O T/PA/ I. SÜLEYMAN (KANUNİ)

 

I. SÜLEYMAN (KANUNİ) (1495 – 1566)

Osmanlı Hanedanı’ndan onuncu padişah.

Babası I. Sultan Selim (Yavuz), annesi Kırımlı Hafsa Sultan’dır. Babasının sancak beyi bulunduğu Trabzon’da doğdu. Babası tahta çıkınca veliahd olarak Manisa sancak beyliğine getirildi. İstanbul’da saltanat naibliği de yaptı.

1520’de babası Yavuz Selim aniden ölünce yerine geçen oğlu Kanuni, saltanatında karşılaştığı ilk önemli hadise Canbirdi (Canverdi) Gazali’nin ayaklanmasıdır. Yavuz Selim 1517’de Mısır’ı Osmanlı topraklarına kattıktan sonra Memluk Sultanlığı ileri gelenlerinden Canbirdi Gazali’yi "Şam beylerbeyi" unvanıyla Suriye, Lübnan ve Filistin genel valiliğine atamıştı. Yine Mısır beylerbeyi Hayrbay da Memluklu idi.

Canbirdi, Yavuz’un ani ölümünü fırsat bilerek ayaklanmaya kalkışmış Hayrbay’ı da bir mektupla yardıma çağırmıştır. Hayrbay mektubu İstanbul’a göndererek durumu Divan’a bildirince divan, Halep beylerbeyi Karaca Paşa’yı durumdan haberdar etmiş, gafil avlanmamasını sağlamıştı. Bu arada vezir Damad Ferhat Paşa da serdar-ı ekrem olarak ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilmişti. Dulkadiroğlu Ali Bey de ona yardım edecekti.

O sırada Halep önlerine gelip Halep’i kuşatmış olan Canbirdi Osmanlı ordusunun gelmekte olduğunu öğrenince kuşatmayı kaldırmıştı. Ali Bey Şubat ayı başlarında Canbirdi’ye ulaştı. Kendi kuvvetleriyle Canbirdi’yi yenebileceğini öğrenince Ferhat Paşa’yı beklemeden savaşa girişti ve 6 saatte Canbirdi’yi yakalayıp başını kesti ve İstanbul’a gönderdi (6 Şubat 1521). Böylece Canbirdi ayaklanması iki aylık bir zaman sürmüştü.

Canbirdi ayaklanmasının bastırıldığı haberi İstanbul’a ulaştığında Kanuni Belgrad seferine hazırlanıyordu. Babasının vefatı üzerinden sadece 8 ay geçmişti. Kanuni’nin bir sefer hazırlığı içinde olduğunu bilen bütün komşu devletler telaş içinde idi. Ne zamanki Kanuni ordusunun başında Macaristan üzerine yürümeye başladı (18 Mayıs 1521) İran ve İtalya rahat nefes aldılar.

Kanuni’nin ilk seferi olan bu seferde Böğürdelen Kalesi de Osmanlıların eline geçmişti (29 Ağustos 1521). Belgrad’ın düşmesinden sonra çevresindeki bütün kale, palanka ve kasabalar imparatorluğa katıldı.

Fethin ertesi günü, 30 Ağustosta Kanuni, merasimle Belgrad’a girdi. Bugün, bir Cuma günü olduğu için, Belgrad’da büyük Türk hakanı adına hutbe okundu. Büyük kilise camiye çevrildi ve burada namaz kılındı. 19 gün şehirde kalan Kanuni, kaleyi 200 topla tahkim ettikten ve Macarlar tarafından geri alınmasını imkansız bir hale getirdikten sonra 18 Eylülde Belgrad’dan hareket emrini verdi. 31 günde Belgrad-İstanbul yolu alındı ve muzaffer Türk ordusu, 19 Ekimde İstanbul’a döndü.

