İ T/ HZ.ÜZEYR (A.S)

                  HZ.ÜZEYR (A.S)

İsrailoğullarına (Yahudilere) göre meşhur bir peygamber olan Hz.Üzeyr’in adı Kuran-ı Kerim’de geçmektedir. Fakat İslam’a göre onun peygamber olup olmadığı hususunda ihtilaf vardır.

Hz. Üzeyr’in adı hakkında da alimlerin farklı yorumları vardır. Bazı alimlere göre onun adı Arapça bir isimdir. Diğer bazı alimlere göre ise, Üzeyr kelimesi Arapça değil, İbranice’dir.

İbranice’de Üzeyr kelimesinin karşılığı "Azra"dır. Tevrat’ın bu dildeki nüshasında böyle geçmektedir.

Hz. Üzeyr, Harun Peygamber’in neslinden gelmektedir.

Hz. Üzeyr’in adı, Kuran-ı Kerim’de bir yerde geçmektedir: "Yahudiler. ‘Üzeyr, Allah’ın oğludur; dediler. Hıristiyanlar da: Mesih Allah’ın oğludur’, dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini), önceden inkar etmiş(olan müşrik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da (haktan batıla) çevriliyorlar!.. Hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı rehber edindiler, Meryem oğlu Mesih’i de. Oysa kendilerine yalnız tek Tanrı olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti. Ondan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir" (Tevbe, 9/30, 31).

Burada söz konusu olan Hz.Üzeyr hakkında çeşitli rivayetler vardır. En meşhuru İbn Abbas’ın rivayetidir. Buna göre, Yüce Allah İsrailoğullarının elinde bulunan Tevrat’ı onlardan aldı. Tevrat’ın içinde bulunduğu sandığı kaybettiler. Aynı zamanda Tevrat zihinlerinden de silindi. İsrailoğulları buna çok üzüldüler. Bilhassa Hz. Üzeyr Allah’a çok ibadet etti; O’na yalvarıp yakardı. Allah’tan inen bir nur, onun kalbine girdi. Unutmuş olduğu Tevrat’ı hatırladı. Ondan sonra Tevrat’ı yeniden İsrailoğullarına öğretti. Daha sonra Tevrat’ın içinde bulunduğu sandık bulundu. Bunun üzerine Hz.Üzeyr’in öğrettiğinin aslına uygun olduğunu gördüler. Bunun üzerine Hz.Üzeyr’i çok sevdiler. Fakat bu hususta aşırı gittiler. "O, olsa olsa Allah’ın oğludur" dediler.

Bu ayetler, onların bu hususta aşırı gitmelerini ve Hıristiyanların da, Hz.İsa Allah’ın oğludur diye söylemelerini reddetme mahiyetinde nazil olmuştur. Onların bu sözlerinin batıl olduğu anlatılmış ve Yüce Allah’ın, onların bu iddialarından münezzeh olduğu ifade edilmiştir.

Yahudilerin bu hususta aşırı gitmeleri, Kuran’ın başka yerlerinde de tenkid edilmiştir. "Vay haline o kimselerin ki, Kitabı elleriyle yazıp, az bir paraya satmak için, "Bu Allah’ın katındandır. " derler. Ellerinin yazarlığından ötürü vay haline onların! Kazandıklarından ötürü vay haline onların!" (Bakara, 2/79) mealindeki ayette Yahudiler kasdedilmektedir. Onların Tevrat’ı tahrif ettikleri, ondan sonra kendileri tarafından yazılan bir kitabı Allah’ın kitabı diye tanıtmaları söz konusudur. Onlar bu şekilde kitap yazmışlar, Allah’ın kelamı olarak ileri sürmüşler ve bununla menfaat ile nüfûz sağlamaya çalışmışlardır. Bu ayette, onların bu yaptıkları tenkid edilmektedir.

Aşağıdaki ayette de, Yahudilerin bu durumu tenkid edilmiştir:

"Onlardan bir grup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okurken, dillerini eğip bükerler. Halbuki okudukları, kitaptan değildir. Söyledikleri Allah katından olmadığı halde, "Bu, Allah katındandır. " derler. Onlar bile bile Allah’a iftira ediyorlar" (Âl-i İmran, 3/78).

İbn Abbas (r.a)’dan nakledildiğine göre, bu ayette de Yahudiler kasdedilmektedir. Buna göre, onlar Allah’ın kelamını kaybetmişler. Kendi uydurduklarını Allah’ın kelamı olarak tanıtmaya çalışmışlar. Onların bu yaptıkları yalan ve uydurmadır.

Hz. Üzeyr ile ilgili bulunduğu söylenen diğer bir ayet de şöyledir:

"Yahut görmedin mi o kimseyi ki, evlerinin çatıları duvarları üzerine çökmüş (yıkık dökük olmuş) işsiz bir kasabaya uğradı. "Ölümünden sonra Allah bunları nasıl diriltir acaba!" dedi. Hemen Allah onu öldürdü, yüz sene sonra tekrar diriltti. "Ne kadar kaldın burada?" dedi. "Bir gün yahut bir kaç saat" dedi. Allah ona: "Bilakis yüz sene kaldın. Yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamıştır. Bir de eşeğine bak. Seni insanlar için bir ayet (ibret işareti) kılalım diye (yüz sene ölü tuttuk sonra tekrar dirilttik). Şimdi sen kemiklere bak, onları nasıl birbiri üstüne koyuyor, sonra ona nasıl et giydiriyoruz. " dedi. Durum kendisince anlaşılınca, "Şüphesiz Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmeliyim" dedi (Bakara, 2/259).

Bu ayette söz konusu olan zatın kim olduğu hususunda çeşitli rivayetler vardır. Fakat alimlerin ekseriyetine göre bu zat, Hz.Üzeyr’dir.

Hz. Muhammed (s.a.v), Hz. Üzeyr’in peygamber olup olmadığı hususunda şöyle buyurmuştur: "Bilmiyorum, Üzeyr peygamber midir, değil midir?" Bundan dolayı İslam inancında Hz.Üzeyr’in peygamberliği ihtilaflı kabul edilmiştir.

Peygamber olsun veya olmasın, Hz.Üzeyr Allah’a tam manasıyla inanmış, kamil iman sahibi olan bir zattı. Hayatı boyunca, Allah’ın rızasını kazanmak için şerden kaçmış, hayra koşmuştur. Çevresindeki insanları da bu şekilde inanmaya ve Allah’ın emir ile yasaklarına riayet etmeye davet etmiştir.

Kaynak: www.gezgin.net