Ans/m/ MERCİDABIK SAVAŞI

MERCİDABIK SAVAŞI (1516)

Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlılar ile Memluklar arasında gerçekleşen savaş.

Osmanlıların fetih siyaseti daha çok batıya, yeni gayr-ı müslim Avrupa’ya yönelikti. Fakat bu siyaseti rahat uygulayabilmek için doğu sınırlarından emin olması gerekirdi. Halbuki İran’da hüküm süren Şii Safevi saltanatı ve özellikle Şah İsmail, gerek propagandaları ve gerekse askeri manevraları ile büyük bir tehlike teşkil ediyordu. Manisa ve Trabzon şehzadeliklerinde bulunurken, Yavuz bu tehlikeyi sezmiş fakat babası II. Bayezid’e bir tedbir aldıramamıştı. Sonuçta, savaş zoruyla babasından saltanatı devralan Yavuz Selim ilk iş olarak Şah İsmail tehlikesini ortadan kaldırmaya koyulmuş ve Çaldıran’da Şah İsmail’i, büyük bir bozguna uğratarak karısı da dahil her şeyini ganimet olarak almıştı.

Ancak Şah ismail bir yolunu bulup kaçmıştı. Bu yenilgiyi hazmedemeyen Şah İsmail Memluk Sultanı Kansu Gavri ile ittifak çareleri aramış ve bir derece bunda muvaffak da olmuştu. Bütün bu gelişmeleri hafiyeleri vasıtasıyla takip edip haber alan Yavuz Selim, Memluk sultanının da takip edilmesi gerektiğine karar verdi. 40.000 kişilik bir orduyu Sinan Paşa’mn emrine vererek doğuya hareket ettirdi. Bu arada Memluk sultan ve ümerasına nameler göndererek seferin kendilerine karşı olmadığını belirterek onları şaşırttı. Buna rağmen Kansu Gavri bir tedbir olarak kendilerine sığınan Yavuz Selim’in ağabeyi Şehzade Ahmed’in oğlu Kasım’ı beraberine alarak Halep’e getirmişti.

Sinan Paşa önce Maraş’a, oradan da Malatya üzerinden Diyarbakır’a geçecek, böylece hem hedefi saptıracak hem de bir engel varsa bunu sultana bildirecekti. Sinan Paşa Fırat’a gelince sınırdaki Memluk ümerasından geçiş izni istedi. Fakat bu izin verilmedi. Yavuz, Memluk sultan ve ümerasına yeniden parlak hediyeler gönderdi ve onların Şah İsmail ile yapmayı düşündükleri ittifakı engelledi.

Buna rağmen Kansu Gavri, Sinan Paşa’nın hudutta olduğunu öğrenir öğrenmez 50.000 kişilik bir kuvvetle beraberine Şehzade Kasım’ı da alarak Şam’a geldi. Bu arada Yavuz yeniden elçiler göndermiş ve gönderdiği namesinde İran üzerine yürüdüğünü ve kendisine dua etmelerini belirtmişti. Aynı zamanda mülhidle ittifak eden müslime savaş açabileceğine dair fetva da almıştı.

Kansu, gönderilen elçileri ağır hakaretlerden sonra hapsetmişti. Osmanlı ordusunun gelmekte olduğunu öğrenince Kansu Gavri Yavuz’a Moğolbay’ı elçi olarak gönderdi. Fakat Yavuz bu arada elçilerinin başına gelenleri öğrenmiş bulunuyordu. Bunun üzerine Moğolbay’ı önce zincire vurup hapsettirdi, sonra da sakalını kesip geri gönderdi.

Aynı sırada Osmanlı öncü kuvvetleri Malatya’ya gelmiş, çevresini işgale başlamışlardı. Yavuz Sultan Selim daha önce gönderdiği bir name ile Kansu Gav-ri’yi Mercidabık’ta savaşmaya davet etmişti. Buna karşılık Kansu Gavri, Halep’e gelmesinin kendi arzusu olmadığını ümerasının zoruyla geldiğini Yavuz’a bildirmiş, ancak bu bir fayda sağlamamıştır.

İki ordu 1516 yılının 24 Temmuz sabahı Mercidabık’ta karşılaştı. Beş-altı saatlik bir çarpışmadan sonra Memluk ordusu tam bir bozguna uğrayarak geri çekilmeye başladı. Osmanlı ordusu daha hızlı davranarak kaçanları takip etti ve çoğunu kılıçtan geçirdi. Yunus Paşa emrindeki kuvvetler önce Halep’e sonra da Hama ve Humus’a girerek işgal ettiler. Kansu Gavri üzüntüsünden felç olup öldü. Orduyu toplayacak bir baş kalmamıştı. Sultan Selim Halep’e girip ve Halep beylerbeyliğine Karaca Ahmed Paşa’yı atadıktan sonra her tarafa fetihnameler gönderdi. Artık Osmanlılara Mısır yolu açılmıştı.