Ans/m/ MUSTAFA III. (GAZİ)

MUSTAFA III. (GAZİ) (1717-1774)

Osmanlı Hanedanı’ndan yirmi altıncı padişah.

Babası III. Ahmed, annesi Mihrişah Kadın Efendi’dir. III. Mustafa, I. Mahmud ve III. Osman’ın saltanatları boyunca, Topkapı Sarayı’ndaki dairesinde yaşamıştı. 30 Ekim 1757’de tahta çıkan III. Mustafa’nın 1768 veya 1769’a kadar devam eden ve bir barış devresi olan saltanatının ilk yılları, Osmanlı tarihinin son büyüklük ve huzur seneleri olmuştur. Fransa ve Avusturya’nın durakladığı bu tarihlerde İngiltere ile Rusya ve Prusya gelişmiş ve kuvvetlenmişti.

III. Mustafa saltanatı boyunca devleti kalkındırmakla uğraşmış, oğlu III. Selim, onun ıslahat fikirlerini devam ettirmiştir. III. Mustafa büyük bir ihtiyat hazinesi toplamış, askeri ıslahata girişmiş, birçok bayındırlık eseri yaptırmıştır. Fakat Rus savaşının çıkması, bu hamleleri yarıda bıraktırmıştır. İlk sadrazamı Ragıp Paşa’nın ölümünden sonra devlet adamı bulmakta büyük sıkıntı çekmiştir.

III. Mustafa’nın şiirde mahlası "Cihangir"dir. Büyük imarcı padişahlardan olup özellikle 22 Mayıs 1766 zelzelesinden sonra İstanbul’u ihya etmiştir.

III. Mustafa tahta çıktığı zaman sadarette, eniştesi Damad Koca Ragıp Paşa bulunuyordu. Bu büyük devlet adamını ölümüne kadar sadarette bıraktı. 8 Nisan 1763’de Ragıp Paşa’nın ölüm yılında Yediyıl Savaşı bitmiş ve Avrupa’da İngiltere, Fransa’yı ikinci dereceye düşürerek büyük güç kazanmıştı. Ragıp Paşa bu savaşta Prusya kralı II. Friedrich’i tutmakla beraber, Prusya’yı Rusya’ya karşı silahla desteklemekten çekinmiştir. Savaştan sonra Almanya ve Rusya ile anlaşan Prusya, Lehistan’ın taksimine hazırlanmış, bu mesele Doğu Avrupa’da yüzyıllardan beri süregelen dengeyi bozmuştur. Lehistan’ın büyük devletler arasından çıkması, II. Katherina Rusya’sına büyük bir kudret kazandırmış, Osmanlı Devleti bu kudreti önleyememiş ve Rusya, Karadeniz’e inmiştir. Ragıb Paşa, Avrupa’da Yediyıl Savaşı devam ederken Osmanlı İmparatorluğu’nda bir barış ve huzur devri yaşatmış, ancak birkaç yıl sonra kopacak Rus savaşı, bu Yediyıl Savaşı’nın bir sonucu olarak başlamıştır.

Sultan III. Mustafa, 21 Ocak 1774’te ölmüş, saltanatı 16 yıl, 2 ay, 22 gün sürmüştür. Ölüm sebebi, Rus savaşının verdiği teessürdür.

İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Osmanlı Devleti’nden fazla güç kazandıkları, III. Mustafa’nın son yıllarında ortaya çıkmıştı. Mühedishâne-i Berri-i Hümayun ve Mühendishane-i Bahri-i Hümayunun kurucusu, III. Mustafa’dır.

III. Mustafa, devrinin önemli şahsiyetleri, devlet adamı ve kumandan sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa ile devlet adamı diplomat, şair ve bilgin sadrazam Damad Koca Ragıb Paşa’dır.

