Ans/ı-i/ İSTANBUL’UN FETHİ

İSTANBUL’UN FETHİ (29 Mayıs 1453)

II.Mehmed, gerekli olan bütün hazırlıkları tamamladıktan sonra Edirne’den hareket etti (23 Mart 1453). Keşan mevkiinde kendisine katılan Anadolu kuvvetleriyle birlikte 5 Nisan 1453 günü İstanbul surları önüne geldi. Ertesi günü, Haliç’teki Ayvansaray mevkiinden Yıldızkapı’ya kadar olan bütün suru kuşattı. Bu kuşatmanın önceki kuşatmalardan farkı, Osmanlı donanmasının da kuşatmaya katılması idi.

Kuşatma esnasında surların hali:

Kuşatma öncesinde İstanbul surları tamir görmüş, müstahkem bir duruma getirilmişti. Haliç kısmındaki surlar ise tek kat olduğu için zayıftı. Fakat Haliç, Sirkeci’den Galata’ya kadar zincir gerilerek kapatılmıştı. Bu sebeple Osmanlı donanmasının Haliç’e girmesi mümkün olmadığı için buradaki surlar emniyet altında bulunuyordu. Kara surları ise, çift duvarlı olup önlerinde 7 metreye yakın yontma taşlarla örülmüş bir hendek vardı. İç taraftaki ikinci sur da sağlam ve yüksekti.

İmparator, bu çift surlardan hangisinin savunma hattı yapılması gerektiği hakkında bir karara varamamıştı. Sonunda, surların her ikisinin de kullanılmasına karar verildi.

Bizans İmparatoru, savunmada bir taraftan surların tahkimi ile meşgul oluyor, diğer yandan da Cenevizlilerden gelecek yardımı bekliyordu.

Cenevizlerden İstanbul kuşatmasına katılmak üzere 700 cenkçi ile iki kadırga geldi. Bunlardan ayrı olarak Papa üç büyük kadırga ile 200 asker ve erzak gönderildiğini bildirmişti. Ayrıca Sakız Cenevizlileri 2 gemi ile 700 asker, Venediklilerden de bir gemi ile 300 asker gelmişti, İspanya ile adalardan da kuvvetler geldi.

II. Mehmed’in Edirne’de döktürdüğü büyük toplar, surları dövmek için Tekfur Sarayı ile Edirnekapı ve Topkapı karşılarına yerleştirilmişlerdi. En büyük top da Eğrikapı karşısına konulmuştu. Fakat bu kısımdaki surların çok kuvvetli olması sebebiyle bu top buradan kaldırılarak Topkapı’nın kuzeyine yerleştirilmiştir.

On dört gruba ayrılan topçulardan üç grubu Tekfur Sarayı kısmında, ikişer grubu da Eğrikapı ve Edirnekapı, dört grup Topkapı, üç grup ise Silivrikapı mıntıkasına yerleştirilmiştir. II. Mehmed’in karargahı ise, Topkapı’nın gerisindeki sahada bulunan Maltepe tarafında idi.

Rumeli beylerbeyi Dayı Karaca Paşa komutasındaki birlik, kara sularının sol cenahını, Padişahın merkez kolu da Edirnekapı ile Topkapı arasını teşkil ediyordu.Topkapı’dan Yedikule’ye kadar olan bölgede Anadolu beylerbeyi İshak Paşa ile Mahmud Paşa’nın komutasındaki birlikler bulunuyordu.

Osmanlı kara ordusu mevcudunun Kapıkulu ocakları, Rumeli ve Anadolu tımarlı sipahileri, azaplar ve gönüllüler olmak üzere 100.000 ile 120.000 arasında olduğu sanılmaktadır.

Osmanlı donanması mevcudunun, nakliye gemileri dahil olmak üzere büyük, küçük 150 parça kadar olduğu söylenir. Bu donanma, Baltaoğlu Süleyman Bey komutasında idi. Donanma, Haliç tarafı dışında İstanbul surlarının tamamını denizden kuşatmıştı.

