Ans/k/ KUTSAL YERLER MESELESİ

KUTSAL YERLER MESELESİ

Kudüs ve çevresi İsa’nın doğup büyüdüğü, çarmıha gerilerek öldüğü ve Hıristiyanlık dininin ilk yayıldığı bölge olduğundan, Hıristiyanlar buralara birçok kilise ve ziyaret yerleri yapmışlardı. Diğer taraftan Kudüs’ü Müslümanların elinden almak için yapılan Haçlı seferleri sırasında kurulan Hıristiyan devletlerinin başında bulunmuş olan kralların mezarları da Kudüs’deydi.

Kutsal yerler genel olarak şunlardı: Kamaine Kilisesi, İsa’nın kabri, Meryem’in türbesi ve yanındaki bahçe, İsa’nın mezarı sanılan yer ve etrafı, Mağaratü’l-Mehd, Mağaratü’l-Reate ve etrafındaki arazi, Beytü’l-Lahim’deki büyük kilise, Hacer-i Mugtesil, Tahunü’l-Atik isimli alan ve oradaki mahzenler. Bu kutsal yerlerin korunması, idaresi, temizliği ve tamiri Hıristiyanlar için çok önemliydi. Bu sebeple Osmanlı Devleti buraları hakimiyeti altına aldıktan sonra bir kısım Hıristiyan devletler bu işlerin görülmesi için fermanlarla Osmanlı Devleti’nden imtiyazlar almışlardı.

Diğer taraftan Ortodokslarla Katolikler arasında kutsal yerler üzerinde devamlı bir rekabet de vardı.

1455’de Kudüs Rum Patriği, İstanbul’a gelerek Halife Ömer’in kutsal yerler hakkında Ortodokslara haklar tanıyan bir yazısını, Sultan Fatih Mehmed’e göstermiş ve haklarını tanıtmıştı. Rum ve Ermenilere ise imtiyazlar ve hakları Sultan Yavuz Selim ve Sultan Kanuni Süleyman tarafından verilmişti. Ancak bu durum Katoliklerin itiraz etmesine sebep oldu.

IV. Murad’ın saltanatına kadar her iki mezhep kavga halindeydiler. IV. Murad devrinde İstanbul’da yine bir anlaşmazlık sebebiyle kurulan özel bir divanda mesele Ortodoksların lehine olarak çözümlendi. 1644 ve 1657’de Ortodokslarla Katolikler ve Ortodokslarla Ermeniler arasında yeni anlaşmazlıklar çıktı. Bunlar da öncekiler gibi İstanbul’da incelendi ve Ortodoksların çıkarlarına uygun şekilde çözüldü. Fakat anlaşmazlıkların hep Ortodoksların lehine çözülmesi Fransa’yı harekete geçirdi. Fransa, Katoliklerin 1564’de başlamak üzere kutsal yerlerde tanıtmış oldukları hak ve imtiyazları, Köprülü Fazıl Ahmed Paşa zamanında (1673) kapitülasyonlarla birlikte yeniledi.

1740’da kapitülasyonlar son defa yenilendiği sırada Katoliklerin kutsal yerlerdeki imtiyazları açıklanarak kabul edildi. Fakat Fransa’da 1789’da ihtilal çıkınca kutsal yerlerdeki Katolikler bir süre hamisiz kaldılar. Viyana Kongresi’nden sonra Fransa’da krallık tekrar kurulunca Fransa kralları kapitülasyonların Katolikler hakkında tanımış olduğu imtiyazlardan faydalanmak istediler (1846). Fakat bu sefer karşılarında Ortodoksların koruyuculuğunu üzerine almış olan Rusya’yı buldular.

Rusya Ortodoks olduğundan ve Osmanlı İmparatorluğu tebaasının büyük bir kısmı Ortodoks Kilisesi’ne bağlı bulunduğundan Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ortodoksların hamisi rolünü oynamaya başladı.

Luis Napoleon imparator olurken Katolik partisinin büyük yardımını görmüştü. Bu partiyi mükafatlandırmak ve Napoleon Bonapte döneminde Fransa’ya karşı kurulmuş olan siyasi cepheyi yıkmak için kutsal yerler probleminden faydalanmak istedi. Osmanlı Devleti’nden şu isteklerde bulundu: "Beyt’ül-Lahim’in büyük kilisesi içine yeni bir yıldız konulması, mağaranın mefruşatının yenilenmesi, İsa’nın içinde doğmuş olduğu kilisede serbestçe hareket edilmesi, Meryem’in mezar ve türbesinde, kutsal taşta, İsa’nın mezarında Katolik haklarının tanınması, bundan başka, Frenk rahiplerinin Kamame Kilisesi’nin kubbesini tamir ettirmek haklarına sahip olması ve bu kilisede mevcut eşyanın 1808 yılında çıkan evvelki hale konulması."

Avusturya İspanya, Portekiz, Sicilya ve Toskana’nın İstanbul’daki temsilcileri de Fransa’nın bu isteklerini desteklediler.

Bu istekler üzerine Osmanlı Devleti, Ortodoks ve Katoliklerin kutsal yerlerdeki hak ve imtiyazları için karma bir komisyon kurdu. Ancak komisyonun incelemeleri Ortodoksların lehine bir sonuç gösterince Fransa’nın baskısı arttı. Bu durum üzerine Osmanlı Devleti, Fransa tarafına eğilim gösterince bu sefer de Rusya’nın baskısı çoğaldı. Nihayet mesele Fransız-Rus mücadelesi haline dönüştüğü gibi 19 Mayıs 1853’de Osmanlı-Rus münasebetlerinin kesilmesine de sebep oldu. Osmanlı Devleti bir taraftan savaş için hazırlık yaparken diğer taraftan manevi bir hava yaratmayı da ihmal etmedi. Aslında kutsal yerler problem olarak çıktığından beri Avrupa basını, Osmanlılar lehinde ve Ruslar aleyhinde yazılar yazmaya başlamıştı.

Avrupa’nın koyu Katolik alemi ilk defa düşünce olarak Müslümanlarla, Ortodoks Rusya aleyhine birleşmiş oluyordu.

Temmuz 1853’de Osmanlı Devleti ile Rusya’nın arasını bulmak için Viyana’da kongre toplandı. Kongreye Prusya, İngiltere, Fransa ve Avusturya katıldı. Ancak kongreden olumlu sonuç alınmayınca Osmanlı-Rus savaşı başlamış oldu. 27 Mart 1854’de de İngiltere ile Fransa Rusya’ya savaş ilan etti. Eylül 1854’de savaş Kırım’a sıçradı. Bu savaşta Rusya’nın tek başarısı Kars’ı alması oldu. Müttefiklerin başarıları, Çar Nikola’nın ölümü ve yerine II. Aleksandr’ın geçmesi üzerine Ruslar, savaşı bitiremeyeceklerini anladılar. Barış kongresi Paris’te 25 Şubat 1856’da toplandı, 30 Mart 1856’da da imzalandı.