1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı ve savaşın sebepleri:

1739 Belgrad Antlaşması’ndan sonra Rusya, açıkça Osmanlı Devleti’ne savaş açmaktan çekinmekle beraber Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortodoks tebaası arasında propagandaya başlamış, Karadağ ve Batı Gürcistan’da huzursuzluklar çıkarmıştır. Ruslar, Romanya prensliklerinde, hatta Arnavutluk ve Mora’da bile propagandaya başlayarak Ortodoksları Osmanlılara karşı kışkırtmışlardır. Ancak yeni bir Osmanlı-Rus Savaşı’nın gerçek sebebini Lehistan meselesi teşkil etmiştir.

Lehistan, Osmanlı Devleti, Avusturya ve Rusya gibi üç büyük devlet arasında gerçek bir denge unsuruydu. Bu unsurun ortadan kalkması, dengeyi kökünden bozabilirdi. Bu dengeyi bozmayı ilk deneyen II. Katherina, 1725’ten Büyük Petro’nun ölümünden beri durgunluk devresine giren Rus ileri hamlesine yeniden başlamak istiyordu. II. Katherina, Büyük Petro’nun başaramadığı işi başarmak, Avrupa’nın en büyük devletleri arasına girmek niyetindeydi. Bunun için Lehistan’da Rus nüfuzunu kurmak için harekete geçti. III. Augustus ölür ölmez Lehistan’ı işgal ettirdi ve tahta Kont Stanislas Poniatowski’yi çıkarttı.

Osmanlı Devleti bu durumu tanımadı ve Rusya’yı protesto etti. Henüz Osmanlı Devleti ile karşı karşıya gelmek istemeyen II. Katherina, Rus işgalinin geçici olduğunu bildirdi. Ancak Rus işgalini ve yeni kralı tanımayan Leh asilleri, devamlı şekilde, Lehistan’ın eski koruyucusu olan Osmanlı Devleti’nden yardım istiyorlardı. Ruslar, Bar şehrinde toplanan Leh milliyetçilerinin üzerine yürüdüler. Milliyetçiler Osmanlı sınırını geçerek Balta’ya sığındılar. Ruslar, Lehlerin arkasından Balta’ya girdiler ve Leh milliyetçileriyle beraber kasabanın halkını da öldürdüler. Bunun üzerine İstanbul’daki Rusya büyükelçisi Obreskov tutuklandı. Osmanlı Devleti 8 Ekim 1768’de Rusya’ya savaş ilan etti.

Osmanlı ordusu hazırlıksızdı. Ancak büyük bir ihtiyat hazinesi biriktirmiş olan III. Mustafa, bu parayla 1768-1769 kışı içinde seyyar ordunun hazırlanabileceği fikrindeydi. Savaşın bir veya iki yıl geciktirilmesine taraftar olan sadrazam Muhzinzade Damad Mehmed Paşa istifa etmişti. Gerçekte, Lehistan’daki Rus nüfuzuna göz yummak ve Osmanlı Devleti’ne ait bir kasabanın altüst edilmesine aldırmamak, Osmanlı Devleti’nin geleceği bakımından büyük tehlikeler taşıyordu. Üstelik Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya yenilmesi hemen hemen imkansız sayılıyordu. Ancak II. Katherina Osmanlı Devleti’ne baş eğdirmeden Lehistan’dan toprak koparmanın kabil olmadığını, Karadeniz’e inmeden de Rusya’nın İngiltere ve Fransa derecesinde Avrupa’da sözü geçen bir. büyük devlet sayılamıyacağını çok iyi kavramıştı. İlk hedef olarak Kırım’ı seçti.

Sadrazam ve serdar-ı ekrem Yağlıkçızade Mehmed Emin Paşa 27 Mart 1769’da Davutpaşa ordugahına geçti ve 3 Nisanda hareket etti. Serdar-ı ekrem Tuna deltası üzerinde vakit geçirirken, Hotin çevresinde Osmanlı-Rus savaşları başlamıştı.

