manzum parçalar nazım tekniği bakımından kusurlu ve ahenksizdir. Bazı manzum parçaların da Aşıkpaşazade’ye ait olmadığı anlaşılmaktadır.

Son araştırmalar, Aşıkpaşazade’nin eserlerinde yer alan gerek başkalarından dinlediği ve gerekse gözlemlerine dayandırdığı olayları doğrula-maktaysa da, devrin padişahlarına yaranmak için yer yer abartma yaptığından verdiği bilgileri ihtiyatla değerlendirmek gerekmektedir.

Eserlerin 14 yazma nüshası bilinmektedir. İlk bölümleri, ufak farklılıklarla birbirine uymakla beraber II. Bayezid devrine ait kısımlarında bariz ayrılık göze çarpmaktadır, öyle anlaşılıyor ki, bu devir Aşıkpaşazade’nin ölümünden sonra başka kişiler tarafından değişik zamanlarda kaleme alınarak olaylar 1502’ye kadar getirilmiştir.

Bazı araştırmacılar, II. Beyazid devri tarihçilerinden Mehmed Neşri’nin Aşıkpaşazade’nin tarihinden alıntılar yapmış olduğunu belirtmekteyseler de bu, doğru olmasa gerektir. Çünkü Mehmed Neşri Tarih’ini 1485’e kadar getirmekte, Aşıkpaşazade’nin Tarih’inin ise 1491’de tamamlandığı kabul edilmektedir. Ancak her iki tarihçinin de aynı kaynaklardan faydalandığını söyleyebiliriz.

Aşıkpaşazade Tarihi’ni ilk defa İstanbul’da Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi hafız-ı kütübü Âli Bey yayımladı (1914). İkinci defa Breslau Üniversitesi Kütüphanesi Profesörlerinden F. Giese, eserin 11 nüshasını ve Neşri Tarih’ini karşılaştırarak tenkitli baskısını hazırladı: Aşıkpaşazade Tarihi-Die Altos-manishe Chronik des Aşıkpaşazade (Leipzig 1928-29). Son olarak 1949’da Osmanlı Tarihleri serisinde çıkartan Nihal Atsız, 1970’de de sadeleştirerek Aşıkpaşazade Tarihi adıyla yayınlandı.