Ans/m/ MUSTAFA PAŞA (ALEMDAR)

MUSTAFA PAŞA (ALEMDAR) (1765-1808)

Osmanlı veziri.

Rusçuklu bir yeniçeri olan Hacı Hasan Ağa’nın oğludur. Yeniçeri Ocağı’nın 42. ortasına yazılmış, Ruscuk ayanı ve Tırnova voyvodası Tirsinikli İsmail Ağa’nın yanında yetişerek, hazinedarı ve sonra başbuğu olmuştur.

Alemdar Mustafa Ağa, devlete karşı başkaldıran Vidin voyvodası Pazvandoğlu Osman kuvvetlerini ortadan kaldırarak, ayaklanmaların yayılmasını önlemiş ve bu hizmetine karşılık olarak kendisine "hassa silahşorluğu" rütbesi verilmiştir. Pazvandoğlu’nun adamlarından Manav İbrahim ile diğer elebaşıları yakaladığı için kapucubaşı rütbesine yükselmiş (1803) ve bir yıl sonra da Hezargrad ayanlığına atanmıştır.

1806’da Tirsinikli İsmail Ağa’nın öldürülmesi üzerine, Rusçuk ayanlığına getirilen Alemdar Mustafa Ağa, Silistre ayanı Yılıkoğlu Süleyman’ın elinden, Silistre ile Deliorman dolaylarını da alarak İbrail çevresine kadar yayılmıştır.

Alemdar’ın artan nüfuzu karşısında hükumet, kendisine karşı yumuşak davranmayı uygun bulmuş, Alemdar da hükumete karşı doğrulukla çalışmaya söz vermiştir. Bu sırada, Ruslar, sınırı geçmişlerse de, Alemdar’dan yedikleri ilk darbe ile ilerleyememişlerdir. Alemdar Mustafa Ağa’ya bu başarısından dolayı vezirlik, sürekli olarak da Silistre valiliği ve Tuna seraskerliği verilmiştir (1807). Sadrazam ve serdar-ı ekrem Hilmi İbrahim Paşa’nın derme-çatma Kapıkulu askerleriyle cepheye hareketinden sonra III. Selim’e ve "Nizam-ı Cedid"e karşı olanlar, İstanbul’da Kabakçı Mustafa ayaklanması üzerine yenilik taraflılarını öldürmüşler, III. Selim’in yerine IV. Mustafa’yı tahta çıkarmışlardır. Bunu duyan ordudaki Sultan Selim ve Nizam-ı Cedid taraflıları, yeniçerilerin ayaklanmasından korkarak birer birer Rusçuk’ta bulunan Alemdar Mustafa Paşa’ya sığınmışlardı. Bunlar, Alemdar’ın vatanseverliğinden faydalanarak, Sultan III. Selim’i tekrar tahta çıkarması ve yeniliği yaşatması için Alemdar’ı harekete geçirmeye çalışıyorlardı.

İstanbul’daki değişikliklerden sonra sadrazam Hilmi İbrahim Paşa, görevinden alınarak yerine Boğaz muhafızı Çelebi Mustafa Paşa atanmıştır. III. Selim taraflıları, IV. Mustafa’dan yana olanlarla gizlice anlaşarak, Alemdar Mustafa Paşa’nın İstanbul’a gelmesini sağlamışlardı. Bu anlaşmaya göre Alemdar, III. Selim’i öldürdükten ve onun taraflılarını da ortadan kaldırdıktan sonra, yine Silistre’ye dönecekti. Bu sırada Ruslarla dokuz aylık bir mütareke yapılmış olduğundan, cephede bir miktar kuvvet bırakan sadrazam, İstanbul’a dönüyordu. Sadrazamı kuşkulandırmamak için, Alemdar’m Edirne’ye gitmesi ve daha sonra da Sultan IV. Mustafa’nın adamları iyice elde edilince, İstanbul’a kadar gelmesi kararlaştırılmıştı. Rusçuk yaranı, sadrazamı da kandırmışlar, Alemdar’ın devlet işlerine karışan kimseleri iş başından uzaklaştırmak maksadıyla İstanbul’a geleceğini söyleyerek, işin gizli tutulmasını tavsiye etmişlerdi. Alemdar, Edirne’den hareket edeceği sırada, Pınarhisar ayanı Hacı Ali Ağa’yı, bir miktar kuvvetle Boğaz’ın Rumeli Feneri’ne yollamış, orada turnacıbaşı rütbesiyle Boğaz nazırı bulunan Kabakçı Mustafa’yı öldürtmüştü.