Bizans’ın kara ve deniz kuvvetleri:

Bizans İmparatorluğu ordusunun hazır kuvvet mevcudu 5.000 idi. Kuşatmadan önce İmparator’un şehirde topladığı kuvvet sayısı ise 4973’dü. Buna yabancı yardım kuvvetleriyle surlarda hizmet gören yabancı Rum donanmasından 2000 gemi mürettebatının eklenmesiyle Bizans’ın savunma kuvveti 15.000’i buluyordu. Surlar, 27 savunma bölgesine ayrılarak her bir bölge ayrı bir komutana verilmişti. Jüstinyen ve Kantakuzen Topkapı mıntıkasını savunuyorlardı.

Bizans’ın donanma mevcudu 7 Bizans kadırgası, 8 Ceneviz, 15 Venedik ile 6 İtalyan gemisi ve muhtelif yerlere ait olmak üzere toplam 39 gemi idi.

6 Nisanda başlayan kuşatma tertibatı 11 Nisanda tamamlanmıştı.

II. Mehmed, kuşatma tertibatını tamamladıktan sonra, İslam geleneklerine göre uygun olarak Mahmud Paşa’yı Bizans İmparatoru’na göndererek savaşmadan şehrin teslim edilmesini teklif etmiştir. Kostantin ise, "şehri savunacağına yemin etmiş olduğu" cevabını vererek padişahın teklifini reddetmiştir.

Bunun üzerine büyük topların ateşlenmesiyle asıl savaş başlamıştı (12 Nisan 1453). Bu topların çıkardığı gürültü, şehir halkının maneviyatını sarsmıştı.

Tunçtan yapılmış olan, uzun menzilli bu toplarla büyük çapta taştan gülleler atılıyordu. Bizanslılar, halkın maneviyatını yükseltmek için sarayda bulunan Meryem’in resmini sokaklarda dolaştırıyorlardı. Diğer toplar da atışa başlamışlardı.

Kuşatmanın onuncu günü idi. Büyük toplardan birinin parçalanması etrafındakilerin ölmelerine sebep oldu. Bu top kısa sürede tamir edilerek atışa devam edildi. Topların surlarda açtığı gedikler, Bizanslılar tarafından hemen onarılıyordu. İmparator ise, surları her gün dolaşıyor, savunmadaki askerlere cesaret veriyordu.

İlk Hücum:

18 Nisana kadar yapılan topçu atışından, padişahın bulunduğu Bayrampaşa Deresi tarafındaki surların zayıf noktasında bir gedik açıldı. Buradan gece, dört saat süren bir yürüyüş yapıldı. Hücuma büyük savaş kuleleri katıldı ise de bu müteharrik kuleler düşmanın grejuva ateşiyle yakıldı. Askerin surlara merdivenleri dayayarak çıkmak istemeleri de bir sonuç vermedi. Böylece birinci hücum başarılı olamadı. Ayrıca Sirkeci-Galata arasındaki zinciri kararak Osmanlı donanmasının Haliç’e girme teşebbüsü de başarılamadı.

Deniz Savaşı:

Bu başarısızlığı 20 Nisan günü yapılan deniz savaşı başarısızlığı izledi.

Papa, Bizans’a yardım olarak İstanbul’a üç Ceneviz gemisiyle 1200 cenkçi göndermiş, sonra da 30 gemi daha göndereceğini bildirmişti. Bu gemilere yolda Mora’dan içerisi savaş malzemesi, zahire ve şarap yüklü olan bir Bizans gemisi de katılarak İstanbul’a gelmekte oldukları, Osmanlı donanması tarafından haber alınmıştı. Padişahın emri üzerine Baltaoğlu Süleyman Bey, 18 gemi ile Papa tarafından gönderilen gemilere karşı gitti. Osmanlı donanması ile düşman gemileri Yeşilköy açıklarında karşılaştılar. Savaş başladı. Osmanlı donanması Haçlı gemilerini sarmıştı. Haçlıların Türk askerlerine attıkları ok, taş ve grejuva ateşi karşısında Osmanlı donanması sahile doğru çekilmek zorunda kaldı. Savaş, Yedikule önünde tekrar başladı. Bu defa Osmanlı donanması, yabancı gemileri bir hayli sıkıştırdı ise de Bizanslıların Haliç’te çıkardıkları iki Venedik kadırgası, yardımcı gemileri alarak Haliç’e girmeyi başardı. Baltaoğlu, bu başarısızlığı üzerine görevinden alındı. Yerine Hamza Bey tayin edildi.