Hotin, Lehistan’ın kapısı olan çok önemli bir Osmanlı kalesidir. Bu kalenin Rusların eline geçmesi demek, Lehistan’ı Rus istilasına açık bırakmak demekti.

Ruslar, ilk hedef olarak, askeri ehemmiyeti bu derece büyük olan Hotin’i seçtiler. Ruslar Mayısın ilk günü kaleye saldırıda bulundular. Ancak bu saldırı püskürtüldüğü gibi Dinyester’i geçene kadar takip edildiler. Bu zafer üzerine III. Mustafa "Gazi" unvanını almıştır.

Ağustosta Ruslar, yeni bir Hotin kuşatması denediler fakat bu da Osmanlıların zaferiyle sonuçlandı. Kırım hanı IV. Devlet Giray’la serdar Moldovancı Ali Paşa, Rusları takip ettiler ve ağır zayiat verdirdiler.

Hiçbir şey yapmadan orduyla Dobruca ve Besarabya’da vakit geçiren sadrazam Mehmed Emin Paşa’nın Edirne’ye çağırılıp idam edilmesinden sonra Moldovancı Ali Paşa, sadrazam ve serdar-ı ekrem oldu. Ali Paşa 9 Eylülde Dinyester’i geçip Ukrayna’ya girdiyse de, askerini bir müddet sonra geri aldı. 16 Eylül günü bu teşebbüsünü tekrarladı. Ancak Dinyester üzerine kurulan köprünün çökmesiyle bu teşebbüs de sonuçsuz kaldı. 4 gün sonra sadrazam kışlamak üzere ordusunu Hotin’den İsakçı’ya çekmeye başladı. Bunu duyan Hotin’deki Osmanlı muhafızların hepsi kaçtılar. Kale kumandanı vezir Abaza Paşa’nın çevresinde ancak birkaç kişi kaldı. Bunun üzerine sadrazam, Abaza Paşa’ya kaleyi olduğu gibi bırakıp kendisine katılmasını emretti. Böylece 21 Eylülde Ruslar, içinde bir tek Osmanlı askeri kalmayan Hotin’i işgal etti. Hotin’in düşmesi üzerine Moldovancı Ali Paşa’nın yerine İvazzade Halil Paşa sadrazam ve serdar-ı ekrem oldu. Böylelikle Osmanlı başarısıyla başlayan savaş, 1769 yılının sonbaharı girerken, Rus üstünlüğüyle gelişti. Ruslar Kafkasya’da Osmanlı Devleti’ne tabi birçok yerleri işgal etmişlerdi.

II. Katherina İngilizlerin yardımıyla modern bir Rus donanması kurmuştu. Karadeniz, kapalı bir Türk gölü olduğu için bu donanma tabiatiyle Baltık Denizi’ndeydi. Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş açar açmaz, 1768’in sonlarında, Rus donanması, Akdeniz’e girdi. İstanbul’daki Fransız büyükelçisi Saint-Priest Kontu, Rus donanmasının Akdeniz’e doğru hareket ettiğini Babıali’ye bildirdi. Ancak vezirlerden hiçbiri, Rusların böyle bir deniz seferini başaracağına ihtimal vermedi ve hiçbir tedbir alınmadı. Rusların ciddi bir donanması bile olduğuna inanmak istemeyen vezirler, Baltık Denizi’nden Akdeniz’e bir yıldan fazla bir zamanda gelecek bir Rus deniz kuvvetine kulak asmıyorlardı. Rus donanmasının Mora’ya yaptığı çıkarma Muhsinzade Mehmed Paşa’mn gayretleriyle önlendi. Diğer taraftan kaptan-ı derya Hüsameddin Paşa’nın da yardıma gelmesiyle Rus donanması Mora sularından çekildi. Rus donanması Mora ile Girid arasındaki Cerigo Adası’na sığındı. Hüsameddin Paşa’nın kumandasındaki Osmanlı donanması da Ruslarla birkaç çarpışmadan sonra Sakız sularına geldi. Bunun üzerine Rus donanması da Ege Denizi’ne girdi ve Mora bozgununu telafi için fırsat aramaya başladı.