IV. Mustafa adet olduğu üzere orduyu ve Sancak-ı Şerif’i Davudpaşa’da karşılamıştı (1808).

Alemdar Mustafa Paşa, İstanbul’a girmeyerek iki gün Çırpıcı’daki ordugahında kalmış ve üçüncü günü emri altında bulunanların bir kısmı ile sadrazamı ziyaret etmiş ve bu görüşmede de, verilen karar gereğince, şeyhülislam Topal Ataullah Efendi görevinden çıkarılarak, yerine Arapzade Arif Efendi getirilmiştir.

Alemdar Mustafa Paşa, 28 Temmuz 1808 Perşembe günü, henüz ortalık ağarırken, 15.000’den fazla bir kuvvetle Silivri ve Belgrat kapılarından İstanbul’a girerek Babıali’ye gelmiş, sadrazamın mühürünü alarak çavuşbaşıya verdikten sonra, sadrazamı, muhafaza altında kendi ordugahına göndermiştir. Devlet adamlarıyla bilginlerini Babıali’ye çağırarak, hepsini Sultan III. Selim’i tahta çıkarmak üzere Saray’a götürmüştür. Alemdar, bir taraftan kızlarağasını çağırarak Sultan III. Selim’in bulunduğu yerden çıkarılmasını söylerken, öte taraftan da kendisine tahttan indirildiğini bildirmek üzere şeyhülislamı Sultan IV. Mustafa’ya yollamıştır. Sultan IV. Mustafa, Aemdar’ın teklifini kabul etmemiş, hükümdarlıkta kalmak için, Sultan III. Selim ile kardeşi Mahmud’u öldürtmeye karar vererek, saray kapılarını kapattırmıştır. Alemdar, kapıyı kırarak içeri girinceye kadar, Sultan III. Selim öldürülmüştür. Nihayet Enderun’a girebilen Alemdar Mustafa Paşa, orada Selim’in ölüsü ile karşılaşınca, henüz öldürmeye vakit bulamadıkları Mahmud’u IV. Mustafa’nın yerine tahta çıkarmış; yeni padişah da Alemdar’ı sadrazam yapmıştır.

Alemdar Mustafa Paşa, sadrazam olunca, hem temizliğe, hem de ıslahata başlamıştır. Sultan III. Selim’le Nizam-ı Cedid’i istemeyenler sürgüne gönderilmiş veya yok edilmiştir. Devlet işlerini görüşmek üzere Anadolu ve Rumeli’nin ileri gelenleri İstanbul’a çağırılarak durumun nazikliği kendilerine anlatılmıştır. Bunlardan, devlete itaat edeceklerine dair söz alınmış ve 1808 Ekiminde hükumetle ayanlar arasında bir antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşmanın altıncı maddesi ıslahata karşı gelecekleri yola getirmek maksadıyla konmuştu. Bu işlerden sonra Sekban-ı Cedid adıyla Nizam-ı Cedid yeni baştan kurulmuştur. Konya valisi Kadı Abdurrahman Paşa, dağılmış olan Nizam-ı Cedid askerinden toplayabildikleriyle İstanbul’a gelmiş ve bu askerlere komutan olmuştur. Selimiye ve Levent çiftliği kışlaları tekrar bu askerlere ayrılmış, Yeniçeri Ocağı’ndan da Nizam-ı Cedid’e karşı hareket etmeyeceklerine dair senet alınmıştır.