Kanuni, Belgrad’ın fethinden sonra Rodos’a sefer düzenlemeyi düşünüyordu. Böyle bir seferde Venedik’i ayrı tutmak isabetli olurdu. Bu nedenle Belgrad’tan sonra Kanuni Venedik’le bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşmaya göre Venediklilere ticaret serbestliği ve güvenliği yanında bir de 3 yılda bir değiştirilmek üzere İstanbul’da bir balyos bulundurma hakkı tanındı. Artık Rodos seferi yapılabilirdi. Rodos hem askeri bakımdan hem de Haçlı devletlerinin yakın doğudaki son kalıntısı olması bakımından Osmanlıların dikkatini çekiyordu. Daha önce de üç defa kuşatılmıştı. Hem Rodos’ta üstlenen Saint Jean şövalyeleri Müslüman ticaret ve hac gemilerine sık sık saldırdıkları da oluyordu. Zaten şövalyelerin asıl gayesi Müslümanlarla savaşmaktı. Üstelik Canbirdi Gazali’ye maddi ve teknik destekte de bulunmuşlardı. Rodos Osmanlılar için tam bir fitne yuvası idi.

Kanuni Osmanlı kuvvetlerini kademeli olarak sefere çıkarmıştı. Önce ordu (4 Haziran 1522), sonra da kendisi, yanında şeyhülislam Zenbilli Ali Cemali’yi de alarak yola çıktı (16 Haziran). Donanma 20 günde Rodos’a gelmiş çıkartmaya başlamıştı. Adanın Ortodoks halkı, kendilerini parya gibi kullanan şövalyelerden nefret ediyordu. Bu sebeple Osmanlı ordusunun gelmesini sevinçle karşılamışlardı. Ordu 28 Temmuzda tamamen adaya çıkmış ve kuşatma başlamıştı. Kaleye de birçok kadın ve erkek casus sokulmuş bulunuyordu. Nihayet uzun kuşatmalardan sonra 20 Aralık 1522’de şövalyeler Rodos’u ve On İki Ada’yı boşaltmak zorunda kalmışlardır. Kanuni bundan sonra ilk iş olarak adadaki Saint Jean Kilisesi’ni camiye çevirdi. Ardından süratle adayı Türkleştirmek için Anadolu’dan Türkleri getirtip adaya yerleştirdi.

1523 yılında Kanuni emektar Piri Mehmed Paşa’yı emekliye ayırınca yerine Has Odabaşısı Makbul İbrahim Paşa’yı getirdi. İbrahim Paşa İtalyan asıllı bir köle idi. Ancak kendisini köle olarak alan kadın İbrahim’i çok iyi yetiştirmişti. Halbuki kurala göre ikinci vezir Ahmed Paşa (Hain)’nın gelmesi gerekiyordu. Ahmed Paşa sadrazamlık yerine Mısır valiliğine gönderilince bu durumu kendisine yediremeyen Ahmed Paşa Mısır’da Memluk beyleriyle birleşerek başkaldırdı ve bazı yerleri de işgal etti. Kendisini hükümdar ilan ederek adına hutbe okuttu, para bastırdı (1524). Bu hareketleri üzerine "hain" ilan edilen Ahmed Paşa’ya karşı Mısır’da bulunan 5 bin kadar Osmanlı askeri cephe aldı. Sonunda halk ve bir kısım Memluk askeri de Hain Ahmed Paşa’ya cephe almaya başlamışlardı.

Sonunda kendisine sadrazam tayin ettiği Kadızade Mehmed Bey, devlete sadık olduğu için, İstanbul’dan kendisine gizlice gönderilen talimata göre takibe başladı. Onu hamamda bastırdı fakat Hain Ahmed Paşa kaçtı. Onu takip eden Kadızade Mehmed Bey, Hain Ahmed Paşa’yı sığındığı şeyhten alarak öldürdü (Ocak 1524). Bunun üzerine Kanuni Mısır’da bazı ıslahatlara girişti ve bu işte bizzat Makbul İbrahim Paşa’yı görevlendirdi. Sadrazam İbrahim Paşa, Mısır’da karışıklıkları bastırmış ve Hadım Sinan Paşa’yı Mısır valiliğine tayin etmişti.