6 Temmuz sabahı iki donanma, Sakız Boğazı’nın kuzeyinde Koyun Adaları açıklarında karşılaştı. Osmanlı toplarının üstünlüğü karşısında Amiral Elphinston, geri çekildi.

Kaptan-ı derya Hüsameddin Paşa, Rusların yeniden savaşı göze almayacakları düşüncesiyle, gün batarken Çeşme limanına girdi. Çeşme bozgunu, Avrupa’da büyük akisler yaptı. Ruslar, Limni’yi 2 ay kuşatmalarına rağmen alamadılar. 22 Ekimde Mondros limanına giren Cezayirli Hasan Bey, düşman donanmasını ric’ate mecbur bıraktı. Ruslar, Baltık Denizi’ne dönmek üzere Ege Denizi’nden çıktılar. Limni zaferi üzerine Hasan Bey’e "Gazi" unvanı ve Kaptan-ı Deryalık verildi.

Kont Romanzov Boğdan’a girmiş ve ülkenin büyük kısmını işgal etmişti. Kont Panin’in kumandasındaki Rus kuvvetleri de Bender Kalesi’ni kuşatmaya başladı. Bender Besarabya’da Dinyester’in güney kıyısında mühim bir Osmanlı kalesiydi. Romanzov, Besarabya’nın güneyine inmiş, İsakçı’nın kuzeyinde Kartal mevkiinde karargahını kurmuştu. II. Kaplan Giray, Boğdan seraskeri ve Rumeli beylerbeyisi vezir Abdi Paşa, Yeniçeri Ağası vezir Kapıkıran Mehmed Paşa, düşmanı Kartal’dan söküp atamadılar. Bunun üzerine bizzat sadrazam ve serdar-ı ekrem İvazzade Halil Paşa, Dobruca’dan çıkarak Besarabya’ya girmiş oldu. Kuzeyde Kırım Hanı olduğu için, Kont Romanzov’un durumu ümitsizdi. Kont, 31 Temmuz gecesi sürpriz taarruzuyla Osmanlı saflarına girdi. Osmanlı ordusunun bozulması sonucu sadrazam Babadağı’na çekildi. Tuna nehrinin kuzey yalılarındaki Osmanlı kaleleri, doğudan, Karadeniz’den itibaren batıya doğru Kilya, İsmail, Kalas ve İbrail ile Dinyester’in ağzındaki Akkerman düştü. Bu durumda uzun zamandan beri kuşatma altında olan Bender’in mukavemeti bahis konusu olamazdı. Ruslar, Karadeniz kıyılarına bile inmişlerdi. 27 Eylülde Bender düştü. Kartal bozgunu ve Tuna’nın kuzey yalılarının kaybedilmesi üzerine İvazzade Halil Paşa azledildi. Karadağ’da Ruslann çıkarttıkları ayaklanmayı bastırmaktan dönen Damad Cihangirli Mehmed Paşa, Bosna beylerbeyliğinden sadrazam ve serdar-ı ekrem oldu.

Ruslar, 1770’de savaşı kazanmış durumdaydılar. 1771’de artık Kırım’a inebilir ve Karadeniz’e çıkabilirlerdi.

1770 Aralığında II. Kaplan Giray azledildi ve yerine III. Selim Giray Han, tekrar han oldu.

Rusların Kırım’ı işgali (13 Temmuz 1771):

1771 baharı sonunda Prens Dolgoruki, Kırım’ın giriş yerindeki Orkapı Kalesi’ni kuşatmaya başladı. Kale 24 Haziranda düştü. Selim Giray, Orkapı’nın

düştüğünü ve Rusların Kırım’ı işgale başladığını öğrenince, Kırım’ın savunmasını Osmanlılara bırakıp İstanbul’a gitti.