Yeniçeri Ocağı erlerine mahsus "esame" denilen aylık cüzdanların alınıp satılması yasak edilmiştir. Vezirlikle kaptan paşalığa getirilen Rusçuk yaranından Abdullah Ramiz Efendi de, tersanede ıslahata girişmiştir. Bu çalışmalarla her işin yolunda gittiğini sanan Rusçuk yaranı, bir yeni ayaklanma ile karşılaşacaklarını umuyorlardı. Halbuki Sultan IV. Mustafa’yı tekrar hükümdarlığa getirmek isteyenler, elaltından çalışmakta idiler. Bu hususta Sultan IV. Mustafa da kızkardeşi Esma Sultan aracılığı ile dışardan kışkırtmalarda bulunuyor, hem Yeniçeri Ocağı ile, hem de bazı paşalarla haberleşiyordu. Esma Sultan’ın bu çalışmalarını haber alan Alemdar Mustafa Paşa, önce kızlar ağasına, sonra da Sultan Mahmud’a bu tehlikeli durumu yazı ile bildirmişti. Çıkacak olan herhangi bir ayaklanmaya karşı Alemdar, kendi kuvvetlerine güveniyordu; fakat bunlar da toplu bir halde değillerdi. El altından çalışan muhaliflerin kuvvetleri arttıkça, sesleri de yavaş yavaş yükseliyordu. Halk tamamıyla denecek derecede yeniliğin düşmanı ve yeniçerilerin taraflısı idi. Alemdar’ın eski nüfuzu azalmıştı; hatta Ramazan bayramından sonra Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılacağı propagandası yayıldığından, yenilik düşmanları ihtiyata lüzum görmeden, sadrazam hakkında açıkça atıp tutarak, duvarlara yaftalar yapıştıracak kadar ileri gitmişlerdi. IV. Mustafa’nın el altından yönettiği bu harekete karşı bazı tecrübeli devlet adamları, tehlikeyi Alemdar’a anlatarak, geçici bir zaman için Edirne’ye gitmesini, Rumeli kuvvetleri ile yeniden İstanbul’a gelmesini tavsiye etmişlerse de, Alemdar bunu küçümseyerek karşılamıştır.

Ramazanın 26’ıncı günü akşamı Alemdar’a suikast yapılması yeniçerilerce kararlaştırılmıştı. Alınan tertibe göre yangın olduğu yayılacak, sadrazamların yangın yerine gitmesi adet olduğundan Alemdar dışarı çıkınca öldürülecekti. O gece Alemdar, teravihten sonra Babıali’ye gelmiş ve hemen dairesinde yatmıştı. Yeniçeriler önce kararlaştırdıkları gibi, Babıali önüne gelmişler, "Yangın var!" diye gürültü ederek sadrazamı dışarı çıkarmak istemişlerse de yangının aslı olmadığını ve suikaste uğrayacağını anlayan Alemdar Mustafa Paşa, dışarı çıkmamıştır.

Alemdar’ın dışarı çıkmadığını gören yeniçeriler, ikinci bir plan tasarlamışlardır. Bu plana göre, önce Ağakapısı’na giderek Yeniçeri Ağası Mustafa Ağa’yı parçalamışlar, sonra Paşakapısı’m çevirerek sadaret kethüdası dairesini ateşlemişler, daha sonra da Paşakapısı’ndaki sekbanlarla çarpışarak Alemdar’ın dışarı çıkmasını beklemişlerdir. Silah sesleri üzerine cariyeler Babıali’deki sekbanların birbirleriyle kavga ettiklerini sanarak, Alemdar’ı uyandırmışlardır. Fakat Alemdar, işin kendine karşı olduğunu anlayarak hemen abdest almış, sonra pencereden bakarak sekbanlar ile çarpışan yeniçerileri görünce kendisi de ateş etmeye başlamıştır. Sadrazamın dışarı çıkmayacağını anlayan yeniçeriler, Paşakapısı’nı dört taraftan ateşlemişlerdir. Çaresiz kalan Alemdar, 56 kadar cariyesini harem bahçesindeki taş kulenin içine aldıktan sonra, bir süre bu kulenin kapısında savunmakta devam etmiş, fakat ortalık ağardığı halde, bir taraftan yardım gelmediğini görünce umutsuzluğu düşmüştür. Bu sırada 500 kadar yeniçeri, Alemdar’ın bulunduğu kulenin üzerine çıkarak kuleyi tepesinden delmeye başlamışlardır. Kapıyı kapayan Alemdar, düşmana teslim olarak alçakça öldürülmektense kendi kendini öldürmeyi uygun görmüş, kule içinde duran bir varil barutu ateşleyerek bulunduğu yeri dolduran dumandan ölmüş ve kuleyi delmek üzere üstüne çıkmış olan 500 kişiyi de havaya uçurmuştur (16 Kasım 1808).