Bu arada yolsuzlukları ve zalimliği ile ün salan üçüncü vezir Ferhat Paşa idam edilmiş (1 Kasım 1954), küçük bir yeniçeri ayaklanması da bizzat Kanuni tarafından bastırılmıştı. Aynı yıl Kazan Hanı Sahip Giray İstanbul’a gelerek Kanuni’ye bağlılığını göstermiştir.

Kanuni Mısır meseleleriyle uğraşırken Macaristan sınırında da bazı kıpırdanmalar başlamıştı. Kanuni yeni bir Macaristan seferine karar vermişti. Mohaç seferi diye bilinen bu sefer 1526’da gerçekleşmiştir. Sayısız kale, şehir ve kasaba bu sefer sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Fakat asıl büyük karşılaşma Mohaç meydanında Kral II. Layos ile Kanuni arasında gerçekleştiği için bu sefere Mohaç seferi denmiştir.

Mohaç’tan sonra Kanuni doğruca Budin (Budapeşte) üzerine yürüdü. Zaten asıl hedef burası idi. Kanuni Mohaç’tan Budin’e 8 günde gelmişti ki Macar ordusu aynı yolu 35 günde almıştı. Bu yürüyüş sırasında hiçbir mukavemet ile karşılaşmadan doğruca Macaristan’ın başşehri Budin’e girmiş ve saraya inmiştir (17 Eylül 1526). Kanuni’nin buradaki 13 günlük ikameti sırasında Macaristan’ın statükosu konmuş, metbu kral olarak Zapolya tahta geçirilmiştir. Bu arada Segedin (24 Eylül) ile birlikte daha birçok Macar şehri de alınmıştır.

Mohaç zaferinden sonra Macaristan Krallığı için Osmanlı Devleti ile Habsburg hanedanı arasında çekişme başladı. Kanuni Macar tahtına Zapolya Janos’u getirmişti. Ancak Habsburg hanedanından Viyana Arşidükü Ferdinand da bu tahta adaydı. Zapolya, Kanuni’nin desteği ile Macar tahtına geçti. Ancak rakibi Ferdinand ile mücadele etmek zorunda kaldı. Ferdinand, Zapolya’yı yenerek Budin’i ele geçirdi. Zapolya’ nın Kanuni’den yardım istemesiyle Avusturya’ya karşı sefer açıldı.

Budin geri alındı ve Zapolya Macar tahtına çıkarıldı. Budin’den sonra Estergon Kalesi kuşatıldı ve fethedildi. Viyana üzerine hareket edildi.

Viyana kuşatmasından sonra Ferdinand yine Macaristan kralı olmak için Kanuni’ye başvurdu, teklifi kabul edilmedi. Ancak Zapolya da Macaristan’a hakim olamadı. Ferdinand’ın Estergon, Vişergrad ve Vaç’ı aldıktan sonra Budin’i de kuşatması üzerine Kanuni savaşa karar verdi. Kanuni Şarlken’i meydan savaşına zorladı ise de imparator buna yanaşmadı. Osmanlı ordusu Macaristan’da 15’e yakın kale ele geçirdi.

Macar Krallığı’ndan ümidini kesen Ferdinand anlaşma teklif etti. Kanuni, bu sırada İran ile savaş tehlikesi olduğundan, teklifi kabul etti. Macaristan Zapolya ve Ferdinand arasında paylaştırıldı (1533).

Kanuni Avusturya ile anlaşma yaptıktan sonra İran ile ilgilendi. Safevi beylerinden Ulama Han’ın Osmanlılara bağlı Bitlis Beyi’ne Şeref Han’ın da İran’a sığınmasıyla iki devlet arasındaki münasebet gerginleşmişti. Diğer taraftan İran’ın Bağdat valisi Zülfikar’ı öldürttü. Bütün bu olaylar üzerine sadrazam İbrahim Paşa İran seferi serdarlığı ile görevlendirildi. Kanuni de Haziran 1534’de sefere çıktı. Tebriz-Hoy arasında İbrahim Paşa ile birleşti. Aralık 1534’te Bağdat ele geçirildi. Bu arada Tebriz’e gelen Şah Tahmasb, Ulama Han’ı kaçırmış o da Van’a sığınmıştı. Bu durum üzerine Kanuni Bağdat’tan hareket etti.