Kırım seraskeri vezir Silahdar İbrahim Paşa 13 Temmuzda Prens Dolgoruki’ye teslim oldu ve böylece 13 Temmuz 1771’de Kırım Yarımadası, Rus işgaline girdi.

Kırım’ı işgal etmekle beraber Ruslar, Karadeniz’in kuzey kıyılarındaki Osmanlı kalelerini düşüremediler. Bunların en önemlisi olan ve Odesa’nın batısında bulunan Özü vezir Hazinedar Ali Paşa’nın parlak savunmasıyla kurtuldu. Ağır zayiat veren Ruslar 2 Ağustosta Özü kuşatmasını bıraktılar. Kılburun Kalesi de Abdullah Paşa’nın savunmasıyla kuşatmadan kurtuldu. Eflak’ı işgal eden Ruslar, Yerköyü Kalesi’ni de alıp Osmanlıları Tuna’nın kuzeyinden atmak istediler.

Buna karşılık eski sadrazam Muhsinzade Mehmed Paşa’nın Bükreş’i almak istemesi bir sonuç vermedi. Ruslar, Dobruca’ya ayak basarak Tulça Kalesi’ni aldıkları gibi Babadağı’na kadar akın yaptılar. Bunun üzerine serasker Muhsinzade karargahını Babadağı’ndan kaldırarak, Varna’nın kuzeyindeki Hacıoğlupazarcığı’na çekildi. 11 Aralıkta Şumnu’ya kışlamak üzere çekilen Muhzinzade Damad Mehmed Paşa tekrar sadrazam oldu.

1772 yılında önemli bir askeri harekat olmadı. Ruslar, son güçlerini harcamışlardı.

Uzayıp giden savaş, büyük Avrupa devletlerini endişelendiriyordu. Prusya ile İngiltere, Rusya’yı; Fransa ile Avusturya Osmanlı Devleti’ni alttan alta destekliyorlardı. Lehistan’ın, Kırım’ın, Romanya’nın Rus işgalinde kalması Viyana’da büyük memnuniyetsizlik doğuruyordu. Bu ülkelerin büyük bir kısmında eskiden beri Avusturya’nın gözü vardı. III. Mustafa gibi, II. Katerina da bütün ihtiyat hazinesini savaşa harcamıştı. Bu durumda, Prusya ve Avusturya’nın aracılığı ile 10 Haziranda Yerköyü’nde Osmanlı – Rus mütarekesi imzalandı. 6 Ağustosta Romanya’da Focşani’de barış konferansı açıldı. Müzakereler hiçbir netice vermedi. Rusların isteklerini Osmanlılar kabul etmedi. Barış konferansı 9 Kasımda bu defa Bükreş’te toplanmaya başladı. Bu suretle 1772 yılı neticesiz barış müzakereleriyle geçti ve iki taraf, son sözlerini söylemek üzere yeniden askeri hazırlığa başladı.

Ruslar, Kırım gibi bir Osmanlı ülkesinde bile başarı kazandıkları Osmanlılardan ayrılıp istiklal elde etme propagandasına, Mısır ve Suriye’de de giriştiler ve Memluk beylerini, istiklal bahasına Osmanlılara baş kaldırmaya teşvik ettiler. Memluklerden Cin Ali Bey, bu propagandaya kapıldı. Büyük bir servete sahip olan Cin Ali Bey, Kahire’de belediye reisi idi. Mısır beylerbeyisi Gürcü Mehmed Paşa, Ali Bey’in durumunu ve Ruslarla Babıali’ye bildirdi ve Memluk beyini ortadan kaldırmak emrini aldı. Ancak başarı kazanamadı. Kendini Mısır, Suriye, Lübnan ve Filistin sultanı ilan eden Ali Bey, Ruslardan büyük yardım görüyordu. Hatta Çeşme galibi Kont Orloff, Ali Bey’i desteklemek için Beyrut ve Sayda gibi Lübnan limanlarında görünmüştü. Ancak Cin Ali Bey’in damadı Ebu Zeheb’le arasının açılması, ortaya yarım yüzyıl önce bir Mehmed Ali Paşa’nın çıkmasını önledi. Ebu Zeheb, Osmanlı desteğini sağlıyarak, kayınpederinin üzerine yürüdü ve onu birçok defalar bozdu. Ali Bey, Suriye’ye döndü.