Karada yapılan hücumda başarı sağlanamaması ve denizde donanmanın mağlup olması Osmanlı askerinin maneviyatım sarsmıştı. Bunun üzerine bir savaş meclisi kurularak durum görüşüldü. Halil Paşa, düşmana dışardan asker ve malzeme yardımı yapılmasının kuşatmayı uzatacağını söyleyerek, bu durum karşısında Bizans İmparatoru’ndan yılda 70.000 duka altın vergi almak suretiyle kuşatmanın kaldırılmasını teklif etti. Mecliste bulunan diğer zevat, Halil Paşa’nın teklifini uygun görmediler, savaşa devam edilmesine karar verdiler.

Haliç’e karadan donanma indirilmesi:

Zağanos Paşa, maiyetindeki 15.000 kişilik kuvvetle Beyoğlu, Kasımpaşa ve Hasköy taraflarında Haliç ile karşı sahilde Ayvansaray’a kadar olan kısmı gözetlemekle görevli idi. Paşa, Hasköy ile karşı sahili birbirine bağlayacak bir köprünün yapılması ile de görevli idi. Yapılacak bu köprü sayesinde surlarla Beyoğlu arasında irtibat kurulacaktı. Bunun için Haliç’teki düşman donanmasının Haliç’e sokulacak bir kısım Osmanlı donanmasıyla yok edilmesi için yapılacak köprünün emniyet altına alınması şarttı.

Galata Cenevizlileri, hem Osmanlılara, hem de Bizanslılara dost görünme siyasetini güdüyordu. Bir taraftan imparatora yardımda bulunurlarken, diğer taraftan Osmanlılara istedikleri savaş malzemesini, toplar için gerekli olan zeytin yağını ve diğer ihtiyaçlarını veriyorlardı.

Padişah, yaptırdığı top makinelerini Beyoğlu sırtlarına koydurdu. Amacı, Haliç’teki düşman gemilerini top atışına tutmaktı. Bununla beraber bir kısım Osmanlı donanmasının Haliç’e karadan indirilmesi şart olmuştu. Buna göre hazırlık başladı. Önce gemilerin karadan geçirileceği güzergah tespit edildi. Gemilerin geçeceği yol, Tophane sahilinden başlayarak Boğazkesen’den geçecek, güneybatıya dönülerek Lebon Pastanesi tarafını izleyerek Perapalas yanından Kasımpaşa’ya yani Haliç’e iniyordu. Bu tespitten sonra yol tesviye edildi. Ağaçtan yuvarlak kızaklar yapıldı. Kızaklar, Cenevizlilerden alınan zeytinyağı, sade yağ ve domuz yağlarıyla iyice yağlandı. Bu hazırlıkların da tamamlanmasından sonra, donanmadan ayrılan iki, üç ve beş kürekli 67 ve 72 gemi, Tophane sahilinden itibaren bir gece içinde (21/22 Nisan 1453) tesviye edilen yoldan Kasımpaşa’ya indirilmiştir. Gemiler indirilirken herhangi bir düşman taarruzuna uğranılmaması için, topçular ile okçu ve arkebuzcular (tüfekliler) tarafından himaye edilmiştir. Gemilerin Haliç’e indiğini gören düşman, hayrette kaldı.

İlk iş olarak, fıçılan birbirine bağlayarak, üstüne tahta döşemek suretiyle Hasköy-Ayvansaray arasında bir köprü yapıldı. Köprünün üzerine toplar yerleştirildi. Bu toplarla ve Haliç’teki Osmanlı donanmasından atılan toplarla sular dövülmeye başlandı. Diğer taraftan Galata’da Aios Teodoris Tepesi’ne yerleştirilen toplarla da Haliç’teki düşman donanması dövülmeye başlandı. Düşmanın en büyük gemisi batırıldı. Haliç sırtlarındaki düşman topçusunun atışı ile iki Türk gemisi batırıldı.

