Ans/A/AHŞAP VE SEDEF

AHŞAP VE SEDEF

Anadolu-Türk sanatında mimar olarak yetişeceklerin üç boyutlu düşünebilmelerini sağlamak için, mimarlıktan önce marangozluk (neccarlık), sedefkarlık gibi sanat dallarında becerilerinin geliştirilmesi, ahşap işlerine verilen önemin bir kanıtıdır. Tasarımdan ahşap ve taşa kadar uzanan dallarda becerileri gelişmiş sanatçı adları, Anadolu- Türk sanatının erken dönemlerinden başlayarak değişik sanat ürünlerinde karşımıza çıkmaktadır.

Mimar Sinan’ın neccarlıktan, Mehmet Ağa’nın ise sedefkarlıktan mimarlığa geçtiği düşünülürse, bu eski geleneğin uzun yıllar sürdürüldüğü anlaşılmaktadır.

Bilindiği gibi ahşap, başta kapı, pencere kapakları mimber, mihrap, sütun başlıkları, kiriş gibi mimarlık ögelerinde, rahle, Kuran mahfazası, sandık, sehpa gibi eşyaların üretilmesinde değişik tekniklerde kullanılmıştır. Ahşap çok yaygın kullanılan bir malzeme olduğundan kullanılan teknikler de buna bağlı olarak çeşitlilik göstermektedir.

Genellikle ceviz, elma armut, sedir, abanoz, gül, şimşir, tik meşe ve çam ağaçlarına çağlar boyunca çok yer verilmiş, işin önemine yakın çevrede olmasa da bulunmasına çalışılmıştır. Ayrıca yapılacak işe göre, ahşapın seçiminin özel bir önemi vardır. Bunun gibi kullanılacak tekniğin seçimi de sonucu etkileyecek önemli bir etkendir. Örneğin kapı, pencere kanatları mimber ve mihrapta çokca uygulanan, özgün işçilik gerektiren teknik, kündekaridir.

Bu teknikte, baklava, yıldız gibi geometrik geçmeler, tutkal kullanılmadan bir çerçeveyle çevrilir. Parçaların alıştırılmasıyla, çatkı oluşturulur. Bu nedenle bu teknikte çalışılırken çok dikkat ve beceri gereklidir. Ayrıca ağacın da iyi kurutulması, özel yöntemlerle terbiye edilerek sertleştirilmesi ve özenle hazırlanması önemli bir noktadır. Konya Alaeddin, Beyşehir Eşrefoğlu ve Bursa Ulu camilerinin mimberlerinde bu tekniğin büyük bir ustalıkla uygulandığı görülmektedir. Özellikle Bursa Ulu Camisi mimberinde her parça ayrı motiflerle bezenmiştir.

Bunların dışında " taklit kündekarı" denilen teknikte ise, ahşap parçalar yan yana getirildikten sonra geometrik desen kabartma biçiminde işlenir. Bu çıkıntılı yüzeylerin arasına, geometrik kafesi oluşturan kirişler çakılır veya yapıştırılar. Kayseri ve Çorum Ulu camilerinin mimberleri, bu teknikle yapılmışlardır. Taklit kündekarı tekniğinin diğer uygulamasında ahşap levhalar üzerine geometrik parçalar ve ahşap kafesi bir oluşturan kirişler doğrudan yapıştırılır.

Düz yüzeyli derin oyma tekniğinde, motifler yüzeye dik ve derin oyularak işlenmiştir. Akşehir Kileci Mescidi mimberi, Ankara Hacı Bayram Türbesi kapısı, bu teknikle yapılmış en güzel örnekler arasındadır.

Oyma işlerinde motifler, daha çok ceviz, meşe gibi ağaçların üzerine bıçaklarla çalışılırdı. Kesme oyma tekniğinde de, kıl testeresi ve ince eğeler yardımıyla çalışılır, genellikle ıhlamur, kavak ladin, gibi yumuşak ağaçlar yeğlenirdi.

Bu tür örnekler XVIII. yüzyıldan sonra yaygınlaşmıştır. Kakma tekniğinde, sert ağaçlara açılan kanallara gümüş, bakır, pirinç, kurşun, kalay gibi madenler çakılarak uygulanmıştır. Tarsi (Rasi) tekniğinde ise, sert ağaç yüzeyleri oyulup bir kaplama gömülerek yapıştırılmıştır. Altın, bronz ve bakır gömülen örnekler de vardır. Değişik ağaç türü ve malzemlerin kulanılmasıyla, bu tekniklerle uygulamalar yapılarak, yüzlerce yıl mimarlıktaki ağırlığı zaman zaman değişen birbirinden ilginç ürünler verilmiştir. Bunlar cami başta olmak üzere, değişik işlevi birçok yapıyı zenginleştirmiş, ayrıca bağımsız olarak değişik biçim ve tekniklerdeki uygulamalarla, dönemlerinin genel özelliklerini yansıtmışlardır. Yer yer bu ürünlerin üzerlerinde, sanatçı adlarını veren yazıtlara da rastlanmaktadır.

Özellikle XVI ve XVII. yüzyıllarda sedefli eşya kullanımı yaygınlık kazanmış, mimarlıktan değişik türde eşyalara kadar uygulama alanı bulmuştur. Sedef bazen ahşap üzerinde yalnız, bazen de fildişi, bağa ve kemik ile birlikte kullanılmıştır. Gömme (kakma), macunlama ve kaplama olarak üç ayrı tekniği vardır. Kakma tekniğinde sedefin gömüleceği ceviz, meşe gibi ağaçlardan zemin hazırlandıktan sonra, kağıda çizilen desen yapıştırılır veya koyu yüzeylere çelik kalemle, açık yüzeylere ise kurşun kalemli işlenir. Motifler dikkatle oyulduktan sonra, bu yerlere göre kesilen sedef ve bilikte kullanılan diğer malzeme yapıştırılarak, düzleme yapılır. Yapıştırma işleminde, kan veya sıcak tutkal kullanılmıştır.

Kaplama tekniğinde, masif zemin üzerine istenilen cins ahşap kaplama yapıştırıldıktan sonra, desen çizilir ve sedef, bağa fildişi olması istenen yerler boşaltılıp, bu yere göre hazırlanan kaplanacak malzeme inceltilerek yapıştırılır.

Macunlama tekniği, artık malzemenin değerlendirilmesi düşüncesinden çıkmıştır. İşlenmeyecek kadar küçük sedef parçaları, belirli desenler gözetilerek yerleştirildikten sonra, boşluklara ağaç tozu, sedef tozu ve sıcak tutkal karışımından oluşan macun doldurulur. Macunun donmasından sonra düzleme işlemi yapılarak cilalanır.

Özellikle Osmanlı döneminde, sedef işçiliği konusunda Dalgıç Ahmet Ağa’nın ürünü olan, Ayasofya Camisi avlusundaki III.Murat Türbesi’nin kapı kanatları, Sedefkar Mehmet Ağa’nın Sultan Ahmet Camisi pencere ve cümle kapısı, Şale, Köşkü’ndeki sedefli odanın kapı kanadı ve dolap kapakları sayılabilir. Son dönem ustaları arasında ise, Sedefkar Vasıf Sedef (1876-1940), Sedefçi Mihran Ağa ile Nerses Semercioğlu sayılabilir.