Bir müddet Suriye’de kalan Cin Ali Bey, Ruslardan yardımcı kuvvet alarak Kahire’ye yürüdü. Ancak 1 Mayısta yenildi ve kuvvetleri dağıldı. Bir hafta sonra aldığı yaralardan öldü ve başı kesilerek İstanbul’a gönderildi.

Mısır meselesini halleden Osmanlı Devleti artık Bulgaristan’a inmiş olan Rusları durdurmak için büyük çaba gösterdi. Yerköyü’nün de düşmesiyle Osmanlıların Romanya ile ilgileri kesilmişti. Yerköyü’nün karşısındaki Rusçuk’ta üslenen serasker vezir Dağıstanlı Ali Paşa’nın gayretlerine rağmen Yerköyü geri alınamadı. Bu defa Ruslar Tuna’yı atlayıp Ruscuk’u düşürmek istediler. Ancak Mertin meydan savaşında büyük zayiat vererek yenildiler. Ünlü Rus kumandanlarından Prens Pepnin, 1200 düşman askeriyle esir edilip İstanbul’a sevkedildi. Varna muhafızı vezir Numan Paşa ise Babadağı’nın güneyinde düşmana yenildi. Bunun üzerine Mareşal Romanzov’un kumandasındaki Ruslar, Güney Dobruca’da Tuna’nın güney kıyısı üzerindeki Silistre’yi kuşatmaya başladılar. Serasker vezir Osman Paşa ve Silistre muhafızı vezir Hasan Paşa 29 Haziranda Mareşal Romanzov’u bozdular. Ruslar Silistre kuşatmasını kaldırarak Romanya’ya çekildiler. III. Mustafa, Osman Paşa’ya "Gazi" unvanını verdi.

Ruslar birkaç ay sonra, Bulgaristan’a sarkmak teşebbüslerini bu defa Varna önlerinde denediler. Dobruca’yı işgal ettiler ve Varna önlerine geldiler. 20 Ekimde düşman 1500 ölü ve binlerce yaralı verdikten sonra Varna önünden çekildi. Ruslar Bulgaristan’ı ele geçirmekten ümitlerini kestiler. Ancak işgal ettikleri Dobruca ve kuzeydoğu Bulgaristan’daki Osmanlı Devleti’ne ait şehir ve kasabaları tahrip ettiler.

1773 yılındaki teşebbüsler de, Rusların taarruz gücünü kaybettiklerini gösterdi. 1774’ün ilk günlerinde III. Mustafa teessür içinde öldü ve barış işi kardeşi I. Abdülhamid’in ilk aylarına kaldı.

1774 baharında Ruslar barış görüşmelerine tesir edebilmek için birkaç teşebbüs daha yaptılar. Mareşal Romanzov’un Şumnu’ya yaklaşması ve başkumandanlık karargahını burada kurmuş olan sadrazam Muhsinzade Mehmed Paşa’nın ağır hasta olması yüzünden Osmanlı Devleti Rusya’nın barış teklifini kabul etti. Sadaret kethüdası Resmi Ahmed Efendi başdelege ve Reisülküttab İbrahim Münib Efendi ikinci delege oldu. Rusları Prens Renin ve Mareşal Romanzov temsil ediyordu. Konferans Tuna kıyısı yakınlarında Küçük Kaynarca’da açıldı.