İkinci Hücum:

Surlara karşı top atışı aralıksız devam ediyordu. Eğrikapı tarafına konulmuş olan büyük toplardan birisi, o kısmın sağlam olması sebebiyle Topkapı cihetine getirilerek sonucun buradan alınması kararlaştırıldı. Surların devamlı olarak dövülmesi sonucu padişah, tahribatın yeterli derecede yapıldığına kanaat getirdi.

Güneşin batmasından dört saat sonra, yine Bayrampaşa Deresi vadisindeki surlara ikinci bir taarruz yapıldı (6 Mayıs 1453). Bunun üzerine Venedik gemisinden alınan 400 gemici, bu kısımdan alınarak Topkapı surları tarafına nakledilerek burası takviye edildi.

12 Mayıs taarruzu:

Bu taarruz, Tekfur Sarayı ile Edirnekapı arasındaki surlara yapıldı. Surlarda açılan gediğe taarruz edildi. İlk hamlede başarı sağlanır gibi oldu ise de, düşman kuvvetleri tarafından püskürtüldü. Bundan sonra top savaşı, ok, kurşun atışları, lağım kazıları ve müteharrik savaş kulelerinin surlara taarruz etmeleri ile günler geçiyordu.

II. Mehmed’in imparatora son teklifi:

II. Mehmed, genel hücumun yapılması zamanının geldiğini hesap ederek hücuma kalkmadan önce imparatora sulh teklifinde bulunmaya karar verdi. İmparator’a elçi olarak İsfendiyaroğlu Kasım Bey’i gönderdi (23 ve 24 Mayıs). Padişah teklifinde, genel hücumdan doğacak olan feci sonuca sebep olmamasını istiyor ve isteklerini aşağıdaki üç maddede özetliyordu:

1-Şehrin kendisine teslim edilmesi,

2-İmparator’un ve maiyetinin tümü, hazinesi ile sağ olarak istediği yere gitmesi ya da Mora despotluğunu kabul etmesi,

3-Bizans ahalisinin de gitmek veya kalmakta serbest olduğu bildiriliyor. Aksi halde şehir savaşarak alınacak olursa, halkın savaş esiri sayılacağı tebliğ ediliyordu.

İmparator, padişahın bu teklifine cevap vermek üzere bir elçi gönderdi.

Cevabında: Ne kadar vergi isterse vereceğini ancak şehri teslim etmeyeceğini bildirdi.

Padişah: "Buradan gitmem mümkün değildir. Ben, bu şehri ya zapt ederim ya da beni ölü veya diri olarak zapt eder. Eğer, şehri sulh yolu ile teslim ederse imparatora Mora’yı kardeşlerine başka eyaletleri vereceğim. Şehre savaşla girdiğimiz takdirde impatoru ve etrafındakileri öldürüp, halkı esir ederek malları yağma ettiririm" cevabını verdi.

Macar Kralının elçisi:

25, 26 Mayıs tarihlerinde bir Macar heyeti padişahın karargahına geldi. Kral bu heyetle: Jan Hunyad’ın naiplikten çekildiğini, Ladislas’ın kral olduğunu bildiriyordu. Jan Hunyad Sultan Mehmed’le yaptığı üç yıl süreli mütarekeyi, idareyi krala devrettiği gerekçesiyle geri istiyor, Osmanlı hükümdarına ait olan anlaşmayı da iade ediyordu.

Macar heyeti, İstanbul kuşatmasının kaldırılmasını padişahtan rica etti. Aksi halde Macarların Rumlar lehine hareket edeceklerini bildirdi.

II. Mehmed, 27 Mayıs akşamı bir meclis toplayarak son durumu görüştü. Halil Paşa, önceden gördüğü üç Haçlı seferinin tehlikeler yarattığından söze-derek, "İmparatorun ağır bir vergiye bağlanarak kuşatmanın kaldırılmasını" teklif etti. Zağanos Paşa ile bazı alimler ve Akşemseddin, Halil Paşa’nın, teklifini kabul etmeyerek genel hücumun yapılmasına karar verdiler.