İran seferinden sonra sadrazam İbrahim Paşa idam edilerek yerine Ayaş Mehmed Paşa getirildi.

1537’de İtalya’nın Otranto şehri ele geçirildi. Kanuni 1538’de Boğdan seferine çıktı. Yaş ve Boğdan’ın merkezi Suceva alındı. Kanuni’nin Boğdan seferi sırasında Barbaros Hayreddin Paşa, Preveze’de Andrea Doria komutasındaki Hıristiyan donanmasını yendi (1538). Yine bu yılda Mısır valisi Hadım Süleyman Paşa Hint deniz seferine çıktı. 1540’da Macaristan ve Avusturya işleri yeniden karıştı. Macar tahtına, Zapolya’nın ölümü ile yeni doğan oğlu Sigismund çıkarıldı. Ferdinand ve Şarlken Sigismund’un krallığını kabul etmeyerek Budin’i kuşattılar. 3. vezir Sokullu Mehmed Paşa Budin’e gönderildi. 1541’de de Kanuni Budin’e hareket etti. Belgrad’ta iken Budin’in kurtarıldığı haberi geldi.

Zapolya’nın elindeki Macaristan, Osmanlı idaresine bağlandı. Sigismnud’a büyüyünce Macar Krallığının verileceği bildirildi ve Erdel’e gönderildi (1541).

Kanuni, 1543’te yeni bir Macaristan seferine çıktı. Estergon’u kuşatarak aldı. Bu arada Barbaros Hayreddin Paşa Nis’i kuşattı. Estergon seferinden sonra Avusturya barış istedi. İran’a sefer açıldı (1548); Tebriz 3. defa alındı.

1549’da İranlılarla işbirliği yapan Gürcülere karşı seferler yapıldı. Şah Tahmasp 1552’de Van, Ahlat, Adilcevaz bölgelerine saldırdı. Erciş Kalesi’ni kuşattı. Bu durum karşısında sadrazam Rüstem Paşa İran seferi serdarı tayin edildi. Şehzade Mustafa’nın ayaklanması üzerine Kanuni de sefere çıktı (1553). Oğlu Mustafa’yı boğdurdu. 1554 baharında İran’a gitti. Revan, Karabağ, Nahçivan’ı ele geçirdi. 1555’de Amasya’da bir antlaşma yapıldı. Buna göre Tebriz, Doğu Anadolu, Irak-ı Arap Osmanlılarda kaldı.

Kanuni bundan sonra 2 oğlu arasında (Bayezid ve Selim) başlayan saltanat mücadelesi ile uğraştı. Ancak Bayezid yapılan mücadeleyi kaybetti ve Selim Osmanlı tahtının tek varisi oldu. 1562’de Avusturya ile 8 yıllık bir antlaşma yapıldı. Bu antlaşma ile Avusturya Erdel’i Osmanlılara bıraktı.

1565’de Malta Adası’nın fethine çalışıldı. Mustafa Paşa serdar, Piyale Paşa kaptan-ı derya olarak Malta’yı almakla görevlendirildi. Ancak Malta kuşatması başarılı olmadı. Turgut Reis kuşatma sırasında öldü (1565).

1564’de Avusturya İmparatoru Ferdinand ölünce yerine I. Maximilien geçti. Maximilien Avusturya’nın Osmanlılara ödemesi gereken vergiyi ödemedi. Diğer taraftan Osmanlıların himayesinde olan Erdel Kralı Yanoş Sigismund’un Avusturya elinde bulunan Erdel topraklarını geri almak istedi.

Bu durum Osmanlı-Avusturya münasebetlerini bozdu. Kanuni 1566’da 13. ve son seferi olan Zigetvar seferine çıktı. Uzun süren kuşatmadan sonra Zigetvar Kalesi 7 Eylül 1566’da alındı. Ancak Kanuni kalenin alındığını göremeden öldü.

Kanuni’nin 46 yıl süren saltanatı sırasında Osmanlı Devleti dünyanın en güçlü devleti durumuna geldi.