Genel Hücum Hazırlığı:

Sultan Mehmed, deniz ve kara kuvvetleri komutanlarını toplayarak onları gayrete getirecek yollu bir konuşma yaptı. Onlara, şimdiye kadar gösterdikleri gayretlerinden dolayı teşekkür ettikten sonra "İstanbul’u fethetmeden geri dönmeyeceklerini, yapılacak olan son hücumda da kendilerinden büyük fedakarlıklar beklediğini, kazanılacak zaferin sağlayacağı faydaları ve şehrin tüm servetini kendilerine bırakacağını, İstanbul’un zaptının zorunlu bulunduğunu, pek yakında hücuma kalkacaklarını ve gayeye ulaşmadıkça sulh yapılmayacağını" beyan ederek kendilerini cesaretlendirdi.

Genel Hücum ve Şehrin Zapt edilmesi:

28 Mayısı 29 Mayısa bağlayan gece yapılacak hücum için alınan tedbirler gözden geçirildi. Padişah, sabaha karşı iki rekat namaz kıldıktan sonra kılıcını kuşanıp, atına bindi. Bu anda kuşatma ordusu da harekete geçti. O anda yoğun bir top atışı başladı. Sancak-ı şerif kılıfından çıkarıldı ve herkesin görebileceği bir noktaya dikildi. Genel hücum başladı (29 Mayıs 1453 Sah sabaha karşı). Asıl sonuç alınacak kısım, Topkapı-Edirnekapı arasında açılan gedikti. Padişahın merkez kolu bu gedikten hücum ediyordu. Birinci hücum iki saat, ikinci hücum ise 1,5 saat devam ettiği halde bir sonuç alınamamıştı.

Bu hücumlardan sonra, merkez kolundaki Yeniçerilerle ihtiyat kuvvetleri ileri sürüldü, padişah da bizzat Yeniçerilerle beraberdi. İmparator da cephede idi. Surları büyük bir azimle savunan başkumandan Jüstinyen, elinden ve kolundan yaralanması üzerine geri çekilmek zorunda kaldı. Hücum esnasında hendek önüne kadar giden Yeniçeriler, padişah tarafından orada durduruldu.

Okçuların ve arkebozcuların attıkları ok ve kurşunların himayesinde birliği hücuma kaldırdı. Yeniçeriler hendeği atlayarak surlara tırmandılar. Ulubatlı Hasan adındaki Yeniçeri, kalkanını sol eliyle başı üstünde tutarak, sağ elinde palası olduğu halde surun üstüne çıktı ve Türk sancağını tepeye dikti. Bunu 30 arkadaşı Yeniçeri takip etti ise de bunlardan 8’i öldürüldü. Ulubatlı Hasan yaralandı. Bu haliyle diğer arkadaşlarına yardım etti ise de onlar da öldürüldüler. Ayağı büyük bir taşa takılan Ulubatlı Hasan surdan aşağı düştü, düşmanın yukarıdan attıkları ok ve taşlarla şehid oldu. Surlara ilk sancağı dikenlerden biri de İstanbul’un ilk Sancakbeyi Karıştıran Süleyman Bey’di.

Yeniçeriler bundan sonra, topla tahrip edilen gedikten içeri girerek iki sur arasındaki sahayı işgal ettiler. Bizanslılar geri çekilmek zorunda kaldılar. Suru savunan Bizans askerleri paniğe kapılarak kaçarlarken Bizans İmparatoru yere düşerek çiğnenip öldü.

Haliç tarafındaki donanma askerlerimiz de Odun Kapısı’ndan içeri girdiler.

Topkapı-Edirnekapı arasından girilerek surların işgal edileceği bir sırada, Karaca Paşa kolunda bulunan elli kadar Türk askeri, Canbazhane Kapısı’ndan içeri girmişler ve arkadaşlarına katılarak Rumlara baskınlar yaparak kaçırmışlardır. Böylece bu tarafın surları da işgal edilerek surlara Osmanlı sancaklarını dikmişlerdir.

II. Mehmed, öğle vaktine doğru gösterişli bir alayla at üstünde Topkapı’dan şehre girdi.

Roma İmparatorluğu’nun 1125 yıllık başşehri olan İstanbul, 54 gün süren kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453 Sah günü Fatih Sultan Mehmed tarafından zapt edilmiştir.